–Kaan: 03 Eylül, (‘İnsan bu, meleklerden de yüce ve hayvanlardan da aşağı..’başlıklı yazı üzerine..), Nihayet statüko ve ulusalcılar Kürtlerin büyük çoğunluğunu kendi taraflarına çektiler. “Seni başkan yaptırmayacağız” sloganı, aslında uluslararası güçlerin maşası olduklarının, Türkiye yi aşağı çekmek istediklerinin habercisiydi. Böylelikle seçim öncesi çokça bahsedilen “üst akıl” ın ne olduğu da ortaya çıktı. ABD nin kazığını yedikten sonra eğer bu seçimde de PKK ve uzantıları başarılı olursa …Müslümanların (her etnik grup) ve Kürtlerin (müslüman olmayanlar da dahil) Cumhuriyetin ilk yıllarını bile arayacakları yeni bir sürece de girmiş olacağız
*
-Faik KAYNAK: 01 Eylül, Batman, (U. Mumcu ve sair suikasdlerin sanığı olduğu iddiaları’ ile ilgili yazıya eklenen not üzerine..) Bu ülkede hakim olagelen düşünce şöyle seyretmiştir :
Seküler aklın ürünü müşahhas tipler (içerken memleket meselelerini konuşuyorlarsa ve bu arada Erdoğan siyasetini eleştiriyorlarsa, muhteşem bir keyiftir; hele bir de rakı sofrasında yanlarında aşüfteleri varsa..) kendileri dışındakileri vatandaş bile kabul etmemişler. Devletin gerçek sahipleri ve bekçileri olarak kendilerini zannedenler nazarında Resmi ideolojiyi benimsemeyen kişilerin ‘yazar, çizer, aydın ‘ olma şansları yoktur, onların hayatlarını ancak ‘ işçi, köylü, hademe, maraba, temizlikçi ‘ gibi beden işçiliği ile sürdürmelerine müsaade edilir. Ama, bu ülkede yürüyecek yolumuz, söylenecek sözümüz bitmedi beyler !
-faruk: 31 Ağustos, beyni güdük, fikri göçük cumhuriyet ve tayfası aynı mağduriyetleri sol görüşten biri yaşasa, aynı iftiralara sol görüşten biri maruz kalsa; pireyi deve yaparak olayı senelerce şarkılarla, filmlerle baskın medya organlarıyla ajite ederler… ama zulmü gören islamcı olunca kösnük kösnük konuşurlar; utanmaz adamlar!!!
-Yılmaz Çakır: 31 Ağustos, Darbe dönemlerinin, olağanüstü hallerin hukuku ile kıyası kabil olmayan günümüz yargılamalarından bile rahatsız olanların, darbecilerin hukuklarına, iftira ve isnatlarına sarılmaları iki yüzlülük şaheseri olmalıdır. Adalet, hak-hukuk Müslümanlar söz konusu olduğunda akıllarına gelmeyenlerin, çuvaldız değil; iğne kendilerine değdiğinde feveran etmeleri ibretliktir.
-Akın MORÇOL: 31 Ağustos, ….,Kervan yürür! Bitti eski Türkiye faşizmi evvel-Allah.. Onurumuzu İslam ve halk düşmanı yargısız infaz medyasına çiğnetmeyeceğiz..
*
-fethi:03 Eylül, (‘Diplomasinin ahlâkı var mıdır?’ başlıklı yazı üzerine..) Uyanıp uyandıran gönüllere selam olsun.
-Mahşuk Özdemir, 02 Eylül, Hayatlarının hangi alanında ahlaka yer var ki batılı emperyalistlerin… Taşeronları da kendilerinden ders almış olacak ki aynı ahlaksızlıkla onlarda siyaset yapmaktadırlar…
*
Selamî Saygın:02 Eylûl, (‘Malazgirt’te taraflar müslümanlar ile Bizans idi..’ başlıklı yazı üzerine..):’Bir konuya değinmek istiyorum: Prof. Faruk Sümer ve Prof. Ali Sevim ‘İslam Kaynaklarına göre Malazgirt Savaşı’ adıyla bir kitab çevirmişler ve TTK tarafından da basılmış.. Bu kitabda İslam Kaynakları diye 14 tane farklı kitabtan Malazgirt Savaşı ile ilgili sayfaların arabcası ve türkçe çevirileri birlikte yayınlanmış..
İslam kaynakları denilen bu eserlerin hiçbirisi o savaşın şahidi değiller.. Eserlerini o savaştan ortalama 100- 200 yıl sonra yazmışlar.. Bunlardan da kürdlerin adının geçtiği sadece iki kitab var.. Geri kalan 12’sinde kürd adı hiç yok.. üstelik Selçuklulara kürdlerin yardımından bahseden bu iki kitab o dönemin İran coğrafyasındaki kürdlerden mi, yoksa merkezi Meyafariqîn olan Diyarbekir çevresindeki kürdler mi, bu yardımı yapmıştır sorusunun karşılığı da yoktur. Bu bilgileri veren bu kaynaklar bu alandaki hiç bir belgeye de yer vermezler. Malumdur ki, tarih belge işidir. ‘Türkler Anadolu’ya en çok kürdlerin yardımı ile girebildiler ‘ gibi ırkî böbürlenmelerin de kaynağı yine bu iki kitabdır.
- yüzyılda yaşayan Urfalı ermeni tarihçi Mateos ve 13. asırda yaşayan Malatyalı süryani Ebul’Ferec’in kitablarında da, Malazgird Savaşı’nda kürdlere değinilmemiştir. HT.deki proğramında M. Bardakçı, nedense, büyük bir keşifte bulunmuş gibi, Sıbt İbn’ul Cevzî’den ve onun kitabından sözetmiştir. AyrıcaMeyafariqin merkezli Mervani nüfusunun o dönemin şartları içinde ne kadarı kırmanç ve ne kadarı arab ve diğer müslüman kavimlerindendir, bu konuda da bilgi yoktur.
Alpaslan’ın ordusunu da 4000’den 40 bine kadar farklı sayılarda belirtiyor bu İslam kaynakları.. Hiç de inandırı olmadığı açıktır. Hülasa-i kelâm, ırkçı böbürlenmelerin kendilerince dayandıkları en önemli kaynak, işte bu Malazgirt’teki ‘kürd yardımı’hikayesidir. Mâlumu ilâm kabilinden bu konuyu dikkatinize sunmak istedim..’
*SEÇ: Selamî Bey kardeşim: Siz bir tarihçi olarak bazı kaynakları daha yakından tedkik etmiş olabilirsiniz. Ancak kabul edersiniz ki, tarihî belgeler de kesin bilgileri yansıtmazlar, izafîdir. Selçuklu ordusunda türk-kürd, fars, arab vs. diye bir ayırım yoktu, çünkü, o zamanki insanların kategorize edilmesindeki ölçü müslüman olup olmadıklarından ibaretti.. Ayrıca, o kürdlerin İranlı mı, Anadolu kürdleri mi oldukları konusuna değinmişsiniz. O zaman, İran da Selçukluların hâkimiyetinde.. Onun için İran kürdleri veya Anadolu kürdleri diye bir ayırım yok, müslümanlar var, kürdüyle, farsıyla, arabıyla, türküyle..Anadolu’da Bizans’ın egemenliğinde yaşayan müslüman kürd halkının, bir müslüman güç oradaya gelince, Bizans’a karşı, bu müslüman gücün yanında yer almaları herşeyden önce mantıken tabiîdir, ayrıca tarihî belgelere ihtiyac duyulmayacak kadar..
Evet, ırkçı böbürlenmeler her kim yaparsa yapsın, müslümana yakışmaz..
-Bilal Sürgeç: Kızımı Erasmus Proğramı çerçevesinde Hollanda’ya götürürken, Köln’e uğradım ve orada Dom denilen büyük katedralin güney cebhesinde, uçları kırılmış bir hilalin iki kardinale takdim edilişini yansıtan bir kabartma var.. Kime sorduysam tatmin edici bir cevab alamadım.. Ne dersiniz?..
-SEÇ: Dom’daki o kabartmanın hilal değil, bir yıldız kayması ve bir ışık huzmesi olduğu ve o yıldızın Hz. İsa Mesih aleyhisselamı temsil ettiği, o yıldızı gören ‘aziz’lerin haber verişlerini temsil ettiği şeklinde izah edilmişti.. Açık olarak, haç işareti taşıyan kardinallerin ve arkalarındaki orduların , ayakları altında hilalilin çiğnendiği kabartmalar da vardır, bir çok yerde..Özellikle de Viyana civarındaki şehirlerin kiliselerinde ve de Münih civarında.. Rivayetler muhteliftir..
*
-Seher Cen:07 Eylül, (‘Mumcuzâde Özgür Bey’e..’ başlıklı yazı üzerine..)
Yalan-yanlış bilgilerle yapılan itibarsızlaştırma hareketleri tutmaz….
-hakkı beyaz: 07 Eylül, Selahaddin abi, Uğur Mumcu’nun oğlunun suçlamasına karşı yazdıklarınızdan umulur ki, ders alınır. Basit senaryolarla ne kadar cinayetlerin işlendiği ve hala da o dosyaların ‘paralel’ciler dahil nice savcılar tarafından rafa kaldırıldığı ve hatta imha edildiği bir ülkede yaşıyoruz. Özgür Mumcu da, annesi de daha önceleri, Uğur Mumcu’nun devlet tarafından öldürüldüğünü yazmamışlar mıydı, hem..
-Ahmet Altıntaş: 07 Eylül, Ö. Mumcu, suçladığı kişiyi yakınen tanısa özür dilerdi, herhalde..
-adem:07 Eylül, nezihliğinizi göstermişsiniz ağabey. biz şunu biliriz kötülük gördüğümüzde elimizle dilimizle kalbimizle buğzetmeye çalışırız ve “bize düşen söylemektir” düsturunu da hatırlarız. Siz size düşeni yapmışsınız
-muhammed bera: 06 Eylül, selahattin abe, sizin hakkınızda bazı öldürme vakalarıyla ilintili olarak yazılar yazanlar daha düne kadar militarist devletin kalemşörlüğünü yaparken yüzleri kızarmayan adamlardır. o asker kafalı devlet binlerce insana zülmederken yüzlercesini öldürürken sesleri çıkmıyordu ama şimdi nedense mazlum edebiyatı yapar oldular.
-mehmet Necati seçkin: 06 Eylül, Bu puslu ortamda hedefi saptirmak, onların gorevi; inanmamak da benim vazifem..
Mustafa Turhallı: Ağabey, Ahmed Hakan 8 Eylul tarihli yazısında, senin‘Mumcuzâde Özgür Bey’e..’ başlıklı yazına değinip, beğenmiş.. Ö. Mumcu’nun suçlamasını da şüpheyle karşılamış ve seni de ölçülü ve saygılı bir dille anmış.. Görmüşsündür herhalde.. Onun övmesi bile beni rahatsız ediyor da..
-Taha: Ağabey, en seviyesiz saldırı yazılarına bile, nasıl müslümanca, olgun ve seviyeli bir cevab verileceğinin güzel bir örneğini sergilediniz..
*
-bekir ziya: 06 Eylül, (Macar Başbakanına aferin..’ başlıklı yazı üzerine): Bir arkadaşım, Macar Başbakanını göçmenler konusundaki sözlerinden dolayı eleştirirken ben de aynen sizin kullandığınız ifadeyi kullanmıştım. Keşke diğer bütün Avrupalı liderler de aynen bu Macar gibi dürüst olsalar ve içlerindeki gerçek duyguları dışa vursalardı. O zaman bizim kör-aşıklarımızın da gözleri açılırdı belki.
-pirifani: 06 Eylül, 160 yil boyunca müslüman hakimiyetinde kalan macarlara, o uzun süre boyunca, Tevhîd inancının mesajı ulaştırılabilmiş midir? Bu başka cografya ve halklar için de böyledir.. İlayi kelimetullah ugruna orduları cepheden cepheye surukleyenler bu meseleyi hic mi dusunmemisler. Tevhid inancının bütün halklara tebliğiyle de mükellef değil miyiz?
*
-Tahir Ustaoğlu: 05 Eylül, 1 Kasım’da yapılacak seçimlerde de aynı tablo ortaya çıkar mı? Here şeye karşı çıkan, 7 Haziran akşamı ilk kez seçimin tekrarlanmasından söz etmişken, MHP liderinin seçime karşı çıkması, hiç bir hükûmete katılmaması, seçim hükumetine de hayır demesi karşısında ben o kişinin ne istediğini anlamış değilim.. Bunların derdi, Hükûmet veya şu bu değil.. Tayyib Erdoğan’ı siyasî sahneden bertaraf etmek.. Çünkü, dünyanın hemen bütün emperyalist güçleri, Tayyib Erdoğan’ı bertaraf etmeyi yıllar öncesinden beri tasarlamış bulunuyor, ama, bunun nasıl yapılacağına bir türlü karar veremiyorlar..
-Kemal Dinler: Ben de yanlışlar arayacak olursam, Tayyib Erdoğan’da birçok yanlışlar bulurum.. Yanlış yapmaması için, bir kimsenin hiç bir şey yapmaması gerekir. Ki, en büyük yanlış da o olur..
- Dumanlı isimli kişi, ‘Gidecek, gitmezse, götürürler.. Sen bu milletin sırtına binmişsin, inmem diyorsan, indirirler seni.. Burası Türkiye..’ diyerek, darbe çığırtkanlığı yapıyor.. Yuhh.. Bir siyasetçi ki, hep halkın seçimiyle gelmiş ve hep kazanarak gelmiş.. Daha geçen sene de, yüzde 52 ile cumhurbaşkanı olmuş..
O Dumanlı kişi, kimlere karşı böylesine kabadayılık yapabilmiş.. Geçmiş c.başkanlarının hangisine böyle yazabilmiş, konuşabilmiş.. Onun geçmiştekiler gibi ceberrutluk yapamyıacağını , Allah’dan korkacağını biliyorlar ve saldırıyorlar. Bu sözlerini, kutsadığı FG.’ye de söylesin de görelim, bakalım.. Ama, soruşturma sözkonusu olunca, herkesi aptal yerine koykmak istercesine., ‘Ben eski darbelerden sözettim, bu sözlerin neresinde Tayyib Erdoğan var?’ diyor, utanmadan..
Ünlü istihbaratçı Mahir Kaynak’ın kızı Deniz Ülke Arıboğan da isimli çokbilmiş edâlı akademisyen de darbe olabilir diye, temennilerini dile getiriyor, işaret fişekleri fırlatıyor.. HDP’nin eşbaşkanı ise, sizin de yazılarınızda dediğiniz gibi, her an bir başka maske takıp konuşabiliyor.. ‘Barış’ türküleriyle, timsah gözyaşı döküyor.. Ben onlar arasında eskiden İslamî kimlikleriyle bilinen bazı isimlerin hâlâ nasıl durduklarını merak ediyorum..
CHP lideri ise, o da MHP lideri gibi, takmış Erdoğan’a.. Başka bildiği de yok, yaptığı da, yapacağı da…
Bu ülkeye bir şahsiyet kazandırmış, dünya müslümanlarının sesi olmaya çalışmış, onların dertleriyle dertlenmiş, 13 yılda, büyük maddî ve manevî hizmetler yapmış olan Erdoğan’ı tökezletmek için, Yamalak tayfasının tavrı ise, daha bir anlaşılmaz.. Sanki, kendileri olsa, bu yapılanların binde birini yapabilecek bir idrakleri varmışcasına..
dirilişpostası