CHP’ye tebrik

Merve Kavakçı

Cumhuriyet Halk Partisi otuz beşinci olağan toplantısını yapmış. İyi, hayırlı olsun. Dışarıdan gözlem yapanların içeriye baktıklarında ne gördüklerine dair bir değerlendirmeyi önemsiyorlarsa, söyleyecek bir çift sözümüz var. Birincisi ol-mu-yor. Olmuyor arkadaşlar, aslında oluyor da olmuyor. Bir başka deyişle bence, benim perspektifimden pek ala oluyor, ama kendimi sizin yerinize koyuyorum, haydi düzelteyim, abarttım çünkü ben de, kendimi sizin yerinize koyamam, koymam da Allah korusun, sizin perspektifinizden bakmaya çalışayım, tamam bu oldu, sizin pencerenizden görmeye çalışayım, işte o zaman ol-mu-yor diyorum.

Olmuyor, Türkiye insanına bir şey vaat etmiyorsunuz, edemiyorsunuz. Bu şu anlama geliyor. Hep olanın üzerinden capital geliştirme gayreti. Nafile gayret diyeceğim olmayacak. Gayret ediyorsunuz da boşuna çıkıyor demekle yetinelim. Cumhurbaşkanı’na hakaretle gemi yürütme çabası bunun bir örneği mesela. Hayır, madem bizim Türkiye’ye sunacak bir şeyimiz yok diyorsunuz içinizden, onun için laf ile şu peynir gemisini yürütmeye çalışalım diye düşünüyorsunuz, bari birazcık ön çalışma yapın, hedefinizi doğru seçin, zayıf bir hedef olsun mesela, şöyle lafınızın yerini bulacağı bir hedef olsun mesela. Arkasını doldurabileceğiniz büyük laflar edin de millet de “adam doğru söylüyor” desin mesela. Ama siz bunların hiç birini başaramıyorsunuz. Çünkü hedefinizi yanlış seçiyorsunuz en başta. Halkın seçimi, helal oyu ile seçilmiş bir Reis-i Cumhur’a saldırmaya kalkıyorsunuz. Arkasına halkını almış bir lidere atak ediyorsunuz. Hem de ne dille? İzan, insaf, terbiye sınırlarını aşarak koşarcasına. Şu sözler genel başkan olduğunu söyleyen bir siyasetçiye yakışıyor mu, söyleyin; “Senin için şeref ve namus ne anlama geliyor? Ya adam gibi tarafsızlığını korur saygı görürsün ya da tarafsızlığını korumazsan sana her gün namus ve şerefi hatırlatırım. Soruyorum sen namus ve şereften ne anlıyorsun?” Allah Allah! Tam bir akıl tutulması. Tam bir basiret eksikliği. Tam bir feraset yoksunluğu değil mi… Bunu görmüyor mu insanlar, zannediliyor? Halk bunu kendisine yapılmış bir saygısızlık olarak addediyor. Bu sefer ne oluyor? “Tamam bu defalık bir kulak vereyim ne diyecek şu CHP” diye başladığı cümleyi “bunlar da hep aynı hep aynı, boşuna ümit bağlamışız, yine tembel, yine tembel” diye bitiriyor. Kanalı değiştiriyor, kumandaya basıyor, zaplıyor.

Çünkü çalışanın bir sözü olur. O sözün bir ağırlığı olur. Yaptıkları yapacaklarının teminatı olur, rakamları olur, hülyaları olur, geleceğe dair vizyonu olur. Eleştirilerinin yapıcılığı olur. Var mı, yok. Var da biz mi göremiyoruz, biz mi duyamıyoruz? Eğer öyleyse, bu da aslında en önemli sorun. Biz göremiyorsak, biz duyamıyorsak, halk olarak, halkından kopuk bir CHP devam ediyor demektir. O da bizim değil, yine CHP’nin problemi oluyor. Halkına ulaşamayan, kendini anlatamayan bir CHP’nin…

İçeride bir kıpırdanmalar oldu bir ara. Sonra bir bir geri adımlar, adaylıktan çekilmeler. İnanın, dışarıdan bakan bizler, bu adamların sözü de söz değil, işi de iş değil diye düşünüyoruz. Bir defa vaaz ettikleri yolda yürümeyen bir insan kalabalığı görüyoruz karşımızda. Aday olacakmış gibi gözüken, esip gürleyen, sonra sinip çekilen aday adayınız, kendi mekanı kabul edilen şehrinde girdiği bir yerde tehditler savuruyor, hatırlayınız, çok kısa bir süre önceydi, ekranlardaki kabadayı halleri, hafızalarımızda hâlâ taze. Haydi bunu unutalım, ama biz din düşmanı değiliz söylemlerine ne diyeceğiz. Bir tarafta bunlar, diğer tarafta kurultayın mescidinin hali… Kapatılan mescid ve bunu itiraf eden CHP’li vekil. 1930-40’lardaki CHP eşittir 2016’daki CHP!

Bizi, yazdıklarımızı bir kere daha doğruladığınız için sizi tebrik ediyorum CHP.

yeniakit