Yerel seçimlerin “Yerel”den öte sonuçlar doğurduğunu, siyasetle azıcık ilgisi olan herkesin bildiği bir gerçek.
Nedir en belirgin sonuç diye sorulursa;
-CHP’de ve hinterlandında 2023’e ilişkin umutlar, Ak Parti’de, belki daha geniş manada tüm Muhafazakâr camiada kaygılar…
CHP Ak Parti’nin elinden büyük şehirleri, Ankara’yı, Antalya’yı, en önemlisi de İstanbul’u aldı. Referandumda İstanbul “Hayır” demişti, işte referanduma dönüşen bir seçimde de İstanbul, 800 bin oya tekabül eden 9 puanlık farkla CHP’nin başını çektiği bir “İttifak” tarafından kazanıldı.
Herkesin vardığı sonuç şu:
-CHP bir süredir oluşturmaya çalıştığı dili içselleştirir, İmamoğlu gibi adaylar da bulursa, kuracağı ittifaklarla da, sadece Yerel’de değil Merkezi yönetimde de başarma şansı bulabilir.
Böyle bir sonucun “Muhafazakar Camia” için tedirgin edici olduğu açık. Orada içinin nasıl doldurulacağından azade “Başkanlık sistemi” ile ilgili gelecek okuması şöyle yapılıyordu:
-Türkiye’de sağ – sol oy dağılımı en kötü ihtimalle yüzde 65 - 35 şeklindedir. Hatta zaman içinde bu oran sol oylar aleyhine daha da değişmiş, yüzde 70-30 şekline bürünmüştü. Öyleyse yüzde 50 artı 1’in hedeflendiği seçimlerde “Sol cenahtan başkan çıkması mümkün değildir.” Öyleyse bu sistemin desteklenmesi Türkiye’de tarihi bir dönüşümün önünü açacaktır. Bu durumda Başkana verilmesi öngörülen yetkilerin “Sol” tarafından kullanılma riski de asla söz konusu olmayacaktır.
“Siyasette 24 saat çok uzun bir zamandır” denir ya, işte ilk yerel seçimlerde bu öngörünün çamura saplanacağı ortaya çıktı.
Yüzde 50 artı 1 için ittifaklar gerekiyordu. Siz ittifak yapacağınız gibi başkaları da ittifak yapabilirdi. Nitekim başka ittifaklar da oldu. Başkanlık seçiminde karşı ittifak altta kaldı ise, işte aşağı yukarı aynı sistemin geçerli olduğu yerel seçimde üste çıktı. Çünkü kendinizi konsolide ederken karşı tarafı da konsolide ettiniz, üstelik karşı taraf toplumu yeniden okuma çabasına girdi, dilini değiştirdi, aday profilini değiştirdi, farklı partiler yer yer kendi hesaplarını aşan uzlaşma ihtiyacını hissetti ve….. olan oldu. İstanbul artık CHP’li bir başkan tarafından yönetiliyor.
Ve herkes:
-Acaba İmamoğlu 2023’te de Başkanlık için aday olur, Tayyip Erdoğan’ın karşısına çıkar mı?
Ve herkes;
-Ya çıkar da, İstanbul’da alınan sonuca benzer bir sonuç alır mı?
Ve yine herkes;
-Kim derdi ki İstanbul’un kenar bir ilçesinden yola çıkıp, Binali Yıldırım’a göre “tanınırlığı” çok altlarda bir insan, kısa sürede ipi göğüsleyecek bir başarıya imza atacak?
Diye konuşmaya başladı.
Tabii ki hiçbir şey bu kadar otomatik değil.
Bir kere herkes gelinen noktayı doğru okumaya çalışıyor. Kazanan nasıl kazandı, kaybeden neden kaybetti, kazanan bunu sürdürüp yeni başarılara dönüştürebilir mi, kaybeden, bunca zaman kazanmayı bildiğine göre kendini toparlayıp yeniden kazanmaya başlar mı?
Bu soruların cevabı için herkes harıl harıl çalışıyor.
Bunun yanında daha önemlisi CHP’nin “Sınav dönemi” başlıyor.
İki alanda:
Bir: Yerel yönetim insanlara en çok dokunulan alandır. Hizmetiniz de gözükür yanlışlıklarınız da. Diyelim Maltepe’de kurban kesim alanınız mezbeleye dönüşmüşse vatandaş bunu not eder. Belli ki insanlar İmamoğlu yönetiminin İstanbul’a ne vereceğine bakacaklar. İstanbul yöneticiyi yutabilir de, tırmandırabilir de. Üstelik şu anda İmamoğlu bir anlamda “Topal ördek” konumundadır da. İlçelerin önemli kısmı Ak Parti’de, Meclis çoğunluğu Ak Parti’de…. İmamoğlu’nun işi zor. Bunu “Bahane”ye dönüştürmek “İmaj”ı korumaya imkan vermeyebilir. Pırıltıyı korumanın yolunu nasıl bulacak, sınav işte bu.
İki: Klasik CHP’liliğin hortlama ihtimali. Aslında bu cümle muhtemel ki Kemal Kılıçdaroğlu’nun içinde saklıdır. Bir dil geliştirmeye çalışıyor. Siyaset yelpazesinin farklı renklerini CHP’ye yanaştırmak, en azından “Bir kere deneme”ye, sonra “İttifak”a ikna etmek, “CHP’ye eli gitmeyenler”i “Gider” hale getirmek gibi çalışmaları var. Ama bir de “Otantik CHP’lilik” diye bir şey var. Onlardaki “CHP elden gidiyor” kaygıları var. Bu kaygı nasıl tatmin edilecek?
Bu iki alana bir üçüncüsünü ilave etmek gerekirse o da kazanılan yerel iktidar alanlarına “Açlık duygusu” ile siyasi abanış sergileme sınavıdır. İşsizliğin dev boyutlara ulaştığı bir dönemde CHP üzerinden iş arayışı “Yönetimde partizanlık”algısını oluşturacaktır.
Gayet açık ki CHP de gözaltındadır. Şansının olup olmadığı da ona göre belirlenecektir.