Cenneti bir pencereden seyretmek

Mehmet GÖKTAŞ

Yusufileri bir cezaevinin görüşme penceresinden, bir parmaklığın arkasından seyrederken, özellikle açık görüşlerimizde orasının sanki cennetten bir bölüm olduğuna inanırdım.

Müslümanca bir hayat için hapse girmiş kardeşlerimizden söz ediyorum. Cezaevi ziyaretlerimde her daim bu duyguyu yaşamışımdır. Bulundukları yeri çoğu zaman cennetin bir köşesi haline getirdiklerini hemen hissederdiniz.

Bir defasında Anadolu’nun bir şehrinde ziyaret için cezaevinin bekleme salonunda işlemlerimizi yaparken içerden ziyaretten gelenlerden birisi dikkatimi çekmişti, tanıştım, ilahiyat mezunu din görevlisiymiş, mahkumlara din dersi veriyormuş, kısa sohbetimizde müftülüğüm esnasında bu görevi ben de yaptığımı söylemiştim. Biraz tebessüm ederek kısık bir sesle;

“Görünüş öyle ama ben kendim içerideki Muhammed Şakir hocamızdan Arapça ve İslami ilimler almak için giriyorum” demişti.

Evet, Güzel Müslüman, güzel bir İslam alimi Muhammed Şakir kardeşimiz tam otuz yıl sonra özgürlüğüne kavuşmuş bulunuyor

Hoş geldiniz, geçmiş olsun muhterem kardeşim, çektiğiniz bunca hasret ve sıkıntıyı Rabbim mizanınıza koysun.

Bizler şahidiz, gerek Muhammed Şakir hocamız gerek diğer seydalarımız cezaevlerini gerçekten Medresei Yusufiye’ye çevirmişler, yüzlerce kardeşimize icazet vermişlerdir.

Yine bir ziyaretimiz esnasında daha önce cezaevine girip çıkan bir kardeşimiz anlatmıştı; “Şu elektrik düğmesini çıkarıp arkadaki koğuşa bir delik açmıştık, o delikten üç yıl boyunca Molla Said hocamızdan (Allah rahmet eylesin) Arapça ve diğer İslami ilimleri tahsil edip icazet aldık” demişti.

Yine bir şeye daha şahit olmuştuk, söz konusu icazetleri alan kardeşlerimizin bir kısmı aynı zamanda İlahiyat fakültesini de bitirmişlerdi.

Ve bu kardeşlerimiz nice kitapları Arapçadan tercüme ettiler ve kendileri de zindan hayatı boyunca nice kitaplar yazdılar.

Allah (cc) onların ecirlerini ahiret yurdunda fazlasıyla verecektir. Fakat bu kardeşlerimiz bir de şunu görecekler ve görüyorlar ki, emekleri asla zayi olmadı, Muhammedî Sevda olarak bu coğrafyanın dört bir yanında boy verip yayılmıştır.