Özgür Suriye Ordusu'nun (ÖSO) kurucusu ve komutanı Albay Riyad Esad, Cenevre-2 Konferansı'nın rejimin bir oyalama taktiği olduğunu ve bununla kaybettiği meşruiyetini yeniden kazandığını belirtti.
İstanbul'da AA muhabirine konuşan ünlü Komutan Esad, "Cenevre-2'yi rejimin bir oyalama taktiği olarak görüyoruz. Rejim uluslararası arenada kaybedecekti ancak Cenevre-2'de bulunarak tekrar meşruiyet kazandı. Cenevre-2'de BM ve SMDK arasında değil, BM ve rejim arasında anlaşma imzalandı. Bu SMDK için büyük bir başarısızlık ve orada bulunanların SMDK'yı tanımadığının bir delili. Cenevre-2'den hiçbir şey çıkmayacağına eminiz" dedi.
ABD, Rusya ve İran’nın aralarında gizli anlaşma yapması ihtimali üzerine duran Esad, Cenevre-2'de bulunanların yalnızca imzalayıcı konumunda olabileceğini belirterek, bu durumun Lübnan'da olduğu gibi bir Taif anlaşması yapılarak ülkenin kantonlara bölünmesi sonucunu doğuracağını söyledi.
Cenevre-2'ye ilişkin değerlendirmelerde bulunan Esad, şöyle devam etti:
"SMDK'nın kendi içinde dahi birlikteliği yok. Cenevre-2 Konferansı nedeniyle üyelerin büyük bir kısmı çekildi. Geri kalanlar da Suriye halkının tamamını temsil etmiyor. Başından beri rejimin yalancı olduğunu, uluslararası arenada dahi hiçbir anlaşmaya uymayacağını bildiğimiz için Cenevre-2'ye karşı çıktık. Rejim, şimdiye kadar imzaladığı kanı durdurma, ateşkes, insani yardım girmesine ilişkin uluslararası anlaşmalara uymadı. Bunun en büyük delili Humus'tan halkın tahliye edilmesine ilişkin BM ile yaptığı anlaşmayı uygulamaması ve BM’ye ait aracı bile vurması. halkın ancak çok küçük bir bölümü Humustan çıkabildi."
"Türkiye'ye borçluyuz"
Rejim tarafından düzenlenen bir suikastta bacağını kaybeden Komutan Esad, Türkiye'ye yöneltilen suçlamaların bir haksızlık olduğunu belirterek, "Türkiye, Suriye'ye şimdiye kadar hiçbir şekilde silah yardımı yapmadı" ifadelerini kullandı.
Türkiye'nin, diğer ülkelerden görmedikleri şekilde Suriye halkına yardım ettiğini kaydeden Esad, şunları söyledi:
"Suriye devriminin ilk günlerinden itibaren bir kesimin değil de bütün Suriye halkının yanında olan Türkiye halkı ve hükümetine yaptığı yardımlar karşısında teşekkür kelimesi aciz kalır. Suriyeliler, Türkiye'deki hastanelerde tedavi oluyor. Bu hükümet ve evlerinde Suriyelileri misafir eden halkın üzerinde bir yük. Suriyeliler bu yardımlara karşılık verebilecek durumda değiller ve kendilerini borçlu hissediyorlar. Türkiye, Suriye'ye silah yardımı yapmıyor. İnsani yardım yapıyor ve pasaporta sahip olmasalar dahi Suriyelilerin girmesine izin veriyor. Türkiye şimdiye kadar hiçbir şekilde silah yardımı yapmadı. Suriye halkının Türkiye hükümetine ve halkına duyduğu sevginin kaynağı Türkiye'nin halkın bir kesimine veya bir mezhebe değil, halkın tümüne yardım etmesi. Bunun en büyük delili, SMDK, diğer gruplar hatta Hristiyan Nusayri Suriyelilerin toplantılarını Türkiye'de gerçekleştirmeleri. Kürtler, Dürziler hatta Nusayriler Türkiye'de bulunuyor. Türkiye'yi silah yardımı yapmakla suçlamak, Türkiye hükümetine yapılmış bir haksızlıktır."
Suriye'deki farklı grupların bir araya gelmesi
Suikasta uğramadan önce ve tedavi süresince bütün çabaların birleştirilmesi için çalıştığını söyleyen Esad, son dönemde yoğun görüşmeler yaptıklarını, birçok fitneyi yok etmeyi başardıklarını ve geçen haftadan itibaren bu girişimlerin meyvelerini almaya başladıklarını dile getirdi.
Esad, bütün gruplardan tek bir kitle çıktığında zaferin geleceğini belirterek, ayrılıkların bir kenara bırakılıp temel hedef çevresinde bir araya gelinmesini temenni ettiğini söyledi.
ÖSO Komutanı Esad, "Suriye'de yönetimi tehdit edecek olan bu gruplar değil, hepsinden güçlü olan halktır. Halka dönün, çünkü Suriye'nin geleceğine karara verecek olan halktır. Suriye'de çocuklar protesto için sokaklara çıktığında rejim sallandı ve uluslararası toplum sallandı. " diye konuştu.
"ÖSO ağır ambargoya maruz bırakıldı"
ÖSO'nun Suriye devriminin meşru silahlı kanadı olduğuna ve ülke çapında büyük başarılara imza attığına dikkati çeken Esad, şöyle konuştu:
"Bazı ülkeler Suriye devrimini meşru çizgisinden çıkarmak ve rejimin "Suriye devrimi silahlı gruplardan ibaret" iddiasını ispatlamak için oyunlarını oynayarak çeşitli gruplar oluşturmaya başladı. Böylelikle rejimin, "rejim halka karşı değil silahlı gruplarla savaşıyor" söylemini desteklemiş oldular. Aksine Suriye devrimi silahlı grupların değil, halkın devrimidir. ÖSO, Suriye ordusundan ayrılan askerler ve rejime karşı çıkan gençler tarafından oluşturuldu. ÖSO çalışmalarına devam ediyor ancak imkanlar yetersiz. Kuruluşundan bir yıl sonra ağır ambargoya maruz kaldı. Maddi yardımlar ve silah yardımları kesildi. Ancak ÖSO bağlı askerler ve gerçek komutanlar tamamen medyadan uzak bir şekilde sessizce hala Suriye'de mücadelelerini sürdürüyorlar. Medya bazı gruplara yoğunlaşıp onları göstererek, sanki rejimin iddialarını doğrulamaya çalışıyor. ÖSO devrimin temelini oluşturuyor ve birçok operasyon yürütüyor. Devrim, İslami gruplardan ibaret değil, bütün Suriye halkını kapsıyor. Planları yeniden gözden geçiriyoruz. Rejim, ülkenin yüzde 60-70'inde kontrolü kaybetti. Ancak biz buralara kurtarılmış bölgeler demiyoruz çünkü rejim uzun menzilli silahlarla, karadan karaya füzelerle ve uçaklarla vuruyor. O nedenlerle buralara "rejimin kontrolü dışındaki bölgeler" diyoruz. Yalnızca il merkezleri rejimin kontrolünde ancak bunun sebebi, rejimin güçlü olması değil, şehirleri yıkarak buralardan çıkmasından kaynaklanıyor. Biz bunu istemiyoruz. Buraların yıkıma uğratılması halkın zararına olur. Devrimin başarıya ulaşmasının ardından halk zayıf düşer ve ekonomik olarak güçsüz kalır."
Genelkurmay Başkanlığını Tümgeneral Selim İdris'in yürüttüğü Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) Birleşik Komutanlığı ile hiçbir işbirlikleri olmadığına değinen Esad, bu tip oluşumların devrimi çizgisinden çıkarmayı ve kendilerine destek olan ülkelerin ajandalarına hizmet etme çabasından kaynaklandığının altını çizdi.
Esad, Suriye içindeki farklı gruplara ilişkin eleştirilerini şöyle devam ettirdi:
"Böyle birliklerin kurulmasıyla bazı kişiler, bazı ülkelerin ajandalarını uygulayan temsilciler konumuna geldi. Bu durum, Suriye devriminin başarıya ulaşmasını geciktirdi ve rejimin varlığını sürdürmesine fırsat verdi. Birleşik Komutanlıkla kimseyi dışlamadan, bütün kesimleri içine alacak şekilde çalışma stratejisi belirlemek üzere görüşmek için birçok defa gittim ancak bir karşılık vermediler. Ajandaları uygulama yolunu seçmeleri halka çok şey kaybettirdi."
Suriye Ulusal Konseyi (SUK), Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu (SMDK) ile Birleşik Komutanlığın ulusal nitelikte olmadıklarını, bazı kişiler ve devletlere bağlı olduklarını savunan Esad, ulusal nitelikte olmaması nedeniyle, oluşturulan geçici hükümetin diğer ülkeler tarafından tanınmadığını aktardı.
"Kuzeydeki çatışmaların sebebi görüş ayrılıkları değil"
Kuzeyde (Türkiye-Suriye sınırı) yaşanan çatışmalara ilişkin konuşan Esad, sözlerini şöyle tamamladı:
"Silahlı muhalifler, Doğu ve Batı Guta'da Şam banliyösünde birbirlerine bağlı ve ortak hareket ediyor. Tarihten beri o bölgenin halkı bu şekilde yaşıyor. Ancak kuzeyde (Türkiye-Suriye sınırı) gelen yardımları elde etme konusunda birbirleriyle çatışıyorlar. Bunun sebebi görüş farklılıkları değil. Bütün illerden kuzeye gruplar geldi. Ne yazık ki bazı insanların görüşleri dar ve toplumu ve ülkeyi yeniden inşa etmeyi düşünecek seviyede değiller. Bu yardımları alırlarsa içerideki insanları kazanacaklarını düşünüyorlar."