Kendi kendimize şöyle bir düşünüp soralım ve samimi olarak cevap verelim: "Bir Müslüman olarak namazı seviyor muyuz? Her zaman için namaz kılmayı seven bir insan mıyız? Namaz vakti gelse, ezan okunsa da namaz kılsam, canım namaz kılmak istiyor diyebiliyor muyuz? Midemizin açlık hissettiği ve bir şeyler yemek istediği gibi, günün belirli vakitlerinde namazın açlığını hissedip namaz kılma arzusu geliyor mu içimizden? Karnımız iyice acıktığı zaman yanımızdakilerin konuştuklarını anlamaz duruma gelerek, aklımızı yemeğe taktığımız gibi, namaza olan açlığımızdan dolayı da aynı durum meydana geliyor mu? Kafamızı namaza taktığımız oluyor mu? Bazen canımız bir şeyler istediğinden dolayı belirli bir öğün olmadığı halde mutfağa girip bir şeyler yeriz. Leblebi, çekirdek, fındık, fıstık v.s. gibi, bunun gibi farz olan vakitlerin dışında gönlümüz namaz kılmak istiyor mu? Sözü uzatmadan söyleyelim: Allah ile beraber olmayı arzuluyor muyuz?"
Müslüman bir insanın tüm hayatını kuşatan namaz ibadeti, aynı zamanda Müslüman insanın hayatının tamamını ibadete çevirme özelliğine sahiptir.
İbadetler içinde, insana iyiliği emredip, kötülüklerden vaz geçirtmeye vesile olan yine namazdır.
İnsanın Rabbine manen yakınlaşmasına sebep olan namaz olduğu gibi, şeytanın insana müdahaleden aciz kaldığı tek şey, yine Müslümanın namaz kılarken yapmış olduğu secdelerdir.
Stres dolu, can sıkıntılı bir hayatın içine sıkılmış olanlarımız için, adeta gönüllerimizin yakıt istasyonudur namaz. Hem de günde beş defa bu istasyona yaklaşır ve gönüllerimizin yakıt ikmalini gerçekleştiririz.
Namazın bir başka özelliği var ki, Müslümanı kafirden, müşrikten ayıran temel bir ölçü özelliğine sahip olmasıdır.
Ahirette kula ilk soru da namaz ile alakalı olacaktır. Bu ilk sorgulamada başarılı olursa bir kul, geriye kalan sorgulamasının çok kolay ve hafif geçeceğini bizzat Peygamberimiz haber vermişlerdir.
İnsanın hayatının tamamını kaliteli hale getiren, olumsuz ve şer olan her şeye karşı insanı tepkili ve dirençli olmaya hazırlayan da yine namazdır. Namazdan mahrum olanlar korkak, pısırık, günahlara mağlup olmakla başa başa kalır.
Açıkta ve gizlide, bollukta ve darlıkta, hüzünde ve sevinçte, hapiste ve özgürlükte bizden ayrılmayacak ve bizim kendisini bırakmayacağımız tek ibadet yine namazdır. Şairin, dünyaya kapalı, Allah'a açık olarak dile getirdiği hapishane ortamında "öp beni alnımdan sen öp seccadem" demesindeki sırrı kenara atmamak gerek.
Kameti-kıymeti bu kadar üstün ve şerefli olan bu güzel ibadeti adeta projektör olarak önce kendimize, daha sonra sırası ile aile fertlerimize, komşularımıza, mahalle sakinlerine, vakıf ve derneklere, sivil örgütlere, topyekun bir millete ve ülkeye çevirecek olursak:
Namaz kılan aile namaz kılmayan aile; namaz kılan millet ile namaz kılmayan millet, namaz kılan insan ile namaz kılmayan insan arasındaki fark, ölü ile diri arasındaki fark gibidir. Ölü insanın, ölü ailenin, ölü toplumun ve ölü milletin gizli kimliğinde isyan yatmaktadır. Namaz kılmayarak manen ölümü hak eden insan, her zaman ve her yerde kendisini yaratan Rabbine isyan ederek yaşamayı sürdürmektedir.
yeniakit