Cennette mekan ve seçim sonrası Türkiye

Abdurrahman Dilipak

Cennette mekan ve seçim sonrası Türkiye
 
Yok, hayır TOKİ evlerinden söz etmeyeceğim.. Umre yazılarına devam..
Demem o ki, çocuğunuzun üniversiteye ya da bir işe girmek için çalıştığı kadar siz cennete girmek için çalışıyor musunuz?
Tabii Allah rızası için ilim tahsil etmek de ibadettir elbette.
Mesela TOKİ evleri için, kira öder gibi ödediğiniz bedel kadar cennete bir köşk almak için bedel ödüyor musunuz?
Bu dünyada yaptıklarımız ve yapmamız gerekirken yapmadıklarımızla, söylediklerimiz ya da söylememiz gerekirken söylemediklerimizle, ya kendi cennetimize sırtımızda tuğla taşıyor olacağız, ya da kendi cehennemimize sırtımızda odun taşıyacağız..
Allah bizi, mallarımız, canlarımız, sevdiklerimizle, artırarak ve eksilterek imtihan edecektir..
TOKİ"den ev alırken bir sözleşme imzalıyorsunuz değil mi, eğer o taahhüde sadık kalırsanız ev sizin. Ama değilse öyle bir hakkınız olmayacaktır.
Hac ve Umre sırasında okunan dualarda, istenen her şeyin beraberinde getirdiği bir sorumluluk vardır.. Eğer o sorumluluklarımızı yerine getirmeyecek olursak o duaların karşılığı olmayacaktır.
Allah (cc) "Dualarınız olmasaydı ne işe yarardınız ki?" diye sorar kitabında.. Ama yine İlah diyor ki "Allah cahil ve zalim bir kavme hidayet nasib etmez.."
Kabul olmayan bir dua, sahibi için risk oluşturur.
Bizim için hayır gibi gelen şeylerde şer, şer gibi gelen şeylerde Allah hayır murat etmiş olabilir. Biz bilmeyiz, Allah bilir.
Kutsal topraklar, karşılığında cennetin vaat edildiği kontrat mekanlarıdır.. Bundan sonrası, dönüşte yapacaklarınızla ilgilidir.. Buraya gelmiş ve sadece birtakım duaları okumuş olmak bazı şeylere sahip olmak için yeterli ise, o zaman cihada ne gerek vardı?
Evet. Burada bir yandan da göz ucuyla Türkiye"yi internet ve TV kanallarından izlemeye çalışıyorum.. İzninizle biraz da Türkiye"deki gelişmelerden söz etmek istiyorum.
Aslında, Gül doğru söylüyor. Bu kriz bir şansa dönüşebilir.. Kriz sorun değil, önemli olan bu krizi nasıl yönettiğimiz, krizin bir şansa, fırsata dönüştürülüp dönüştürülmediği..
Aslında muhteşem bir süreç yaşıyoruz..
Dokunulmazlıkların kaldırılması için kampanya yürütenlere bakın.. Silivri"den tünel kazıp Meclis"e taşımaya çalıştıkları, dokunulmaz kılmaya çalıştıkları kimler? Bunlar Meclis"i ele geçirip parlamentoyu feshetmek istedikleri iddiası ile yargılanan insanlar değil mi? Adamlar nereye sığınıyorlar bakar mısınız?
Apo"yu asmaktan söz eden Bahçeli, Alan"a nasıl sahip çıkıyor, anlamak zor. İddialara bakılırsa Alan"ın da sanıkları arasında bulunduğu çete Apo gibi kaç tane adamı bulunduruyor çatısı altında..
Bu yasama dönemi bitmeden Ergenekon ve Balyoz davası sonuçlanacak. Diğer sanıklar mahkum olursa ve iddiaların doğruluğu kesinlik kazanırsa bu adamlar o koltukta oturmaya devam edebilecekler mi?
Meclis"i feshetmeye yönelik plan yapanların parlamento içindeki adamlarının kimler olduğu bu süreçte daha iyi anlaşıldı. Bu iş sıradan bir avukatlıktan öte örgütsel bir bağ.. Bakarsınız soruşturmanın Ankara ayağı ile ilgili bilgilere ulaşıldığında bu derin senaryonun arkasındaki isimler de ortaya çıkar..
Bu 3 adam, "içerideki işbirlikçiler" tarafından kalenin içine sızdırılan bu kişiler deşifre oldukları için bir halt edecekleri yok.. Aksine bulundukları sıralarda şimşekleri üzerine çeken birer paratoner gibi duracaklar orada.. Kendilerini oraya taşıyanların sırtında bir kambur gibi duracaklar..
Eğer bu konuya hukuki bir çözüm aranıyorsa bunun yolu yargıya meydan okumak, iktidarın sürece müdahalesini istemek değildir.. Buyurun AİHM"e gidin. Yıl sonunda AYM"ye gidebilirsiniz. Meclis"e girin ve yasal düzenleme yapın.
Unutmayın, siyasilere sağlayacağınız haklar, başkalarına da emsal oluşturacak.
Yerel yönetimlerin özerklik şartı paralelinde il genel meclisi ve belediye meclisleri birleşince bunlar da bir yerel parlamento statüsü kazanacak. Onlar da sonuçta 50.000 civarında kişinin oy"unu alarak oraya geliyor..
Parlamento görevi dışındaki suçlar için dokunulmazlık olmamalı aslında. Bu konu ele alınacaksa diğer mahrumiyetleri konusu da ele alınmalı. Bana yakın koruma yapılıyor, ama daha önce ertelenmiş, zaman aşımına ve affa uğramış, Atatürk"e hakaret iddiası ile 28 Şubat döneminde verilen bir ceza ile ilgili olarak taşıma ruhsatlı tabancam elimden alındı.. Buna benzer daha bir sürü sorun var.. Bütün bunlar için aslolan hukuki sürecin işletilmesidir. Siyasi sürecin yürütülmesidir. Bir krizi fırsat bilip siyasi süreci engellemeye kalkanlar, ya bindikleri dalı kesiyor ya da bir krizden başka krizler üretme çabasındaki kişiler olacaktır.
Selam ve dua ile...
 
 akit