Çete Başı (!) Gülen

Başsavcı, gerekçesine, "Gülen, terör örgütü kurmadı, suç işlemek (şeriat düzeni getirmek) amacıyla çete oluşturdu" diye yazdı.


NAZLI ILICAK/Sabah

Çete başı (!) Gülen


Terörle Mücadele Kanunu kapsamında, "terör örgütü lideri" iddiasıyla yargılanan Fethullah Gülen, Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nde, -silâhlı eylemi bulunmadığı gerekçesiyle- beraat etmiş ve karar, Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nde onanmıştı. Yargıtay Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya, Gülen'in fiilinin, Terörle Mücadele Kanunu'na göre değil, Türk Ceza Kanunu'nun 220'nci maddesine göre değerlendirilmesini istedi.

Başsavcı, gerekçesine, "Gülen, terör örgütü kurmadı, suç işlemek (şeriat düzeni getirmek) amacıyla çete oluşturdu" diye yazdı. Başsavcı, Bediüzzaman'ın risalelerinin okutulduğu Işık evlerini, yurtiçinde ve dışındaki dershane, okul, üniversite ve hazırlık okullarını, şirketleri, mevcut anayasal düzeni yıkıp, yerine şeriat esaslarına dayalı devlet kurma amacını taşıyan bir örgüt yapısı içinde mütalâa ediyor. "Silâhlı eylem şart değil; soyut tehlike var" diyor.

Gülen beraat ettiği için, yeniden dava açmak imkânsız. Ama, başsavcının talep ettiği gibi, 7.5 yıllık zaman aşımının dolması yüzünden dava düşerse, -dershaneler, okullar, üniversiteler ve cemaatin faaliyetleri süreceğine göre-, her zaman çeteden yeni bir dava başlatılabilir. Hem de sadece Gülen için değil. Şirket yöneticilerinden, okul müdürlerine kadar, hatta belki Abant toplantılarına katılanlar dahi, bir çırpıda çete üyesi haline dönüşebilir.

Ecevit vefat etti; "çetenin suçuna" iştirak etmiş olmaktan dolayı yargılanamaz. Ama hayattaki birçok siyasetçinin -Demirel dahil- okulları ziyaret ettiğini, ödüller aldığını biliyoruz. Acaba, onların da yakasına yapışırlar mı dersiniz? Tabii bu işin latife tarafı. Şimdilik, Dışişleri Bakanlığı sırasında, yurtdışında yaşayan vatandaşlarla devlet arasındaki bağların kuvvetlendirilmesi için, büyükelçiliklere gönderdiği genelge yüzünden, sadece Abdullah Gül'ün başı dertte.

Keramet

Başsavcının, Gülen'i, çete lideri ilan edip, "soyut tehlikeden" söz etmesi, aklıma, Yassıada'da yargılanan Şeyh Selâhattin İnan'ı getirdi. Duruşmaların meşhur bir başsavcısı vardı: Egesel. İddianamesinde, Bitlis milletvekili Selâhattin İnan'ı şöyle suçluyordu: "Selâhattin İnan, aslında şeyhtir. Ama şeyhliğini, işine geldiğinde bazen açıklar, bazen açıklamaz. Bunu biliyorum. Şeyh diye geçinir lâkin, şeyhlikle bağdaşır tarafı yoktur. Bunu da biliyorum.

Memleketinde şeyh diye zekât toplar; hayır işlerine harcayacağına üstüne oturur, biliyorum bunu... Halkı sömürür, topraklarını alır, bunu da biliyorum. Aslında milletvekilliği yoluyla hizmet etmek gibi bir düşüncesi yoktur. Amacı, şeyhliğini takviye etmek, daha çok sömürme imkânlarını elde etmektir. Bu zat, sorgusunda, 'Ben Salâhiyet Kanunu'na oy vermedim. Çünkü o sırada tedavi için Almanya'ya gitmiştim, hastaydım' diyor. Evet doğrudur, Almanya'ya gitti ama hastalık için değil... Niçin gittiğini ben bilirim. Onun kafasının içi bizim malumumuz. Gerçi burada bulunmadı ama, burada olsaydı Salâhiyet Kanunu'na mutlaka rey verecekti. Bu itibarla, o da ötekiler gibi, anayasayı cebren ihlâl etmiştir. İdamını talep ederim..."

Sıra, Şeyh Selâhattin'in müdafaasına geldi. Kendisine has lehçeyle yazılı olarak hazırladığı savunmasını okumaya başladı: "...Reis Beyefendi, anlayamadığım bir mesele var. Dikkat buyurursanız, ben şeyhim; bunu sayın savcı biliyor. Şeyhliğimi bazen açıklarım, bazen açıklamam; bunu da sayın savcı biliyor. Zekât toplayıp, üstüne oturmuşum, zulüm etmişim, nüfuzumu takviye etmekten başka düşüncem yokmuş...

Kafamın içindeki her şeyi sayın savcı biliyor. 'Almanya'ya tedaviye gitmedi, ben niçin gittiğini bilirim' diyor. Meclis'te olsaydım Salâhiyet Kanunu'na rey vereceğimden emin. Reis Beyefendi, ben şeyhim, fakat o benim bilmediklerimi de biliyor. Şeyhliği bana bırakıyor, kerameti kendisi alıyor. Ben nasıl çıkayım bu işin içinden?"

Yargıtay Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya da, keramet sahibi. Hem AK Parti'nin, hem de Fethullah Gülen'in gizli niyetlerinin şeriat devleti kurmak olduğunun farkında. Herhalde AK Parti, "başörtüsüyle", Gülen de, okulları ve dershaneleriyle laikliği yıkıp şeriatı getirecek.

SABAH


Medya-Makale Haberleri

Abdurrahman Dilipak :Biyolojik bir savaşın içindeyiz
Abdurrahman Dilipak: Emekli olmanın dayanılmazlığı üzerine
Ali Bulaç yazdı: Davutoğlu'nun İslami camia ile toplantısı, Suriye'de Esad'ın devrilişi...
Abdurrahman Dilipak: Yeni salgınlar kapıda!
Ahmet Turgut: Filistin’i hem Siyonistlerden hem Allah’tan korkanlar değil, sadece Allah’tan korkanlar kurtaracak