Çeçenistan'ı doğru okumak"
Murat Yılmaz
Soğuk Savaş sonrasında tüm dünyayı saran kargaşa ve savaş ortamının, en uzun hakim olduğu bölge kuşkusuz Çeçenistan'dır. Birinci Çeçen Savaşı Aralık 1994'te başlamış Ağustos 1996'da sonlanmıştı. İkinci Çeçen Savaşı ise 1999 Ekim'inde başlamıştır ve hâlen çok düşük yoğunluklu da olsa devam etmektedir. Bu savaşlardan etkilenmeyen, yaşamı bu savaşlarla değişmeyen tek bir Çeçen yoktur. İnsanlar dışında, diğer yaşam formları da bu olumsuzluklardan aynı şekilde etkilenmiştir. Kimyasal, biyolojik ve belki nükleer özellikleri olan silahlar, Çeçenistan'ın ormanlarını, dağlarını, bağ-bahçelerini, nehirlerini ve diğer tüm su kaynaklarını, yani bölgenin tüm doğal varlıklarını derinden etkilemiştir.
Dost düşman kabul etmektedir ki Çeçen ve Ruslar arasında güç simetrisinden yoksun bir savaş yaşanmıştır. Fakat çok uzun asırlardır Kafkas halklarıyla Ruslar arasında devam edegelmekte olan mücadele, birçok kez tecrübe edildiği üzere sadece kağıt üzerindeki güç ve rakamlara göre gelişme göstermemiş; çoğu kez din ve vatanı için mücadele eden Müslüman halklar savaş meydanlarında destanlar yazabilmişlerdir. İlk Çeçen savaşı da aynen böyle olmuştur. Çeçen topraklarından 1000 kat geniş; ordu, silah ve mühimmat açısından binlerce kat daha iyi durumda bulunan Rusya, 1996 yılı ortalarında en yetkili ağızlardan (Devlet Başkanı Boris Yeltsin ve Dışişleri Bakanı Aleksander Lebed) savaşı kaybettiğini ilan etmek zorunda kalmıştır. Bunda Cevher Dudayev, Aslan Mashadov ve Şamil Basayev gibi şehit devlet adamı ve komutanların yönetimleri etkili olmuştur.
İlkinin yaralarını saramadan Rusya'nın "büyük oyun"uyla kendini yeni bir kargaşa ve savaş ortamında bulan Çeçenistan, İkinci Çeçen Savaşı süresince sadece Ruslara karşı değil, aynı zamanda Ruslarla işbirliğinden asla çekinmeyen iç mihraklarla da mücadele etmek durumunda kalmıştır. Birkaç yıllık kısa barış dönemi ayrı tutulacak olursa 1994 yılından beri savaş halini yaşamakta olan Çeçen halk, dünyanın onlarca farklı ülkesine savrulmak zorunda kalarak büyük acılar yaşamıştır. Bugün Çeçenistan'da hiçbir aile yoktur ki bireylerinden bir tanesi hayatını kaybetmemiş olsun. Yine her iki savaşta ayrı ayrı yarım milyon insan muhacirliğin derin zorluklarıyla karşılaşmış ve korku halinde Çeçenistan'da yaşamaktansa daha güvenli bir yaşam için hicret etmeyi tercih etmiştir. Son rakamlara göre bu şekilde yaşamak zorunda bulunan muhacirlerin sayısı 250 binin (AB ülkelerinde 100 bin, Rusya: 130 bin, komşu bölgeler: 20 bin) üzerindedir. Bunun dışında halen binlerce Çeçen, köylerinin tamamen haritadan silinmesi ve evlerinin yok edilmesi nedeniyle ülke içerisinde göç etmek durumunda kalmıştır. Nitekim 2008 yılına ait BM İnsan Hakları Raporu, Çeçenistan'da 30 binden fazla evin kullanılamaz halde bulunduğunu göstermektedir.
2003 Ekim'inden itibaren gayrimeşru bir biçimde iktidara getirilen Kadirov saltanatı bugün Çeçenistan'da hüküm sürmeye devam etmektedir. Ahmet Kadirov'un 2004 Mayıs'ında stadyumda meydana gelen patlamayla ölümü, aynı yıl Ağustos ayında Ali Alhanov'u cumhurbaşkanlığı koltuğuna getirmiş, oğul Ramzan Kadirov ise 2007 Şubat'ında aynı makama yine Rus desteğiyle oturabilmiştir. Bu arada seçimle iş başına gelmiş olmasına rağmen 2005 Mart ayında Aslan Mashadov'un ve 2006 Temmuz'unda Şamil Basayev'in insanlık dışı bir şekilde şehit edilmeleri Ruslara ve Rus yanlısı Çeçenlere karşı verilen mücadelenin etkisini yitirmesine sebep olmuştur. Bugün düşük yoğunluklu olmasına rağmen mücadelenin devam ettiği bilinmektedir. Nitekim Rusya'nın 'antiterör operasyonu'nun bittiğini açıkladığı 16 Nisan 2009 tarihinde hâlâ dağlık bölgelerde yoğun bombardıman devam ettirilirken, 16 Nisan'ı millî bayram ilan edeceğini ifade eden Ramzan Kadirov, üç Çeçen bölgesini operasyon bölgesi olarak ilan etmiştir. Ayrıca tüm Çeçen bölgelerinde insanlar durdurulmaya, sorgulanmaya devam etmektedir!
Çeçenistan'daki tüm bu gerçeklere rağmen Rus yanlısı Kadirov hükümeti Çeçenistan'daki durumun normalleştiğini iddia etmekte ve basın yoluyla dünyanın onlarca ülkesine yayılmış bulunan Çeçen mültecileri Çeçenistan'a davet etmektedir. Oysa iktidara getirilmeleri akabinde tüm Çeçenistan'da devam ettirilen baskılar, soruşturma ve işkenceler, adam kaçırma eylemleri, keyfi tutuklama ve yasa dışı gözaltılar, gözaltında ölümler, aşırı kuvvet kullanımı ve direniş gruplarıyla irtibatı bulunduğu iddia edilenlere yönelik sürdürülen koğuşturmalar bugün de devam etmektedir. Birleşmiş Milletler (BM)'e ait 2008 "Rusya İnsan Hakları Raporu"na göre Ramzan Kadirov muhaliflerine şiddet uygulamaya devam etmektedir.
Kadirov yönetimi, Çeçenler geri döndüğü takdirde, evleri yıkılmış olanlara, yeni evlenenlere ve hatta yeni çocuğu olanlara maaş bağlayacağını belirtmekte, astronomik düzeyde paralar vaat etmektedir; tüm bunlar Çeçenistan'ın hâlâ güvenliksiz bir coğrafya olduğu gerçeğini değiştirmemektedir. Nitekim 2009 Nisan sonu itibarıyla Çeçenistan'ın üç bölgesi yine Kadirov tarafından operasyon bölgesi olarak ilan edilmiştir. İtum Kala, Shatoy, Notshoy-Yurt ve Vedeno gibi bölgelerde bombardıman devam etmektedir. Tüm dünyaya dağılmış olan ve sayıları çok ciddi rakamları bulan bu insanlar, Çeçenistan'a dönme fikriyle yatıp kalkmalarına rağmen başlarına geleceklerden endişe duymakta ve her türlü zorluğa rağmen bulundukları yerleri terk etmemektedirler.
Ramzan Kadirov yönetiminin verdiği imajın aksine, Çeçenistan'da savaş devam etmektedir. Çeçenler yapılan çağrılara uyup evlerine geri döndüğü takdirde, güvenlik sorunu ile karşılaşacaklardır. Dahası kendilerini bekleyen tek sorun elbette güvenlik sorunu değildir. Evleri yurtları yıkılan, bazı köy ve kasabaların tamamen haritadan silindiği Çeçenistan'da yeni bir hayata başlamak öyle Rus yanlısı Kadirov yönetiminin belirttiği gibi kolay değildir. İşsizlik geri dönmek isteyenler için yine önemli bir engel olmaya devam etmektedir. Zira bugün Çeçenistan'da her beş kişiden dördü işsizdir. Bürokrasinin tamamına yayılan rüşvet ve devlet kademelerindeki yolsuzluklar, Çeçenistan istikrarı için yine önemli tehditlerden birini oluşturmaktadır. Soğuk Savaş dönemi öncesinde SSCB'nin nükleer çöplüğü gibi kullanılan Çeçenistan'da savaş döneminde ve sonrasında adı bile konulamayan hastalıklar görülmekte, kanser vakaları yaşanmaktadır. Sağlık hizmetlerinin halen çok yetersiz olması; eğitim altyapısının yetersizliği, savaş döneminde hasar gören okulların onarılamamış olması diğer önemli sorunlar arasında yer almaktadır.
Şimdi maalesef Türkiye'de bazı Rus ve Ruslarla işbirliği içerisinde bulunan Kadirov yanlısı kişiler, uzun zamandır Kadirov yönetimini haklı gösterme çabası içerisine girmişlerdir. Bunu niçin yapmak istediklerine kendileri cevap vermelidirler! 1994 yılından beri her iki savaşta dinleri ve vatanları için şehit olan 300 bin insanın hayat ve emeklerine ihanet edercesine, manda yönetiminin bedeli olarak Rusya tarafından ödenen paralarla imar edilen betonlardan etkilenerek, Çeçenistan'ı adeta cennetten bir köşe olarak ilan edenler nasıl bir yanılgı içerisinde olduklarının farkında değiller sanki!
Son olarak 4 Ekim tarihinde içlerinde Türkiye'nin oldukça tanıdık simalarının da bulunduğu bir grup yine aynı amaca matuf olarak Çeçenistan'a götürülmüş ve bu grup Rus sermayesiyle inşa edilen camilerin açılış programlarına katılmışlar, çok katlı alışveriş merkezlerini ve inşa edilen binaları görmüşlerdir. Fakat bu heyet içerisindeki bazı kişiler mevcut durumdan dolayı mutlu olduklarını, Çeçenistan'ın bir huzur ülkesi haline geldiğini ifade ederek bilerek ya da bilmeyerek- kamuoyunu yanıltmışlardır. İyice anlaşılmalıdır ki bu şekilde değil üç-beş tane, yüzlerce cami yaptırılsa bir kıymeti bulunmamaktadır. Ayrıca İHH olarak bölgeye davet edilen bu önemli isimlere Çeçenistan'ı farklı vecheleriyle anlatmayı düşünmekteyiz.
Çeçenistan'ın şehir merkezlerinde yeni binaların kurulması, yollarında son model arabaların dolaşmaya başlaması daha 10-15 sene evvel boğulmaya, köleleştirilmeye ve toptan yok edilmeye çalışılan bir ülkenin varlığını, bunun için şehadete koşanları, yaralananları, hala muhaceratın derin zorluklarını yaşamakta olan acılı insanları bu kadar kolay bir şekilde nasıl unutturabildiği doğrusu merak konusudur. Hafızası olmayan millet ve toplulukların aynı acıları defaatle yaşamak zorunda kaldıkları yine yüzlerce kez tecrübe edilmiştir.
İllegal bir biçimde yönetime gelen/getirilen Kadirov, yine aynı iktidar hırsıyla Türkiye ve İslam ülkeleri nezdinde legalleşmeye çalışmakta, bunun için de durumun farkında olmayan bazı STK, yazar, televizyon yöneticisi ve entellektüel isimleri kullanma uğraşı içerisindedir.
Bu derin yanlıştan derhal dönülmelidir. Yüzbinlerce şehit, ölüm korkusuyla hala yurtlarına dönemeyen onbinlerce muhacir ve Çeçenistan'daki bağımsızlık ruhunun sarsılmaması için, bunun bir insanlık görevi olduğu muhakkaktır.
İHH Araştırma Komisyonu Başkanı
tımeturk