Hem “uzlaşma arıyor” görünmek, hem de “tehdit savurmak” nasıl bir “ruh hali”dir, anlayabilmiş değilim!.. Hem “kutuplaşma”dan yakınacaksın, hem de “gerilimi tırmandırmak” için elinden geleni yapacaksın!..
Hem “hezimet” yaşayacaksın, hem de “kuyruğu dik tuttuğunu” göstereceksin!.. Hem “yeni bir sayfa” açmaktan bahsedeceksin, hem de “eski defterleri” karıştıracak ve üstelik “haklı” olduğunu iddia edip, “yavuz hırsız” misali “ev sahibini bastırmaya” çalışacaksın!..
Bu, “nasıl bir ruh hali”dir, bir türlü anlayabilmiş değilim... Tıpkı, Zaman Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı’nın da, nasıl bir “halet-i ruhiye” içinde olduğunu anlayamadığım gibi!..
BİR “GERİLİM” YAZISI!
Ekrem Dumanlı kardeşimiz, “Haftalık Pazartesi yazıları”nda, yani önceki gün, “Yeni bir sayfa açmazsanız...” başlıklı bir yazı kaleme alıp, demiş ki;
“12 yıllık AK Parti hükümeti çok önemli icraatlara imza attı. 2010’a kadar Türkiye’nin demokratikleşmesi konusunda reformlar yaptı ve dünyada itibar kazandı; hatta “model ülke” olarak anıldı.
Ne var ki, her iktidar gibi, o da yoruldu, yıprandı, eskidi. Siyasette böyle süreçler normaldir. Ne kadar başarılı olursanız olun, birtakım icraatlar yönetimleri sarsar, hırpalar.
AK Parti hükümeti birkaç senedir çok zor sınavdan geçti. 2010 referandumundan bu yana çok ağır eleştirilere maruz kaldı.
Gezi Parkı olayları sırasında takınılan tavır; hem içeride, hem dışarıda büyük tenkitlere maruz kaldı.
17 Aralık’ta başlayan süreçte yolsuzluk, rüşvet gibi ağır ithamlarda Anayasa ve yasalar askıya alındı.
Basın özgürlüğü son birkaç yıldır tamamen yerle bir edilmiş durumda.”
TABLONUN SORUMLUSU KİM?
Farz edelim ki, bütün bunlar doğrudur...
“2010’dan sonra neler oldu, AK Parti hangi badireleri atlattı?.. Paralel Yapı’ya karşı mücadele durduk yerde mi başladı?..
Gezi kalkışmasını başlatıp, bunu Hükümet’i devirmek için kullanan kimdi?..
17 ve 25 Aralık’taki kirli operasyonların sebebi, yolsuzluk ve rüşvetle mücadele miydi, yoksa Hükümet’e darbe indirmek miydi?..
Özellikle 25 Aralık’ta, niye 4 veya 6 değil de, 5 işadamı gözaltına alınmak istendi?.. O 5 işadamının, 3. Havalimanını yapacak olan işadamları olması sadece bir tesadüf müydü, yoksa plânlı bir operasyon muydu?..
O 3. Havalimanı ki;
Gezi Zekâlılar Platformu da, onun yapılmasını istemiyordu!.. O havalimanının yapılmasına Almanya da karşıydı... Tıpkı, İsrail lobisinin Halkbank’a karşı olması gibi!..
Sormak lâzım Ekrem Dumanlı’ya;
Gezi Zekâlı’ların ve Almanya’nın 3. Havalimanına, İsrail lobisinin de Halkbank’a karşı çıkmaları, Paralel Yapı’nın da bu operasyonların içinde yer alması bir tesadüf(!) müydü?”
Adına “Paralel Yapı” denilen örgüt;
Bunca “fişleme”yi, bunca “dinleme”yi acaba niye yaptı?.. Cumhurbaşkanı ve Başbakan ile “Dışişleri’ndeki gizli toplantı”yı dinleyen ve konuşmaları medyaya servis eden kimdi?.. Bu “casusluk faaliyeti”nden elde edilen bilgiler ne oldu?.. Raflara mı kaldırıldı, yoksa “yabancı istihbarat örgütlerine servis” mi edildi?..
Demek istiyorum ki;
“Paralel Yapı” söylemi, durduk yerde dillendirilmedi!.. Ne zaman ki, “devlet ve millet için bir tehlike, bir tehdit” olduğu görüldü, işte o zaman “kökünün kazınmasına” karar verildi!.. Bu tablonun müsebbibi sizsiniz!..
Erdoğan’ın “Cemaat” ve “Fetullah Gülen”e karşı sarf ettiği sözler de, yine durduk yerde ağzından çıkmadı!..
Ne zaman ki;
Fetulah Gülen, Başbakan Tayyip Erdoğan’a yönelik olarak; “Firavun!.. Karun!.. Tımarhanelik deli” ifadelerini kullandı, Erdoğan da “Haşhaşiler!.. Paralel Çete!.. Pensilvanya’daki örgüt başı” ifadelerini kullanmaya başladı!..
Ne yani;
“Kavga”yı sen başlatacak, “yumruk”ları sen vuracaksın ama Erdoğan’ın eli armut toplayacak, öyle mi?..
Kavgayı siz başlattınız,
Devam ettiren de sizsiniz!..
BU DA BİR TEHDİT!
Ama buna rağmen, diyorsun ki;
“Türkiye sürdürülmesi imkânsız olan bu kutuplaşmadan bir an önce kurtulmak zorunda... Dengeler yeniden kurulurken mesuliyet sahibi herkes, toplumsal bütünlüğü, temel hak ve özgürlükleri yeniden hatırlamalı... Aksi takdirde; Türkiye hem içte, hem dışta tarihî fırsatları geri tepmiş olur ve kendini amatör kümede buluverir hafazanallah…”
Tamam, “kutuplaşma” bitsin!’..
“Eski defterler” kapatılıp, “yeni bir sayfa” açılsın!.. İyi de, bunun olabilmesi için bir “özür” dilenmesi, bir “pişmanlık” ifade edilmesi gerekmiyor mu?..
Sen, Hükümet’e yönelik bunca “darbe girişimi”nde bulunacak, insanlara bunca “iftira” atacak, bunca “hakaret” edeceksin, ondan sonra da sanki hiçbir şey olmamış gibi, “yeni bir sayfa açalım” diyeceksin!..
Pardon, “açalım” da demeyecek, “yeni bir sayfa açılmazsa!” diyerek; her zaman olduğu gibi, yine “tehditvari bir üslûp” kullanmaya devam edeceksin!.. Hem de, Erdoğan’ın “tehditlere pabuç bırakmayacağını” bile bile!..
BU MU YENİ SAYFA?
Dahası;
Hem “yeni bir sayfa” açmaktan söz edecek, hem de “Çözüm Süreci”ni sekteye uğratacak haberleri öne çıkarmaya devam edip; “Polis eşlerini AYM’nin önüne yığmaya!.. Halkın PKK’ya yönelik nefretini kaşımaya!.. Paralel Taraf’ta yer alan gazeteye haber yaptırıp, sonra da o haberi Zaman’da kullanmaya!.. AK Parti’nin kapıları Gül’e kapalı türü haberlerle Gül ve Erdoğan arasında bir kriz varmış gibi göstermeye!.. Kendiniz son derece saldırgan bir linç dili kullanırken, Erdoğan’ı ayrıştırıcı bir dil kullanmakla suçlamaya!..
Hiddet, şiddet, bölünme, ayrıştırma ve çatışma kavramları tamamen sizin lügatinizde yazarken, bu kavramlarla Erdoğan’ı suçlamaya!... Erdoğan’a karşı 30 Mart’ta olduğu gibi, 10 Ağustos’ta da kirli ittifaklar kurmaya, Ekmel-i İhsan güzellemeleri yapmaya!..
Bunlar da tutmayınca yeminleşme düellosuna davet etmeye” devam edecek ve ondan sonra da “yeni bir sayfa”dan dem vuracaksınız, öyle mi?..
“BECEREMEDİK” DESENİZE!
Şuna açıkça;
“7 Şubat MİT darbesini beceremedik!.. Gezi kalkışmasından umduğumuzu bulamadık!.. 17 Aralık’ta Halkbank’a karşı, 25 Aralık’ta 3. Havalimanı’nı yapacak işadamlarına karşı başlattığımız operasyonu elimize-yüzümüze bulaştırdık... 30 Mart ve 10 Ağustos’ta Erdoğan’ın yenilmesi için girdiğimiz kirli ittifak fiyaskoyla sonuçlandı!..
İşte şimdi Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı, Ahmet Davutoğlu Başbakan oldu... Anladık ki; AK Parti de, Tayyip Erdoğan da güçlüdür ve halkta karşılıkları vardır!..
Biz ise; din işlerinden siyaset işlerine girmekle hata ettik!.. Halkın nefretini üstümüze topladık... Artık siyaset işlerinden de, devleti ele geçirme hayallerinden de vazgeçtik!..
Artık pes!!..
Verdiğimiz bunca rahatsızlıktan dolayı özür diliyor, helâllik istiyoruz...”
Desenize!..
Ama hayır!..
“Yavuz hırsız”ın yaptığı gibi “ev sahibini bastırmaya” ve de “kuyruğu dik tutmaya” çalışıyorsunuz!..
YENİ BİR İTTİFAK MI?
Neymiş;
“Yeni bir sayfa açmazsanız!..”
Yine tehdit, hep tehdit!
Eee, ne olacak,
“Yeni bir sayfa” açmazlarsa!..
Ne yapacaksınız?..
Hep “yanınızda” olan, size “yol-yordam” gösterip “taktik” veren Amerika’yı, İngiltere’yi, Almanya’yı, Fransa’yı, Danimarka’yı ve “otorite” kabul ettiğiniz İsrail’i tekrar yanınıza alıp, “topyekün saldırı”ya mı geçeceksiniz?..
Ne o;
10 Ağustos’ta “13 parti ile ittifak” kurduğunuz halde deviremediğiniz Erdoğan’a karşı, bu defa “Haçlı ittifakı” mı kuracaksınız?..
Pardon; o ittifakı, “Dinlerarası Diyalog”la zaten kurmuştunuz değil mi?..
Söyle be Ekrem;
“Eğer ABD ve Batı başta olmak üzere, uluslararası birtakım güçler Erdoğan’ın üzerini çizdi ve onu devirmek için uğraşıyorsa, İslâmi bir cemaat olduğunu iddia eden sizlerin, tam da bu sebeple Erdoğan’ın yanında olmanız gerekmez miydi?”
Ama siz ne yaptınız?..
“13 parti ile ittifak” yaptığınız yetmedi, şimdi de “Haçlı İttifakı”nın değirmenine su taşıyor, Erdoğan’ı “Uluslararası mahkemelerde yargılatmak” için her yolu deniyorsunuz!.. Erdoğan’ın ne “IŞİD’çi”liğini bıraktınız, ne “İrancı”lığını, ne de “El Kaideci”liğini!.. “Erdoğan’ın aleyhinde kullanabilecek” her haberi yaydınız, her yalana “gerçek” gibi sarıldınız!..
Tüm bunlardan sonra; “tehdit” kokan “Yeni bir sayfa açmazsanız!..” başlıklı yazına bakıyorum da, sormadan edemiyorum:
“10 Ağustos’ta Çatı İttifakı’nı göreve çağırdığınız gibi, şimdi de Haçlı İttifakı’nı mı göreve çağıracaksınız?”
Değilse, bu “tehdit” niye?..
Bari;
Bükemediğiniz bileği öpün!..
*******************************************************************************************
Huu duydunuz mu; Mehmet Bekaroğlu CHP’ye geçiyormuş!
Haber, dün ajanslardan geçti: “Mehmet Bekaroğlu, CHP’ye geçebileceğinin sinyalini verdi!”
Hoppalaaa!..
Bu da nereden çıktı şimdi?..
Meğer, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu diyesiymiş ki; “Muhafazakâr Açılım yapacağız!”
Demek oluyor ki, “aradıkları muhafazakârı” buldular: Mehmet Bekaroğlu!..
İyi de; Mehmet Bekaroğlu, “eski bir Saadet Partili ve HAS Partili” diye “muhafazakâr” sayılmaz ki!.. Bundan birkaç yıl önce Ertuğrul Günay ile dirsek temasına geçip; “Solcu-İslâmcı ittifakı” kurmak isteyen bu Bekâroğlu, değil miydi?!?.. Olmadı, HAS Parti’ye geçip, oradan da ayrılan bu Bekâroğlu değil miydi?.
Sormak lâzım kendisine: “Çalmadığı kapı, boyanmadığı boya” kaldı mı?..
En son, “CHP boyası” kalmıştı, onu da boyansın bakalım... Yalnız, Kılıçdaroğlu’nun şunu bilmesi lâzım: “Bekâroğlu CHP’de de dikiş tutturamaz!”...
Dolayısıyla, CHP’de de pek fazla kalmaz, girdiği anda “gidecek başka kapı aramaya” başlar!..
Hem, madem ki “muhafazakâr açılım” yapacaksınız; bari “asıl”larını bulun, “çakma”larla bir yere gidemezsiniz!..
yeniakit