Cesetleri Bubi Tuzaklarıyla Gömmüşler

Bosna’da İCMP'nin yaptığı kazılara tanıklık eden Ümit Sönmez’in Dünya Bültenine yaptığı röportaj tüyler ürpertiyor.

Sırp katliamının İCMP tarafından nasıl ortaya çıkartıldığına tanıklık eden Ümit Sönmez, “İCMP yetkilileri, sırp vahşetini anlatırken duyduklarımıza inanamadık. Srebrenitsa katliamı sırasında öldürdükleri insanların cesetlerin 13 parçaya bölmüşler ve 50 km arayla 13 farklı yerlere gömmüşler.

Cesetler tanınmasın diye üzerinden dozerler ve iş makineleri ile geçmişler. Bu da yetmemiş gibi, ayrıca ilerde bunları çıkaracak olanların gözlerini korkutmak için de, cenazelerin ceplerine patlamaya hazır bombalar ve mayınlar yerleştirerek bubi tuzağı kurmuşlar.”

-Öncelikle sizi Bosna ve dolayısıyla Srebrenitsa’ya götüren sebep neydi, anlatır mısınız?
Her yıl 11 Temmuz’da kimlikleri toplu mezarda bulunup tespit edilebilen Boşnak şehitlerin defin törenleri var. Bizi oraya götüren sebep bu törenlere katılmaktı maksadımız.

-Kurumsal olarak sizden başka katılanlar oldu mu?
Kurumsal olarak İHH her sene 11 Temmuz törenlerine katılmakta elinden geldiğince. Hani ‘Şehitler toprağa düştüğü terde bırakılır’ derler. Bu böyle bilinir. Sonuçta Şehitlerin topraktan çıkartılıp başka yerde toprağa konulması onlar için çok ta önemli değil. Gidecekleri yere zaten gittiler. İnşallah Cennet’e gittiler. Geride kalan insanlar için bir anlamda karşı duruş belki, bir anlamda ‘biz buradayız’ bu törenler. Bunun için önemliydi. Bizim açımızdan da, Bosna’da yaşayan milyonlarca Müslüman kardeşimizin yanında olduğumuzu göstermek açısından önemliydi.

İHH da farklı bir yere sahip Bosna’da… İHH’nın kuruluşu Bosna’da gerçekleşti. 1990-95’de burada yaşanan (ben buna savaş demiyorum) katliam sırasında Bosnalıların yanında olmak için kurulan bir vakıf. Yani bizim mihenk taşımız, mihenk noktamız. Bu anlamda da baktığımız için oraları hiçbir zaman yalnız bırakamayız. Sürekli haberdar olmamız ve destek vermemiz gerektiğini düşünüyorum.

Bizden başka kimler vardı; Bosnalıların Türkiye’de kurduğu dernekler ve onların Federasyonları vardı. Bir anlamda belki de günah çıkarmak için Hollanda’dan çok sayıda insan vardı. Bununla beraber Bosna’dan yurt dışına göç etmiş Avrupa ya da Amerika’da hayatını biraz daha normale yakın sürdürmek için göç eden Boşnaklar da vardı. Onlar da ailelerini, geçmişlerini unutmamak ve çocuklarına unutturmamak için 11 Temmuz’da Bosna’daydılar.

Bütün bunların dışında Dünyanın dört bir yanında insanlar da oradaydı. İnsan Hakları savunucuları, düşünürler, aktivistler, aydınlar, çok farklı noktadan ta Orta Amerika’ya ve Kore’ye kadar. Doğudan ve Batıdan oralara kadar gelip törenlere katıldılar.

-Törenlere katılırken hissettiklerinizi, duygularınızı alabilir miyim?
11 Temmuz akşamı tören alanındaydık. Fakat daha öncesinde, şöyle bir seremoni var: Saraybosna’dan yaklaşık 30 km uzaklıkta Bisoko diye bir kent var. Bir yık boyunca İCMP (Uluslar arası Kayıp Kişileri Belirleme Komisyonu) tarafından kimlikleri belirlenebilen, nispeten de olsa tamamlanabilen iskeletler Bisoko’da bir araya getiriliyor. Kefenleniyor, tabutlanıp defnedilir vaziyete getiriliyor.

9 Temmuz’da bir törenle Bisoko’dan yola çıkıldı. Bisoko’daki törende gerek devlet ricalinde olsun, şehitlerin yakınları ve basının ilgisi çok fazlaydı. Cenazeler dualar ve tekbirlerle uğurlandı. İlk uğrak yeri Saraybosna oldu, burada da küçük bir tören düzenlendi dualar okundu. Ondan sonra da konvoy Srebrenitsa’ya gitmek üzere yola çıktı.

Cenazeler bir gün Srebrenitsa’da bekletildi. Cenazeler, 11 – 14 Temmuz tarihlerinde katliamların yaşandığı ve o dönemde Birleşmiş Milletler’in komutasını üstlenen Hollanda askerlerinin karargâh olarak kullandığı fabrikaya götürüldü. Tören gününe kadar buradaydılar.

Biz bu seremoninin en başından en sonuna kadar onlarla beraberdik. O anı yaşamak istedik doğrusu. Törenden bir önceki günün akşamı da, 465 tane cenazeyi tören alanına getirerek burada dizdik. Özellikle o anı yaşamak istedik. İnanılmaz bir duygu yoğunluğu yaşıyorsun. O duyguyu ifade etmek gerçekten çok zor, anlatılması mümkün değil. Bir tarafta acı var… Aklınıza ayetler geliyor, ‘Şehitlere Ölüler demeyiniz’ diye ayetler var. Bir taraftan da (belki yakışan bir şey değil ama) kin ve intikam duygusu hissediyorsunuz. Bütün bunların hepsinin karışımından oluşan, bugünü düşünmek düşer bize. Çok daha büyük bir yük getiren bir duygu seli…

O akşam 465 tabutu dizdik. İnsanlar geldiler tabutlara verilmiş numaralardaki bilgiler ışığında cenazelerini bulamaya çalıştılar. 12 senedir hiç görmedikleri ama yaşadığına dair ufak ta olsa umut taşıyan aileler akrabalarını o cenazeler arasında buluyorlar. 11 Temmuz sabahı beraber gittikleri fabrikadan ayrıldıkları babalarını, kardeşlerini ya da çocuklarını o gün o tabutların içinde görüyorlardı.

Garip gelebilir belki ama bir mutlulukları vardı ama, çünkü artık gidip kabirleri başında dua edebildikleri bir kabirleri oluyordu kaybettikleri yakınlarının. O nedenle yoğun ve karmaşık bir duygu seli içindeydik. Ertesi sabah törenlere katıldık fakat tören anındaki duygular ifade edilebilir değil.

-Mutlaka gözlemlemişsiniz, Boşnaklar nasıl bir duygu içerisindeler?
Birçok Boşnak’la Mezar başında konuşma fırsatı bulduk. Demin de ifade ettiğim gibi, 12 sene evvel ayrıldıkları yakınlarını ilk kez burada buluyordu. Bir anlamda eksik olan bir tarafları tamamlanmış durumda. Bunun ismine mutluluk diyemeyiz ama eksik olan bir yanınızın getirdiği farklı bir rahatlama diyebiliriz belki. Ama bunca zaman aradan geçmiş olmasına rağmen acılar çok sıcaktı hala.

Konuştuğumuz gençler arasında “Babamızın sağ olduğunu ve mutlaka bir gün bize döneceğini ümit ediyorduk” diyen vardı -ki o gençler 12 Temmuz’da yaşları 11’den küçük olduğu için ölümden kurtulan çocuklardı. Çünkü o gün yaşları 11’den büyük olan bütün erkekleri toplayıp katlettiler. Hal böyle olunca gençlerin hala o ümidi taşıyor olmalarını görünce çok şaşırdım.

-Boşnaklar, bu olayın meydana gelmesinden kimleri sorumlu görüyor? Katliamı gerçekleştirenler Sırplar ama BM’nin Komutasını üslenen Hollandalı askerler de bunun zeminini hazırlıyor neticede?
Doğrusu Bosnalıların şu anda hiddetleri daha çok Sırplara… Ancak Hollandalıları da kolay kolay affedecekleri gibi görünmüyorlar. Çünkü Srebrenitsa katliamı yaşandığında savaş bitti diyordu insanlar. Onların elinde az da olsa silah vardı. Hollandalı askerler, onlara şunu söyledi:

“Srebrenitsa güvenli bölge ilan edildi. Bu nedenle siz buraya silahla giremezsiniz. Silahlarınızı teslim ediniz, ondan sonra biz siz içeri alıyoruz. Birkaç gün sonra da önce kadın ve çocuklar ardından da erkekler Birleşmiş Milletler’in kontrolündeki daha güvenli noktalara götürülecek” diyerek Boşnakların elindeki bütün silahları alıyorlar. Bir anlamda katliamın bu derece büyük olmasını sağlayan Hollandalılar. Zaten o olayın içinde olan ve bunu bizzat yaşayan Boşnak Hasanoviç’in anılarını yazdığı kitapta da bunları net bir biçimde anlatıyor:

“Gelen Sırp kuvvetlerine hiçbir mukavemette bulunmadan, hatta Boşnak kurbanları kandırarak, ‘onlar size bir şey yapmayacak, bize söz verdiler. Eğer size bir şey yapmaya kalkarlarsa biz BM kanalıyla NATO uçaklarını çağırırız, 2 dakika içerisinde burada olurlar ve Sırpları korkuturlar. Size bir şey yapamazlar’ diyerek o insanları kandırıp Sırplara teslim etmişler. Bunu unutmak hiçbir şekilde kolay değil.

Hayatta olabileceğini düşündüğü yakınlarının ölüğünü duymaya zor dayanan bir Boşnak kadın...

Hollanda hükümeti, ortaya çıkan bu olay üzerine istifa da etse, sorumlular yargılanmadan, yargı karşısında hesap vermeden bunun yükü sadece istifa etmekle ödenemez.

-Sırp askerlerinin katliam sonrasında ‘Soykırımla suçlanmamak’ için cesetleri parçalara bölüp değişik yerlere gömüyor. Bunu yapması, kendilerini soykırım suçlamasından kurtarıyor mu?
Avukat değilim ama onların bunu yapmasıyla Soykırımdan çıktığını hiç sanmam. Bizim oraya gidişimizdeki en önemli sorumluluklarımızdan biri de en azında İCMP yetkilileriyle görüşmekti. Patitari’deki törenden sonra ayın 12’sinde İCMP yetkilileriyle Saray Bosna’da görüştük.

CESETLER 13 PARÇAYA BÖLÜNMÜŞ 50 KM ARAYLA BUBİ TUZAKLARIYLA GÖMÜLMÜŞ

-İCMP yetkilileri ne diyor bu konuda?
İCMP’nin Direktörü Edim Boy… İskoçyalı bir İCMP çalışanı kendisi. Bir tek şeyi söyleyeceğim diyor: İşimizi zorlaştırmak için, o kadar haşin davranmışlar ki, bir cesedi 13 parçaya bölmüşler, 13 farklı mezara gömmüşler. Bir şâhısa ait olan bu parçalar birbirine yaklaşık 50 km uzaklıkta gömülmüş. Bununla da yetinmemişler, o insanları gömdükten sonra üzerlerinden dozerler ve greyderler gibi iş makineleriyle geçmişler ki kemikleri birbirine karışsın ki anlaşılamasın.

Tören alanında toplanan kalabalık toplu şekilde namaz kıldı.

Bununla da yetinmemişler, ilerde bunu çıkaracak insanların gözlerini korkutmak için cesetlerin içine bubi tuzakları kurmuşlar. Mayınlar ve elbiselerin ceplerine bombalar patlamaya hazır şekilde yerleştirmişler. Bu şekilde yaralanan İCMP çalışanları da var.

DNA üzerinde insanların kimliklerini tespit eden İCMP kuruluşunda çalışıp ta bu bombalar nedeniyle yaralananlar da var.

‘BİR 11 TEMMUZ DAHA İSTER MİSİNİZ’ AFİŞİ

-İCMP’nin bu durum karşısındaki tepkileri nedir?
Biliyorsunuz, Lahey Adalet Divanı geçenlerde bununla ilgili bir karar verdi: ‘Bosna’da bir soykırım yaşanmıştır ama bunun sorumlusu Sırplar değil.’ Bu, kesinlikle kabul edilir bir şey değil. Boşnaklar, taraflı bir karar diye bakıyorlar. Orada hala topraktan ceset fışkırıyor. Uzaydan bir başka millet mi gelip yaptı?

Katliam öncesinde Birleşmiş Milletler Komutasını üztlenen Hollandalı askerlerin karargah olarak kullandığı ve Boşnakları Sırplara teslim ettiği eski bir fabrika.

Düşünebiliyor musunuz, biz konvoyla oradan geçerken yolda bizi gören gencecik Sırp çocukları ve geçleri ‘sizin de kafanızı keseceğiz’ diye bize işaretler yapıyorlardı. Hatta geçen sene Şehitliğin olduğu yerin hemen arka tarafındaki tepenin başında bir afiş asmışlardı: “Bir 11 Temmuz daha ister misiniz” diye… Bu derece kin duymaktadır Sırplar.

Cesetler Şehitliğe gitmeden önce tören alanına tırlarla gitti...

Bugün baktığınız zaman Sırp okullarında hala o faşizan duyguları ve tohumları ekiliyor. Özellikle de Müslümanlar hakkında… Boşnakların okullarındaysa ‘İnsanlık, barış, diyalog, hoşgörü’den bahsediliyor.

Bosna topraklarında bugün göreceli olarak belki bir barış var ama eğer bu sorun çözülmese, çok değil kısa zaman sonra tekrar benzer bir hareketliliğin yaşanması kaçınılmaz görünüyor. Çünkü Sırplar çocuklarını hala düşmanlıkla yetiştiriyorlar.

SREBRENİTSA'NIN MİMARI HOLLANDA ASKERLERİNE MADALYA

-Hollandalı askerlere verilen altın madalya Boşnaklar tarafından nasıl değerlendiriliyor?
Biz ona kötülüğün nişanı diyorduk oradaki Boşnaklarla konuşurken. Hollandalı askerlerin yaptıkları şeyin kimler açısından kahramanlık olduğunu düşünmek gerekir. Sırplar açısından mı yoksa Boşnaklar açısından mı bir kahramanlık Hollandalı askerlerin o gün yaptıkları şey? Bunu çok tartışmaya da gerek yok. Bu madalyaları Sırplar verseydi Hollandalılara ancak bu kadar anlam ifade ederdi bence. Bunun için Bosnalılar, bu madalyaları ‘kötülüğün nişanı’ olarak görüyorlar.

İCMP'nin İskoç Direktörü Edim Boys, çalışmalar yaparken karşılaştıkları inanılmaz bubi tuzakları anlattı.

-Demin İCMP’den bahsettiniz, İCMP nedir ve orada süreç nasıl işliyor?
İCMP, Uluslar arası Kayıp İnsanların Kimliklerini Belirleme Komisyonu. Ulusal bir bağımlılığı yok. Birçok ülkeden farklı insanların çalıştığı özerk bir kuruluş… Direktörü İskoçyalı. Boşnak bir basın temsilcisi var. Tırnak içerisinde söylemek gerekirse, çalışanların çoğu “idealist!” Çalışanlarıyla Patiçari’deki Şehitlikte tanıştık.

Törenden sonra Saray Bosna’ya geçip Edim Boys’la konuştuk. Boys, İCMP’nin çalışmaları hakkında bize bilgi verdi. İCMP, bugüne kadar özellikle Srebrenitsa katliamında yaklaşık 3300 kişinin DNA testiyle kimliğini tanımlamış durumda. Ancak kimliklerinin tanımlanması gereken devlet kayıtlarına göre yaklaşık 5 bin kişi ama halkın söylediklerine göreyse yaklaşık 7 bin kişi var. Bu, dehşet verici…

Yeni bulunan toplu mezarda çalışmalar yapılırken...

Bosna Savaşında yaklaşık 250 bin Boşnak hayatını kaybetmiş ama 10 bin kişinin ortada cesedi bile yok. Ciddi bir katliam, ciddi bir vahşet ve ciddi bir soykırım söz konusu…

-Çalışmalarını yerinde görme şansınız oldu mu?
Evet oldu. Merak ettik süreç nasıl işliyor diye. Sağ olsunlar yardımcı oldular. Ertesi günü Tuzla’daki İCMP Laboratuarı’na gittik. Orada da yaşadığımız şeyler gerçekten anlatılması çok zor. Süreç şu şekilde işliyor:

Yeni bulunan iskelet numaralandırıldıktan sonra fotoğrafları çekiliyor... Ve yanında bulunan özel eşyaları ile giysileri de kayıt altına alınıyor.

Bir toplu mezar bulunduğu zaman, İCMP çalışanları bir arkeolog titizliğinde çalışmalara başlıyorlar. Biz oradayken yeni bir toplu mezar bulundu. Gidip çalışmaları yerinde gördük. Küçük fırçaları var. O fırçalarla kemikleri tek tek temizliyorlar. Bir kişinin iskeletiyse tek bir çuvala koyup isimlendiriyorlar. Ortadan da Tuzla’daki araştırma merkezine gidiyor. Tuzla’daki araştırma merkezinde büyük soğuk hava deposu tarzında bir morg var.

Morg'da tanımlanmayı bekleyen 5 bin torba var. Ancak bu torbalar beş bin kişi anlamına gelmiyor, belki 6 hatta 7 bin kişi de olabilir...

O morga ve Laboratuar’a girdik. Zaten herkes giremez oraya. Çok hijyenik koşulları oluşturulmuş bir ortam. Şimdi oradaki morgda tanımlanmayı bekleyen 5 bin tane kemik torbası var. Bu, beş bin ceset anlamına gelmiyor. Belki de 7 bin kişiye ait cesetlerdir.

Öyle parça parçalar ki, bir torbada 2 bir kısmında da 3 ceset olan torbalar da var. Hatta bir kısmında cesedin 3’te biri var. Çünkü o insanları parçalamışlar… Bu parçalar birleştirilmeye çalışılıyor. Hepsinin DNA kodları çıkartılıyor ve hepsi teker teker kayıt altına alınıyor. Bundan sonra da o DNA kodları çıkartılmış kemikler birleştirilmeye çalışılıyor.

Morgda DNA testi yapılmış ama tanımlanmayı bekleyen binlerce kişi...

Bununla beraber, ayrıca cesedin yanında çıkan kişisel eşyaları ve elbiseler de çıkarılarak temizleniyor. Kıyafetler yıkanıyor. Daha sonra bu eşyaların ayrı ayrı fotoğrafları çekiliyor. Çekilen fotoğraflarla veritabanında eşleştiriliyor. Ondan sonra da çekilen fotoğraflardan bir katalog oluşturuluyor. Daha sonra o katalog insanlara dağıtılıyor.

DNA testi ve şahıslara ait kişisel özellikleri içeren dosya...

Kıyafetleri tanıyanlar olursa tanımlama kolaylaşsın diye. Ayrıca, buradaki kemiklerin DNA’sı kaybı olan insanların kan örnekleriyle karşılaştırılıyor. Eşleşme sağlandıktan sonra o aileden kaç kişinin kayıp olduğu araştırılıyor. Kimi aile var ki erkeklerinin tamamı katledilmiş. Cesedin hangi aileye ait olduğu tespit edildikten sonra, hangi şahıs olduğunu tespit etmeye sıra geliyor. Bunu belirlemek için de aileden birini çağırıp o kemik üzerinde bulunan elbise gösterilerek bu şekilde teşhis etmesini sağlıyorlar. Tanımlanma gerçekleştikten sonra bir sonraki yılın 11 Temmuz gününe kadar cesetler muhafaza altına alınıyor.

İSLAM DÜNYASINDA YENİ BİR SREBRENİTSA KAÇINILMAZ

-Bunların fonu nerden geliyor, giderlerini kim karşılıyor?
Tamamen özerk bir fonlaması var bunların. Kar güden bir kuruluş değil. Avrupa Birliği fonlarıyla çalışıyorlar. Bununla beraber Belçika ve Norveç Hükümeti de destek veriyor bunlara. Aslında biraz da trajikomik bir durum… Bir taraftan öldürüyorlar, bir taraftan da bulduruyorlar.

İCMP yetkililerinin söylediğine göre oldukça külfetli bir iş ve çok da büyük bir ekibi var bunların. Bu anlamda finans kaynaklarına ihtiyaç duyduklarını ve buradaki işlerini henüz bitiremediklerini söylediler. Sizin vasıtanızla Türkiye Hükümeti yetkililerine de söylemiş olalım. Bir anlamda ahde vefa gösterip oradaki insanlara belki bir destek sağlanmış olur.

Toplu mezar çalışmalarından bir görüntü...

İCMP bu alanda tamamen uzmanlaşmış. Mesela 11 Eylül saldırılarında Amerika’daki ikiz kulelerde ölenlerin DNA’ları tamamen İCMP tarafından çözülmüş. Irak’taki patlamalarda yanıp tanınamaz hale gelen cesetlerin ve Endonezya’daki Tsunami sonrası ceset tanımlamaları yine İCMP tarafından yapılmış. Bu derece uzmanlaşmış bir kuruluş. Şimdi de Bosna’da çalışmalarını hızla sürdürüyorlar.

Senede 500 kişiyi ancak tanımlayabiliyorlar. Ama şimdi geride tanımlanması gereken 5 bin torba daha var Tuzla’daki laboratuarda...

Yeni bulunan iskelete dokunulmadan önce numara verilir... Bu iskelette ayrıca çıkan kurşunlar da laboratuar ortamında inceleniyor... 

Bu konuyu konuşmuşken, biz bundan nasıl bir ders çıkarırız ona bakmamız lazım. Bosna’da savaş başlamadan önce Rahmetli Aliya, Boşnakları defalarca uyarmış, “hazırlanın savaş çıkacak, Sırplar saldıracak” diye…

Ancak Bosnalılar da, “olur mu öyle şey biz Avrupa’nın ortasındayız. 20’nci yüzyıldayız. Bu dönemde böyle bir savaş olabilir mi?” diye cevap vermişler. Hatta Sırplar silahlarını dağların üzerine kurdukları zaman Bosnalılar “ne oluyor” diye sorduklarında da, Sırplar “tatbikat var” diye karşılık vermişler. O dönemde Boşnaklarda zaten silah yok. Namlular Saray Bosna’ya dönünce daha yeni gerçeği anlamışlar.

Bugüne baktığımızda, İslam coğrafyası her tarafta tehdit altında... Birçoğunda zaten kan gövdeyi götürüyor. Her tarafta Müslümanların tepesinde bombalar patlıyor. Bu şekilde duyarsız kalır ve böyle yaşamaya devam edersek bir süre sonra pişman olacağız. İslam coğrafyasında Amerika işgali olduğu sürece, Türkiye dahil bütün İslam coğrafyası Srebrenitsa benzeri olaylara yeniden şahit olabailir…

dünya bülteni

Avrupa Haberleri

Siyonistler Hollanda'dan Kovuldu!
Hollanda'da Filistin bayrağına saldıran İsrailliler tekme tokat dövüldü
İspanya'dan İşgalci İsrail'e Şok
NATO-Rusya savaşına doğru! Meşru hedef ilan etti!
İşgal destekçisi McDonalds hisselerine "bakteri" darbesi!