Çeçen cinayetlerine yeni bir halka daha eklendi. Gündüz vakti, İstanbul'un göbeğinde 3 Çeçen kardeşimiz sokak ortasında kahpece şehid edildi. Olayın detayları, gelişimi hepsi malumunuz. Bu konuya daha fazla değinip sizi sıkmayacağım.
Meselenin diğer bir yönüne dikkat çekmek istiyorum. Bu cinayetlerin engellenememesi ve kimlerin çanak tuttuğu gibi merak edilen noktalara parmak basacağım.
Öncelikle belirtmek istediğim bir husus var. Geçtiğimiz günlerde Çeçenistan'a Kadirov'un davetlisi olarak giden grubun organizatörü olan Seyfullah Türksoy'un yazısını okudum ve çok mutlu oldum. Yazısında Türkiye'den devlet bazında hiçbir desteğin Kadirov'a verilmediğini söyleyen Türksoy, adeta çılgına dönmüş. Bu durumu sağlayan, bu kafilelere tepki gösteren tüm duyarlı kardeşlerimize teşekkür ediyorum. Bu duyarlılığın 5 Ekimde gidecek yeni kafile içinde gösterilmesini ve çalışmalara şimdiden başlanmasını rica ediyorum. Bu tüm insan hakları örgütlerinin ve duyarlı insanların görevidir. Hele ki böylesine hassas bir dönemde.
Geçtiğimiz yıllarda Türkiye'de yakalanan Rus ajanlarının cebinden çıkan 300 kişilik isim listesini duymayan kalmadı artık. Fakat maalesef bu cebinden liste çıkan eli kanlı ajanların nereye gittiği, yada devlet bazında ne gibi uygulamalara maruz kaldıkları bilinmiyor. Genel kanı serbest kaldıkları yada sınır dışı edildikleri yönünde. Fakat bu konuda emniyet birimlerinden de herhangi bir açıklama gelmedi. Yaşanan süreçte bu isimler bilinmesine rağmen korunamadı ve toplamda yedi Çeçen kardeşimiz İstanbul'da katledildi.
Rus istihbaratı ve Türkiye'de bulunan Rus kuklası Kadirov'un adamlarının ortaklaşa organize ettikleri bu saldırılar maalesef engellenemedi. İlk suikastleri düzenleyen kişi Türkiye'ye elini kolunu sallayrak tekrar geldi ve üç kardeşimizi daha şehid etti.Türkiye Rusya'nın çiftliği haline gelmiş durumdadır.Tabi bu durumda hükümetin Rusya ile imzaladığı ''Terör İşbirliği Anlaşmaları'' büyük pay sahibidir. Rusların canına değer veren makamlar Çeçen kardeşlerimizi yok saymakta, onların canlarını korumaktan geri durmaktadır.Emniyetteki ifademde belirttiğim üzere Türkiye'den birilerinin desteği olmadan bu cinayetlerin işlenmesi imkansızdır. Türkiye'de Kadirov'un avukatlığını ve propagandasını yapanlar da bellidir.Bu konuda emniyetin üzerine düşeni yapacağını umuyorum. Ama maalesef gelen bilgiler cemaat mensubu bazı kişilerin Çeçenistan'da okul açabilmek adına geçmişte bazı olayları görmezden geldikleri yönünde.En son giden kafilede yer alan Fethullah Gülen Cemaatine mensup önemli kişilerin Kadirov ile okul açabilmek için görüştüklerini biliyoruz.
Bu suikastlerle ilgili diğer bir önemli nokta ise suikastlerin sadece Rusya'ya atfedilerek Kadirov'un adının dahi anılmamasıdır. Oysa ki Kadirov Azerbaycan,Avusturya, Türkiye ve Çeçenistan'da düzenlenen suikastlerin baş suçlusudur.Öyle ki Viyana'daki katliamı gerçekleştiren Artur Kurmakayev talimatı direk Kadirov'la yaptığı konuşmada aldığını itiraf etmiş ve Avusturya makamlarınca cezaya çarptırılmıştır. Kadirov hakkında da yakalama talimatı verilmiştir.
Kadirov ise yaptığı bir çok açıklamada "Elinin kanlı olduğunu" ve "Rusya'ya karşı olanları öldürmekten zevk aldığını" açıklamıştır.Böylesi bir durumda Türkiye'de bulunan mağdur aileler ve insan hakları örgütleri Kadirov hakkında suç duyurusunda bulunmalı ve Kadirov'u dünya kamuoyu nezdinde mahkum etmelidir.
Bu suikastler ilk değil sonda olmayacaktır. Direniş devam ettiği sürece ve yetkililerin umursamazlığı sürdükçe daha çok bu tip olaylarla karşılaşacağız maalesef.
Rabbani ve Şehadet İki Zıt Kutup
Afganistan'da bir suikast sonucu öldürülen Eski Devlet Başkanı ve Eski (!) Mücahid Burhaneddin Rabbani için maalesef Türkiye'de bazı kesimlere mensup kardeşlerimiz yanılgılar içerisindedir. Rabbani'nin Şehid olduğunu idda etmek adeta abesle iştigaldir. Şehadet mertebesi Fikri,zikri,bedeni hür, Zalimlere meyletmeyen, aksine zalimlere karşı malıyla canıyla cihad eden,Zalimlerin,işgalcilerin ve İslam düşmanı Kafirerin sofrasına asla oturmayan,ellerini sıkmayan, onlara en ufak bir sevgi beslemeyen, kahraman islam evlatlarına layık görülen bir makamdır.
Rabbani gibi geçmişinde bir çok faydalı işi olmasına rağmen, İslam'ında bize emrettiği bakış açısıyla baktığımızda hayatının son yıllarını zalimlerle iş tutarak, kuklaların sofralarında geçiren, ABD işgalini kalıcı kılmaya çalışan birisinin arkasından rahmet okumak şaşırtacak bir durumdur. Hele ki onu çok aziz ve temiz islam yolunun şehidleriyle aynı makama koymak bir gaflet ve şehidlerimize hakarettir. Oysa ki Allah bizi ve Rabbani'yi Kuran'da zalimlere meyletmememiz noktasında uyarmış, (Hud 113)aksi takdirde bizede ateşin dokunacağını vurgulamıştır. Ateş bu gün Rabbani'ye dokunmuş Allah CC sözünü bir kez daha doğrulamıştır.
Yusuf Ensar Çalışkan