Bilirsiniz; “Haddinden fazla şiddet, gayedeki hikmeti yok eder” diye bir sözümüz var... Bu sözü, bir konuda “çok fazla ısrar” olarak da değiştirebiliriz... “Bir konuyu ısrarla gündemde tutmak” istiyorsan, bu demektir ki; sen bir şeyi “örtbas” etmek istiyorsun!..
Bilmem hatırlar mısınız;
“1999 yılı Ekim ayı”nda bir “baba” öldürülmüştü Bursa’da... Günlerce konuşulmuştu bu konu... Hep, şu soru sorulmuştu:
“Katil kim?”
Birçok kişi gözaltına alınmış, sorgulanmıştı...
Hayır; “ilk tahmin” edilen kişiler değildi cinayeti işleyen... Hepsi serbest bırakılmıştı...
Polis, “en son ihtimal” üzerinde durmuş ve yakalamıştı katili...
Evet; “katil”, öldürülen babanın “öz be öz oğlu” idi!..
İşin garibi;
Babasını öldüren katil, onun “cenaze töreni”ne katılmayı da ihmal etmemiş, orada kardeşine sarılıp, gözyaşları bile dökmüştü!.. Cenazede “en çok ağlayan” oydu...
Düşünebiliyor musunuz;
Gözünü kırpmadan babasını öldürüyor ve üstelik büyük bir soğukkanlılıkla onun “cenaze töreni”ne katılarak, hem “gözyaşı” döküyor,gelenlerin boynuna sarılıp “hıçkıra hıçkıra ağlıyor” ve hem de “taziye”leri kabul ediyor!..
Polis, onun “anormal derecede ağlaması”ndan şüpheleniyor ve “Var bunda bir iş” deyip, yakasına yapışıyor!..
MUT’A ISRARI NİYE?
Biliyorum, soracaksınız;
“1999’da Bursa’da işlenen cinayetin başlıktaki konu ile ilgisi ne?”
Dedik ya;
“Haddinden fazla şiddet,
Gayedeki hikmeti yok eder!”
Bir hatırlatma daha yapayım...
“30 Mart seçimleri”ne gidilirken, Fetullah Gülen Cemaati; televizyonlarında ve gazetelerinde bir “Mut’a nikâhı furyası” başlatmıştı.
Televizyon ve gazetelerdeki “Mut’a” haberleri yetmemiş, “tweet üzerine tweet” atıyorlardı:
“Bazı bakan ve milletvekillerinin Mut’a nikâhı ilişkisi var... Bu zina ilişkisine dair elimizde kasetleri var, yakında yayınlayacağız!”
Açıkçası “dört koldan” saldırıyorlar ve sürekli “bel altı” vuruyorlardı...
Bunlar da yetmemiş olacak ki;
Cemaat’in “Yeni Ümit” dergisi, “ortada fol yok, yumurta yok”ken bir “konferans” düzenlemişti... İstanbul Kongre Merkezi’ndeki konferansın adı, “Ailenin Korunması ve Mut’a Fitnesi!” idi...
İlâhiyatçılar ve akademisyenler; “Mut’a nikâhının sosyolojik ve psikolojik tehlikeleri” üzerinde durup, “Türkiye’de gizlice yaygınlaşmaya başlayan Mut’a nikâhı”nın yani “geçici” evliliğin “aile hayatına karşı tehdit” olduğunu; “Bunun flörtten ve zinadan farkı olmadığını” söylemişlerdi...
Ben; bu konferansın “Zaman’laması”na dikkat çekip, o günlerde sormuştum:
“Niye şimdi?”
HESAPLARI BAŞKA!..
Öyle ya;
Bu ülkede, “Mut’a nikâhı”nı savunacak “aklı başında bir Müslüman” olacağını düşünemiyordum...
Doğrudur, “flört” edenler vardır, “aklı uçkurunda” olup da “zina” edenler de vardır... Ama, yaptıkları “zina”yı “Mut’a nikâhı” kılıfıyla izah edeceklerini düşünemiyordum...
“Mut’a nikâhı”nı, bugün İran bile sorgularken, bir “Cemaat dergisi”nin, hem de o günlerde böyle bir konferans düzenlemesinin, “Zaman’lama” açısından manidar olduğunu düşünüyordum...
Sonradan ortaya çıkmıştı ki;
“hesap bambaşka!”
“Mut’a nikâhlı” diyerek, bazı insanların “ikinci evlilik”lerini deşifre edecekler, “Mut’a” üzerinden gidip “İran’la bağlantı”sını(!) ortaya çıkaracak(!)lar!.. Kimbilir, belki de “icat” ettikleri “Tevhid-Selâm Örgütü”ne dahil edip, “İrancı” diye yaftalayıp, içeri atacaklar!..
Zaten, “Tevhid-Selâm Örgütü” üyeliği ile suçladıkları binlerce kişiyi dinlemişler, onların “İran ajanı” olduklarını iddia etmişlerdi.
Demek oluyor ki;
“İran ajanı” olarak suçladıkları kişiye, bir de “Mut’a elbisesi” giydirecekler ve böylece yuvasını da dağıtacaklardı!..
İyi de; bu “propaganda”yı niye “haddinden fazla” yapıyorlardı?.. “Gaye”leri “mut’anın zararları”nı anlatmak olsa; söylerler, geçerlerdi... Ama bunlar hem “haber” veriyor, hem “dizi” yayınlıyor, hem “tweet bombardımanı” başlatıyor, hem de “konferans” düzenliyor!..
Yani, ortada; “haddinden fazla propaganda” var... Her gün mut’a, her an mut’a!..
“Bunun altında bir bit yeniği var... Bir konu, bu kadar gündemde tutulduğuna göre, bunların gizlediği, örtbas etmek istediği başka bir şey var!”
Diye düşünüyordum...
Evet, düşünüyordum ama, altında ne yattığını bir türlü çıkaramıyordum... Geçtiğimiz günlerde, Fetullah Gülen de; Herkul.Org’da yayınlanan “sohbet”inde bu konuya girince, şüphelerim daha da arttı!..
Gülen, sohbetinde diyordu ki;
“... Onlar hakkında da denen şeyler oldu! “Hırsızlık” dediler, “para transferi” dediler, “Banka numaraları var elimizde!” dediler, “Fuhuş irtikâp ediyorlar!” dediler, “Mut’a nikâhı kullanıyorlar!” dediler. Zaten mut’a konferansına karşı çıkan o insanların, düşüncelerini bu şekilde deşifre etmeleri, hangi gayyada yaşadıklarını gösterme adına çok önemli bir emaredir.”
Tamam da;
“Niye hep mut’a?..”
Başka mevzu mu yok?..
SEBEP 2. EVLİLİKLER Mİ?
Kafamdaki “soru”lara cevap ararken, geçtiğimiz günlerde “Cemaat’ten kopan biri”nden bir “mektup” aldım... “Vebal korkusu ile yazıyorum” diye başlayan mektubu okuyunca, “İşte” dedim; “Mut’ayı dillerine dolamalarının sebebi, işte bu!”
Sebep, kendilerinden bazılarının yaptığı “ikinci evlilik”leri gizlemek!..
Dedim ya;
Mektubu, “Cemaat’ten kopan biri” yazmış... “Paralel Yapı’dan kopsam da, epey arkadaşım var” diyen şahıs; “Tesadüfen şahit olduğum bir hususu anlatacağım size... Bu mektubu tüm anne ve babaların duyması lâzım” diye devam ediyor mektubuna...
Buyrun, birlikte okuyalım:
“Ramazan öncesi, Bahçelievler’de bir apartmana taşınan baldızıma, ancak geçen hafta gidip, “hayırlı olsun” dedik.
Gerçekten de “lüks bir apartman”dı...
Akşam namazından sonra vedalaştık... Daire kapısından çıkıp, ayakkabılarımızı giyerken, “yan daire”den, “3-4 yaşlarında bir erkek çocuk ile genç bir hanım ve bir erkek” çıktı.
Erkekle yüz yüze gelince;
“Ooo Mehmet” dedim,
“Sen buraya mı taşındın?”
Fakat, yanındaki hanımı tanımıyordum... Ama, kesinlikle “eşi değil”di!..
Abartmıyorum, “Mehmet’in yüzü kıpkırmızı” oldu ve beni görünce, elindeki poşet yere düştü!..
Bana dedi ki;
“Ali abi, bizim çok acil çıkmamız lâzım... Eğer yarın işyerinde isen, gelir, bir çayını içerim.”
İyi akşamlar diledik.
Mehmet, hanım ve çocuk, hızla “merdiven”lerden inmeye başladılar... Oysa “asansör” vardı ve “5. katta”ydık...
Baldıza sordum;
“Bayan kim?”
Dedi ki;
“Bayanın adı Meryem... Azerbaycanlı ama çok hanım hanımcık bir kadın... Çok içine kapanık!.. Eşi de öğretmenmiş!”
“Hangi okul, öğretmenin adı ne?” diye sordum ama, baldız; lâfı evirdi-çevirdi, söylemedi.
Uzatmayalım...
Bizim Mehmet, ertesi sabah benden önce işyerine gelmiş... Çaylar gelmeden hemen lâfa girdi ve başladı anlatmaya;
“Eğer eşim, Meryem’le olan evliliğimi duyarsa, o gün benden boşanır!.. İki çocuğumun yüzünü de ömür boyu bana göstermez... Biliyorsun, biri özel üniversiteye başladı!.. Kısacası, ben haram işlemiyorum.”
Dedim ki;
“Ben haram işlediğini söylemedim... Ama merak ediyorum; Cemaat içindeki ikinci evlilik konusunu sorguladığımda, beni niye dışladınız?
Allah’a şükür ki, beni uzaklaştırdınız da, kafam rahata erdi... Artık beş kuruş bile vermediğim gibi, arayan, sırnaşan da yok!..”
Şimdi, tekrar soruyorum;
“Geçen yıl, ikinci evlilikle ilgili sana bir soru sorduğumda, ‘Bilmiyorum’ demiştin... O sorular doğru muydu, değil miydi?”
Başını öne eğip;
“Abi, ben haram işlemedim” dedi.
Sinirlendim...
“İkide bir ‘Haram işlemedim’ deyip durma!.. Lâfı kıvırma, soruma cevap ver!”
Başını salladı, “doğru” dedi;
“Ama abi, bu konuşmamızı eğer A... abi bilirse, yuvam dağılır!”
“Benim karakterimi en iyi sen bilirsin, kapat” dedim ve “randevum var” deyip, Mehmet’i gönderdim...
Mehmet’in A... Abi dediği kişi;
geçen yıl ilimizde en üst düzeyde olan bir abiydi... Samimiyetim ve Hizmet’e verdiğim yüklüce meblağlar için Hocaefendi’den bana özel selam ve dua getirdi. Bir defasında; şaka yollu; bir Orta Asyalı fakir ama kapalı, namazında niyazında sahipsiz kızların olduğunu söyler, ikinci evlilik gibi bir şeyler der gibi oldu ama ben tepki verince ‘Şaka şaka’ demişti...
Şüphelenip gizliden epey araştırma yaptım ama çok gizli tutuluyor.
Mehmet’e olan sorularım şunlardı:
l“1- Ablaların sayısı neredeyse abilerin sayısının iki katını geçti. Hocaefendi, çok güvenilen ağabeylere gizli kalmak ve tüm masrafları Hizmet hareketinden karşılanmak şartı ile bekar ablaların evli ağabeylerle evlenmesine izin verdi mi?
l2- Kız yurtlarında okuyan bekâr ablalara ikinci evliliği kabul etmeleri halinde ahiretlerini kurtaracakları fetvası verildi mi?
l3- Yaptığım araştırmalarda özellikle sayıca fazla olan Hizmet okullarındaki erkek öğretmenlerin neredeyse yarıya yakını ikinci evlilik yaptı mı?
l4- Senin daha samimi olduğun hakim ve savcı ........abilerin ikinci evliliği bu şekil mi?
Bu sorulara aldığım “evet” cevabı, beni mahvetti.
KIZ YURTLARINA DİKKAT!
Size söylüyorum Hasan Bey;
Hizmet’te görevli Abi’lerle ilgili küçük bir araştırma yaptırın!..
Göreceksiniz ki;
“Hizmet’teki Abi’lerin çok önemli bir kısmı; haftanın yedi gününü evlerinde geçirmezler!.. Ya yurt dışı görev alırlar, ya il dışı görev derler, ya da iş yoğunluğu bahanesine sarılıp en az iki-üç gün evlerini terkederler!
Hepsi bahanedir.
Asıl sebep, ikinci evliliktir!..
Hele sorun onlara;
Hizmet’in kız yurtlarında kalan ve anası-babası Doğu Anadolu’da oturan birçok kız da; haftanın birkaç gününü, acaba niye yurtta geçirmez?..
Çünkü, birçoğu evlidir ve yine birçoğu maalesef ikinci eştir!”
Mektubu yazan “Ali” adlı vatandaş, satırlarının sonunda, “çok ince bir ayrıntı”ya dikkat çekip, demiş ki;
“Bu yurtlarda kalan üniversite 1 ve 2. sınıflardaki kız öğrenciler, isteseler de ikinci evliliklerine izin verilmez... Üçüncü ve genellikle de dördüncü sınıftaki Tam Abla olmuş kızlarımız evlendirilir... Parasal konularda da çok bildiğim var, fakat bu konular yavaş yavaş ortaya çıkıyor. Sizden rica ediyorum; şu kız öğrencilerin durumunu tüm anne ve babalara duyurun lütfen!..”
MAAŞI, KİRAYA YETMEZ!
Mektup, şu “not”la bitiyor:
“Mehmet’in öğretmen maaşı; baldızın yanındaki dairenin, değil kirasına, aidat giderlerine bile yetmez!!!”
Mektup burada bitiyor...
Şimdi sormak gerekmez mi;
“Bu ikinci evlilikler, ömür boyu beraberlik için mi yapılıyor, yoksa o kadınlar birer Mutaşa mıdır?.. Onlar; Nataşa’dan mülhem birer Mutaşa değilse, bu evlilikler niye gizli tutuluyor ve niye kimseye haber verilmeden nikâh kıyılıyor?”
Ve son soru;
“Mut’a” konusunu gündemde tutmak;
“Gizli evlilik”leri “örtbas” için mi?..
Fetullah Gülen, acaba “gizli evlilik” yapılmadığına da yemin edebilir mi?
****************************************************************
Taksi Çağrı Merkezi “İhanet Merkezi” olmasın!..
Bugünkü 1. sayfa ve Ekonomi sayfamızda da okuyacağınız gibi, “İstanbullu taksiciler” büyük bir “problem”le karşı karşıya... Aslında, sadece “taksiciler” değil, “İstanbul halkı” da aynı problemle karşı karşıya...
Efendim; Türkiye Taksiciler Vakfı Başkanı Güneş Taş, İstanbul’da “Taksi Çağrı Merkezi” adıyla kurulacak hizmetin, “İsrailli bir firmaya verildiğine” dair duyumlar aldıklarını ve buna “isyan” ettiklerini belirtip, demiş ki;
“Taksi Çağrı Merkezi adlı projeyle tüm İstanbul taksici esnafı İsrailli bir firmanın kontrolüne girecek. İstanbul taksi işletmeciliğinde tekelleşmeye gidiliyor. Başlattığımız imza kampanyası ile amacımız; İsrailli firma ile tek taraflı imzalanan sözleşmenin iptali ve birden çok firmanın serbest olarak bu işi yapmasının önünün açılmasıdır.”
Bu “ihale” işi doğru ise, bu “sadece taksicilerin meselesi” olmaktan çıkar, “tüm İstanbulluların meselesi” haline gelir!..
Çünkü, bu “hizmet” ile, İsrailli firma, “kimin nereden bindiğini, nereye gittiğini” bilir ve insanların “telefon”ları da dahil, “şahsi bilgi”lerini ele geçirir!..
Dolayısıyla, bu iş “ticari” olmaktan çıkar, “stratejik” bir boyut kazanır... Yapılacak en doğru iş, “ihaleyi iptal” etmektir!..
Yoksa, bu iş büyür ve hiç kimse altından kalkamaz!..
yeniakit