Genelde çekingen olan çocuklar, sosyal ortama adapte olamazlar, grup içinde ürkek davranır, kendini ifadede zorlanır, kolay arkadaş edinemez ve diğer çocuklar tarafından kolayca ezilip yönetilir. İnsanın başarısının önünü aldığı ve birçok soruna maruz bıraktığından beğenilir bir özellik değildir. Böyle bir çocuğa sahip olan aileler bilmeleri ve uygulamaları gereken yöntemler vardır, bu yöntemleri uygulayarak çocuklarına özgüven aşılamalıdırlar.
Çekingen çocukların kendilerine olan güvenleri zedelenmiştir. Bu yüzdende sürekli eleştirilme korkusuyla yaşarlar, kendilerini beceriksiz olarak algılarlar. Toplumda, kalabalık ortamlarda bulunmak onlar için büyük bir işkencedir, biran önce orayı terk etmek isterler. İleriki yaşlarda da sosyal fobi, kişilik bozuklukları gibi psikolojik rahatsızlıklara yakalanırlar. Çekingen çocuklar genelde ya çok pasif olurlar ya da aksine kendilerini ifade edemediklerinden saldırgan ve agresif olurlar.
Harward Üniversitesindeki bilim adamlarının seneler süren araştırmaları sonucunda çekingenler, sürekli olarak yüksek miktarlarda noradrenalin denilen stres hormonları salgılıyorlar; bu hormonun süreklilik arz etmesi hâlindeyse bağışıklık sistemi zayıflıyor. Bir başka deyişle bulaşıcı hastalıklara daha kolay yakalanıyorlar ve iyileşmeleri uzun zaman alabiliyor.
Peki, bir çocuğun çekingen olmasının nedeni nedir? Çekingenliğin sebebi; genetik, aile içerisindeki tutum ve davranışlar, birde çevresel nedenlerdir.
Bunların içerisinde en önemli etken hiç şüphesiz aile, özelliklede anne-babadır. Anne-baba baskısı, aile içi olumsuz tavırlar, kavgalar, bebeklikteki sevgi ve şefkat eksikliği gibi pek çok faktör çocuğun dış dünyaya ait imajını zedeleyebilir ve çekingenliğine sebep olabilmektedir.
Anne-baba öncelikle çocuklarına normal sevgi ve şefkati göstermeli ve sonrasında fazla tutucu-koruyucu olmamalıdır. Bırakın çocuklarınız problemlerini kendisi çözmeye çalışsın, sürekli sorunlarının üstesinden siz gelmeyin ve çocuklarınıza sorumluluk yükleyin, üstesinden gelebilecekleri görevler verin. Anne-baba, çocuğunun, problemlerini kendi kendine çözmesini istiyorlarsa aşırı kollayıcı davranışlar yerine çocuğa yaşına uygun sorumluluklar vermelidirler.
Çocuğa acıyarak onun işlerini kendileri yapan ebeveyn çocuklarına en büyük kötülüğü yapmaktadır. Bırakın ortalığı dağıtsa da çocuğunuz yemeğini kendisi yesin, elbisesini kendisi giysin;onun yerine yemek yedirmek, giydirmek.. çocuğunuzun özgüvenini yok edecektir. Bunun yerine her zaman “sen yapabilirsin”, “bu işinden üstesinden gelirsin”, “yapamayacağın şey yoktur” mesajını vererek sorumluluk, zorlukların üstesinden gelme, kendine ve başkalarına karşı olumlu düşünceler de bulunma duygusunu geliştirin.
Anne-baba her zaman orta yolu tutmalıdır, hiçbir zaman ne aşırıya gitmeli ve nede çok tefrit etmeli, özelliklede sevgi, ilgi ve disiplin de buna çok dikkat edilmeli. Çocuğunuza sınırlar koyun ama onunla güç savaşına girişmeyin, onu yenmeye çalışmayın. Disiplinle kendini kontrol edebilme, doğru ile yanlışı ayırma, sınırlarını tanımayı öğretin. Çok katı davranmayın ya içine kapanık olur ya da saldırgan, çok da aşırı sevgi göstermeyin, o zaman da dış dünyaya açılamaz, mızmız, zorluklar karşısında hemen pes eden olur.
Çekingen çocuklara evde yapabileceği basit işler verilmeli ve yaptığında ödüllendirilmelidir. Öncelikle çekingenliğinin ana sebebi bulunmalı bunu ortadan kaldırmakla uğraşmalıdır. Çocuğa yalnız olmadığı herkesin benzer sıkıntıyı çekebildiği uygun dille ve örnekle anlatılmalıdır. Onunla, bir yetişkinle nasıl konuşuyorsanız öyle konuşun. Ona kendini bebek gibi değil, birey gibi hissettirin. Hemen kalabalığa sokmak yerine önce bir arkadaşla başlayın, ona alışınca bir ikincisini ekleyin; bu konularda aceleci olmayın.
Çekingen çocuklardan hünerlerini herkesin önünde sergilemesine zorlamayın, hata yaparsa daha fazla içine kapanır. Evde aile toplantıları düzenleyin ve ortaya atılan sorunlarda çocuğunuzun da fikrini sorup saygı gösterin. Asla ve asla çocuklarımızın fiziksel kusurlarıyla alay edilmemeli, bunun yerine dikkati çocuğun diğer özelliklerine çekilmelidir.
Çocuktan yaptığı işlerde kusursuzluk beklenmemelidir. Örneğin; bardağı annesine getirirken içindekini döken bir çocuğu azarlamak, giysisini giyerken yanlış giyen çocuğuyla alay eden birçok anne baba vardır ve bu davranışlar aslında yıkıcı sonuçlar verirler. Sonrada çocuğum niye çekingen diye dert yanar.
Gerçekten Allah’ın emirleri doğrultusunda yaşamaya çalışan İslami bir anne-baba; çocuklarının görüşüne önem verir, onlarla tartışır, düşüncelerini kabul eder, söz hakkı tanır. Eleştiriye açık olandır, evdeki kararlarda çocuğunun da düşüncelerini alan anne babadır. Allah’tan korkan insan hiçbir zaman çocuğuna şiddet uygulamaz, doğruları en güzel şekilde anlatır, yanlışları mantıklı ve yumuşak huylulukla yavrusuna öğretir. Tüm sorunlarımızın tek nedeni İslamiyet’i iyi bilmememiz ve bildiklerimizi de yaşamamamızdan kaynaklanıyor.
Allah ve Resulü’nün emirleri doğrultusunda yaşayan ailelerde yetişen çocuklar, kendine güvenen farklı fikirler üretebilen, eleştiriye açık, girişken, atak, doğru ile yanlışı ayırt eden bireyler olacaktır.
Başta ebeveyn olmak üzere bütün büyüklerin küçüklerle olan münasebetinde en mühim esas onlara gösterilecek sevgi ve şefkattir. Büyüklerde takdir edilme ihtiyacı ne ise, küçüklerde de sevilme ve şefkat görme ihtiyacı aynı şeydir. Sevgi ve şefkat çocukların gelişmesinde gıda hükmüne geçtiği için, şahsiyetlerinin teşekkül ve gelişmesinde hayat suyu hükmündedir. Çocuğun gelecek yıllarda göstereceği bir kısım ruhî bozukluklar, ailesinden yeteri kadar sevgi ve alâka görememesi, kötü muamelelere maruz kalmasıyla açıklanmaktadır.
Peygamber efendimiz: “Küçüklerimize şefkat etmeyen bizden değildir.” diyerek, çocuklara karşı gösterilmesi gereken şefkat ve merhamete ayrıca dikkat çeker. O en üstün terbiyeci Çocuklar için huzuruna girmede serbestlik tanımıştır. Omuzlarına bindirmiş, onlarla oynamış, rastladıklarından selam verip, hal ve hatırlarını sormuştur. Hasta olanları ziyaret etmiş, onlarla şakalaşmıştır. Bu da o çocuklarda özgüveni oluşturmuş, çekingenliği ortadan kaldırmıştır.
Allah Resulü Çocukların çekinip ürkmelerine sebebiyet verecek her çeşit tutumdan kaçınmıştır. Tabiî ve insiyakî olan bir kısım hususlarda çocuğa müdahale etmemiş, onu tabiatı ve insiyakı ile baş başa bırakmıştır. Çocuğun arzularını yerine getirip, çocukların ağlatılmaması konusu üzerinde durmuştur. Çocuklar arasında tam bir adalet gütmüş, çocukların zamanını disipline ederek günlük programlar takip etmiştir.
Bütün bunlar çocuğun yetiştirilmesinde, eğitilmesinde şahsiyetinin oturmasında, önemli ve gerekli örneklerdir. Velhasıl gelecekte iyi nesiller oluşturulmasında anne-babalara büyük görevler düşmektedir.
Perisa Gulipur - Zen-i Ruz Dergisi
ÇEVİRİ : ZEHRANET