Görüntüye aldanmayalım. Sözkonusu siyaset ve iktisad ise bir kere daha düşünelim. Birileri siyaset ve iktisad adına her şeyi yapabilir. Koltuk, para, kadın ve silahla şaka olmaz. Ve birileri bunları elde etmek için de yine aynı şekilde her şeyi yapabilir. Bu uğurda yalan söylemek, sakız çiğnemek kadar basittir. İhtirasla gözü dönerse insan, Veliahd Prensin, Kaşıkçı olayında düştüğü duruma düşer! Dünyayı kazanayım derken, dünyasını da ahiretini de kaybeder. Malları, makam ve şöhretleri geldiği gibi gider. Etme-bulma dünyasıdır bu dünya, zira!
Yerel seçimlerde MHP AK Parti ile ittifak yapmayacağını açıkladı ya, şimdi AK Parti çok daha dikkatli olmalı. Aday seçerken şimdi iki kat daha hassasiyet göstermeli.
Toplumu güdü’leyecekler ya. Kendilerini çoban yerine koyanlar, bizi koyun yerine koymuş oluyorlar.
Gazete tirajları, Tv ratingleri ne kadar gerçekse, kamuoyu anket sonuçları da o kadar gerçek.
Kamuoyu şirketleri, siparişi verenin beklentisine göre bir dosya hazırlıyor. Dosyayı alanlar daha sonra, kamuoyunda görünmek istedikleri gibi bir imaj oluşturma adına bir sonuç açıklıyorlar.
Bazı partiler, SMS ile anket yapıyorlar. O araştırmalardan elde edilen sonuçlar hep siparişi/talimatı verenin beklentilerine uygundur. Yapılan iş “dostlar alışverişte görsün” kabilinden bir iştir.
“Kamuoyu” dedikleri şey üretilen bir meta’ya dönüştü. Bu maksatla kurulmuş bir sürü danışmanlık şirketi, Reklam şirketi, Halkla İlişkiler şirketi, Sosyal Media’da bu işi yapan şirket var..
Devir “Cilalı adam devri”. İnsan ya da ürün, cilalayıp, parlatacaksınız, iyi bir ambalaj, projektörler ve her cümlenizi alkışlamak için hazır bekletilen kalabalıklar.
Unutmayın, çeyrek ekmek arası döner, bir şarkıcı ve bir kutu ayran, %7.5 oy demek. Tabii, mahallelerden meydana, köyden kente yolcu taşıyan halk otobüsleri ve minibüsler için bedava kontür de gerek bir de. Bugün 60 milyon seçmen var. Neredeyse 5 milyon insan bu hesaba dahil. Gençleri de buna dahil ederseniz, 10 milyon seçmen var ki, bunun büyük bölümü de büyükşehirlerde yaşıyor.
Kuru kalabalıklara ve makyajlı kamuoyu araştırmalarına ve örgütlenmiş SMS anketlerindeki kurgulanmış sonuçlara kanmayın. İsteyen kana bilir. Gidişata ilişkin kaygılarını dile getirenler hep şikayet eden ve cansıkıcı bir şekilde felaket tellalları gibi gösterilebilir ama dikkat etmek gerek, övgü dolu sözler, yaldızlı cümlelerle kulağa hoş gelen övgüler daha tehlikeli olabilir. Onun için “dost acı söyler” denmiştir.
Doğru olan Havf ile Reca (korku ile umud) arasında bir yerde durmaktır. Sadece söze değil, söyleyene ve o sözün niçin ve ne zaman söylendiğine bakmak gerek.
Dikkat: Şeytan bizi Allah’la aldatmasın!
Dikkat: Ağuyu altın tas içre sunarlar, bal da onun suç ortağı.
Hani bize ne denmişti: Adil Şahidler olun! Şahidlik, şehadet ve şehidlik aynı kökten gelir.
Ayet şöyle der: 4/Nisa-135: “Ey iman edenler; kendiniz, ana-babanız ve yakınlarınız aleyhinde de olsa Allah için şahid olarak adaleti gözetin. İster zengin, ister fakir olsun; onları Allah’ın koruması daha uygundur. Adaletinizde (Arzu ve) hevesler(iniz)e uymayın. Eğer dilinizi büker veya yüz çevirirseniz (hakikati) çarpıtırsanız); Allah, yaptıklarınızdan haberdardır” , 4/Nisa-136: “Ey iman edenler! Allah’a, Peygamberine, Peygamberine indirdiği kitaba ve daha önce indirdiği kitaba iman edin. Kim Allah’ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve ahiret gününü inkâr ederse, derin bir sapıklığa düşmüş olur.”
Eğer heva, heves, arzu, çıkar ve ihtiraslarınız uğruna hakikati çarpıtır ve insanları aldatırsanız, Allah’ın gazabını ve yakın olan bir azabı bekleyin.
Ufukta seçim var. Ortalık tavus kuşu gibi tüylerini parlatmış ve kabartmış bir sürü adam, edep ve bilgisi ile başını eğen insanların arasından geçip öne çıkmaya çalışacaklar.
Kamuoyu araştırma şirketleri, reklam şirketleri, media parayı verenin çaldığı düdük rolü ile yandaşları büyük gösteren, rakipleri küçülten konkav ve konveks aynalarla dolduracak dört bir yanı. Körler badem gözlü olacak. “Maskeli balo” başlıyor. Onlar size düşündüklerini değil, sizin duymak istediğiniz şeyleri söyleyecekler. “Biz ancak ıslah edicileriz” diyecekler, ama onlar aslında “Bozguncuların ta kendileri” olabilir. Sakın Şeytan ve Hizbuşşeytan olanlar (Şeytanın yol arkadaşları) bizi Allah’la aldatmasın!
Hangi partiden olursanız olun, bu adamlara dikkat edin. Siyasi krizin temelinde erdem yoksunluğu yatıyor. Akıl sahibi insanlar feraset sahibi olur, aynı çukura iki kere düşmez.
Sahi, biz, okuyup durduğumuz ve başkalarına öğütleyip durduğumuz şeyler konusunda, niye kendi nefsimizi ikna etmek için çabalamıyoruz ki!
Bir de Tekasür suresini unutmayalım. Çokluk ya da kalabalıklar bazan bizi hakikate çağırmaz. Hz. Lut’u hatırlayalım, Hz. Nuh’u hatırlayalım. “Sokağın sesi”ne kulak verelim ama, her zaman sokağın sesinin bizi Hakka ve hayra çağırmayabileceğini bilelim. “Sokağın sesi” bazan üretilir, örgütlenir. Bu çok zor da değildir. Sokağa seslenirken, her zaman onların anlayacağı bir şekilde seslenelim de, hayatın sokaktan ibaret olmadığını ve görevimizin onları daha yükseklere çekmek olduğunu bilelim. Siesta, Fiesta, Futbolla, hamasetle, mefahirle kitleleri sokağa çekebilir, başınıza toplayabilirsiniz, ama bu yol yol değil. Kitleleri erdemli bir yola, sonu cennete varan bir tekamül sürecine sokamıyorsanız, o kalabalıklar sel olur ve sizi kendi cehennemine sürükler.
Toz parçaları, çıkar vaad eden eylemin hızına kapılıp, estirilen rüzgarın yönünde savrulurlar.
NFK ne diyordu: Durun kalabalıklar, bu sokak çıkmaz sokak. Erdemli bir siyaset ve erdemli insanlar kalabalıkların seline kapılan, akıntı yönünde kürek çeken işgüzarlar değil, akışın yönünü çevirip, azgın sulara / Sakarya’ya kendi inanç, tarih ve geleneğinin mührünü vuranların olacaktır.
Her seçimde insanlar aslında kendi geleceklerini oylarlar. Sonuçta seçmen yuvarlanır, yöneticisini bulur. Herkes olduğu gibi yönetilir sonunda. Aslında, insanoğlu her gün yeni bir seçimle karşı karşıya. Hak ya da batıl, doğru ya da yanlış, güzel ya da çirkin. İnsan seçerken, ötekini değil, kendi geleceğini, kendini seçer. Siz seçtiğinizin bir benzerisiniz. Sakın Melek maskeli Şeytanlar sizi/bizi aldatmasın. Bana seçtiğin dostunu söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim. Sen aklından, kalbinden geçirdiğini söyle, sana kimsin söyleyeyim!
Sirk çadırına dönen “cilalı adam müzesi”ndeki, Media’nın, Halkla İlişkiler şirketlerinin ve Kamuoyu şirketlerinin, kahramanları hain, hainleri kahraman gösteren, ya da projektörleri ile kahramanları görünmez, müfsit, kaşığı belinde dolaşan, kibir abidesi, “fahşa”ya dalmış, gözü dönmüş insanları en güzel elbiseler ve makyajlarla kurtarıcı gibi gösteren Konkav ve Konveks aynaları kırmadan hakikate ulaşamayacağız.
Selâm ve dua ile.
YENİAKİT