CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu partisinin seçim beyannamesini açıkladı. Bol bol vaatlerde bulundu. Şunu şöyle yaparım, bunu böyle yaparım diye halkı partisine oy vermeye davet etti. İstediği topu topu dört sene. Yalvar yakar bir tonda gelen bu talep, rica minnet kabul edilmesi gerekecek bir istek gibi eğreti duruyor Kılıçdaroğlu’nun söyleminde. Dört sene verin bakın Türkiye’yi nasıl uçuracağım diyor; ki işaret ettiği fiil bile partisine veya kendisine ait değil, iktidar partisinin siyasi retoriğinin bir parçası.
Kılıçdaroğlu özgün değil. Kendine has bir şey sunmuyor bize, bu ülkenin insanına. İnsanı heyecanlandıracak, ortada kalmış, kararsız zihinlere “bir de bu partiyi mi denesem” dedirtecek hiçbir şey ortaya koymuyor, gelecek adına. Ama bunun da ötesinde vaatlerini doğru şekilde temellendirmiyor. Dört senede şunu yaparım, bunu asarım, bunu keserim demekle işler yürümüyor. Ekonomi, siyasi bir akıl gerektiriyor ve o CHP’de mevcut mu emin miyiz... SGK Genel Müdürü olduğu dönemlerdeki kayıtları Kılıçdaroğlu’nu bir siyasetçi olarak yukarı çıkarmıyor, bilakis aşağıya çekiyor. Sorun çok büyük....
Oysa karşındaki AK Parti hep rakamla konuşuyor. Biz yönetime geldik, şunu devraldık, ihracatı, ithalatı şu kadara çıkarttık, dış borcu şu kadara indirdik, hep kanıt, hep rakam, hep delil. Mevzubahis rakamlar ise küçümsenecek başarılar değil. Göz ardı edilemeyecek değerde ilerlemeler.
CHP Genel Başkanı, eksik bilginin ve inandırıcılıktan kaybetmenin ötesinde tenakuzlara da düşüyor. Söylemesi güzel gelen şeyler üzerinden vaatlerde bulunuyor, ama demiyor: bunları zaten bir yapan var bu ülkede. Yahut sormuyor benim veya partimin geçmişi bu bahsettiğim konularla alakalı nasıl gerçeklerle dolu? Sadece konuşuyor, vaatler savuruyor. Ancak halk öyle değil, onlar soruyor, soruşturuyor. Sorguluyor.
Türkiye ekonomisini uçuracağını söyleyen zat, bir ülkenin değil bir kurumun yani SGK’nın ekonomisini uçurdu mu yoksa rakamların şahitliğinde batırdı mı...diye sormuyor. Ama halk soruyor, ve cevabı görüyor.
Dört ayaklı stratejiden söz ediyor Kılıçdaroğlu: Katılımcı Cumhuriyet ve saydamlık diyor. Katılımcı Cumhuriyeti getirecekti de CHP şimdiye kadar neden durdu, bence önce bunun cevabını vermeli Kılıçdaroğlu. Temsil ettiği zihniyetin, rozetini taşıdığı partinin katılımcılığın tam da tersini promote ettiğini, başkaları katılımcılık adına bir adım atmaya kalksa buna engel olanın da tam da bu zihniyet ve parti olduğunu unuttuğumuzu mu zannediyor Kılıçdaroğlu? Bu ülkeye katılımcılık, çoğulculuk, çok kültürlülük adına bir şeyler getirildiyse onu bu iktidar getirmiştir, hem de CHP’ye rağmen. Saydamlık konusuna hiç girmeyeceğim bile. Sadece CHP’nin siyasi geçmişi saydamlığa karşı aldığı mesafe ile anılmıştır demekle yetineceğim. Dünya ile rekabet edebilen bir Türkiye hayali varmış Kılıçdaroğlu’nun. Ne acı ki, CHP lideri yakın tarihimizi de tam bilmiyor, CHP’nin Türkiye’yi getirdiği nokta her iki onyıllarda bir darbe ile gerilere savrulma noktasından başka bir şey değildir. Bunu bilir, bunu yaşarken şimdi aniden CHP’nin değiştiğine inanmamız için herhangi bir gerekçesi var mı CHP liderinin....hayır yok. Bir de sosyal devlet demez mi, insan sabır taşı olsa çatlar herhalde. Sosyal devletle “çağdaş Türkiye” sloganları ata ata geldi CHP bugünlere, unutmadık. Sosyalın S’sinden anlasaydı CHP, tâ 1960’lardan bugüne, İsveç, Norveç gibi demokratik bir ülke olurduk belki de. Ama bizim CHP’miz vardı ve sosyal devlet olmak onunla mümkün değildi.
Şimdi sosyal devlet adına oy isteyin CHP’ye...ancak güleriz bu işe...
yeniakit