Jülide Ateş'in sorularını cevaplayan Kurtulmuş, "Eğitim sistemi bu şekilde gitmiyor. Ortada kıyamet kopartılacak bir durum yok" dedi.
Dershane konusu daha çok AK Parti cemaat çatışması olarak algılandı. Bu konunun eğitim sistemi değil de başka güç dengeleri üzerinden tartışılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Biz bunu başından beri yanlış buluyoruz. Bu konunun tamamen Türk eğitim sistemi içinde ele alınması gereken reform ve ıslah projesi programı olduğunu görmek lazım. Bu son tartışmaları bir tarafa bırakırsak hiç kimse Türkiye'de eğitim sisteminin çocuklarımızı bir yarış atı gibi hazırlaması, lise programları üniversite hazırlık çalışmaları -ben de üç çocuğu bu süreçlerden geçmiş birisi olarak söylüyorum- bütün buralarda çocuklarımız ezbere dayalı sadece soru çözmeye dayalı bir program üzerinden üniversitelere hazırlanıyor. Ben aynı zamanda üniversite hocalığına devam eden birisi olarak ifade ediyorum; bu çocuklarımızın problem çözme yeteneğini, meramını ifade etme kabiliyetini, farklı olayları farklı şartlar altında analiz etme kabiliyetini ciddi şekilde azaltıyor. Dolayısıyla bizim öncelikli olarak bu eğitim sistemi bu şekilde gitmiyor.
Çocuklarımızın sadece sorular çözme değil aynı zamanda hayata ilişkin sorunları çözebilen çocuklar olarak mezen olması esastır. İkincisi, ortada bu dershanelerin varlığı sebebiyle çok ciddi çifte standartların olduğu da görülüyor. Dershaneye giden var gidemeyen var, iyi dershaneler var vasatları var. Dolayısıyla hiçbir çocuğun bir sınava tabi tutulmaksızın üniversiteye girebilmesini sağlayacak bir sisteme dönebilmektir. Bunun için de 2004 yılından beri sürdürülen bir çalışma var. 2008 yılında bir kere daha güncellenmiş ve en son bir buçuk sene evvel gerekli adımların atılması için ilgili bütün taraflarla müzakere edilmiş. Bu konuda hükümet olarak bütün taraflarla ilgili dört temel dershanecilerimizin oluşturmuş olduğu dernekler var. Bu derneklerin mensuplarıyla konuşulmuş ve bunların bir kısmı özel okullara dönmesi sağlansın, en azından yüzde 20'lik bir kısmın hemen dönebileceği anlaşılıyor. Ayrıca özel okullaşmayla ilgili kriterleri milli eğitim bakanlığını düşüreceğini ilan ediyor. Bir kısmının açık lise olması ve bunun bir müddet devam etmesi öngörülüyor. Ayrıca isteyenlerin yine etüt merkezleri ve çalışma merkezleri şekliden kendilerini adapte edebilmeleri mümkün oluyor. Dolayısıyla ortada büyütülecek, bunun üzerinden bir sistem ve siyasi tartışma olacak bir durum yok. Hükümetin 2004'ten beri seçmenine vermiş olduğu bir söz var.
Asla bu meselenin herhangi bir gruba bir eğitim sisteminin içinde bir camiaya karşı hedef alınmış bir adım olmadığını herkesin görmesi lazım. Bu sürecin iyileştirilmesiyle ilgili kimin ne projesi ne teklifi varsa bunu da milli eğitim bakanlığı ile paylaşması gerekiyor. Aslıdan bu çok geç kalmış bir tartışma. 1983'ten beri dershane meselesi tartışılmış. Rahmetli Özal zamanında bununla ilgili bir takım çalışmalar yapılmış. O zaman ki Milli Güvenlik Kurulu tarafından bu çalışmalar durdurulmuş. Hakikatten hayret ediyorum bunun yeni bir meseleymiş gibi ele alınmasının ve buradan eğitime ilişkin bir konu olmasına rağmen siyasi bir tartışma alanı çıkartmanın son derece sağlıksız olduğunu ifade etmek istiyorum. Hele de aşağı yukarı AK Parti tabanıyla grubuyla iç içe geçmiş bir camianın böyle bir meselede asla hedef olarak alınmadığını da ifade etmek herhalde hakkı teslim etmekten ibaret olur.
- Sayın Başbakan'ın bir gece baskınıyla düzenleme yapılacak iafdeswine yapmış olduğu bir sitem var. Cemaatin ileri gelenleri bugüne kadar ne istediler de Tayyip Erdoğan geri gönderdi söylemi. Bu sözlerle ilgili bir genel değerlendirme isteyeceğim sizden.
Burada ortalığı kızıştırmak isteyenler, buralardan belli konumlar elde etmek isteyenler olabilir. Bu konunun arkasında hiçbir şekilde bir camiayı hedef almanın, burada söz konusu olarak cemaati hedef almanın söz konusu olmadığını belirtmek isteyim. Tam tersine o camianın birikimi de özel okula dönüştürün dendiği zaman rahatlıkla dönüştürecek olan dünyanın her yerinde özel okullar açma başarısı gösteren bir cemaattir. Burada böyle bir algının ortaya çıkartılması son derece yanlıştır. Sayın başbakanımız da haklı olarak dünyanın her yerinde cemaat mensubu kardeşlerimizin yapmış olduğu bütün çalışmaların önünü açmıştır, bir engel koyulması mümkün değildir. Bunu yıllar için yaşayan belki 'bunların önünü niye açıyorsunuz' diye birçok siteme de maruz kalan Başbakan son derece haklı sitemlerde bulunuyor. Ümit ediyorum en kısa sürede gerilim sona erer.-İmralı'ya uluslar arası gözlemcilerin, gazetecilerin gidebileceği olasılığı üzerinde duruluyor. Süreçte nereye gelindi? Böyle bir olasılık mümkün mü sizce?
Burada Adalet Bakanlığı'nın yetkisi alanında bir iştir. Şu anda hükümlü olan kişilerin İmralı cezaevinde bulunmaları da son derece şeffaftır. Dolayısıyla Adalet Bakanlığı'nın bu konuda gizleyeceği bir şey yoktur ama kararı adalet bakanlığı kendisi verecektir.
- Sayın Yalçın Akdoğan'ın açıklamaları vardı; çok kapsamlı ve yeni bir rapor hazırladıklarını bu açılım ve çözüm süreci ile ilgili. Bu rapora dair bir bilginiz var mı?
Genel çerçevesi bellidir. Burada atılan zaten demokratikleşme paketinde ortaya konan fikirlerin gerekli adımları atılmıştır. Yasa çıkarılması gereken konularda da bu yasalar çıkartılacaktır. Bütün bunların hepsi şeffaftır. Daha ilave adımlar atılması gerektiğinde de atılacaktır adımlar.
- Barzani-Öcalan kıyası yapıldı, bu kıyası ne derece doğru buluyorsunuz? BDP'nin bu buluşmada takındığı tavra dair neler söylemek istersiniz?
Bir kere biz bu meseleyi sadece Türkiye ile ilgili bir mesele olarak ele almanın kısıtlayıcı olduğunu düşünüyoruz. Aslıdan İran, Irak Suriye, Türkiye bu dört bölgede de yaşayan Kürt kardeşlerimiz var. Bakıldığı zaman rakamlar olarak çoğunluğu da Türkiye'de yaşıyor. Dolayısıyla birinci derece Kürt meselesine sahip olan Türkiye'dir. Türkiye bu anlamda da bölgesel olarak Kürtlerin hakkını hukukunu koruyan bir ülke durumundadır. Biz bir bahçeye bakan komşu evler gibiyiz. Biz kendi bahçemizde olanları düzenlemek varsa fikri ayrılıklar bunları ortadan kaldırmak ve bu şekilde kendi küresel barışımızı sağlamak durumundayız. Ben sayın Barzani'nin gelmesinin bu çerçevede de değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Ayrıca biz kendi bahçemizi düzenlemeyi başaramazsak 10 bin kilometreden 3 bin kilometreden birileri gelir zorla bu bahçedeki işleri düzenlemeye çalışır. Kıyamete kadar bu bölgede yaşayacak olan esas unsurlar olarak düşünmemiz gereken sorunlarımızı biz mi çözeceğiz zorla çözülmesi için bir takım dayatmalarla karşı karşıya mı kalacağız. Dışarıdan gelenler buranın sorunlarını çözebilseydi 1. Dünya Savaşı'ndan sonra 2. Dünya Savaşı'ndan sonra bu bölgeyi yeniden yapılandıranlar bütün sorunları kalıcı olarak çözebilirlerdi.
Kaynak: ntvmsnbc