Cinayetlere Kanun Kılıfı

Kullanıldığı ülkelerde hiçbir simgesel değeri olmayan şapka ülkemizde modernleşmenin ve yeniliğe(!) boyun eğmenin sembolü olarak lanse ediliyordu. Mustafa Kemal, Kastamonu konuşmasında da yine şapkayı kastederek , “Bu kadar yüksek ve önemli amaca ulaşabil

MEHMET SILAY / Milat

Avrupa'da
hiçbir sembolik değeri olmayan hatta sıradan bir başlık olan şapka Sistemin kutsal fetişi haline gelivermişti. Çünkü Kemalist kadrolar İslam Dini'ni tüm görüntüleri, ritüelleri ve sembolleriyle toplum hayatından kazıyarak silmek istediler.
Diğer taraftan şapka devrimi en çok Beyoğlu'ndaki Hıristiyan ve Yahudi şapkacıların süper zengin olmalarını sağladı. Vakko-Vitali Hakko- şapka devriminin zengin ettiklerindendir. Çünkü o günkü fiyatıyla şapka, bir aylık maaşa bedeldi.

"Milyonlarca lira şapka devrimi yüzünden dışarıya aktı. İtalya ve Fransa'da mevcut yeni ve eski şapkaları gemilerle İstanbul'a getiren gayrımüslim tüccarlar piyasada üç frank değeri olan şapkayı Müslümanlara 120 Franktan sattılar. Bunların çoğu da zımpara kağıdıyla temizlenmiş müsta'mel şapkalardı."

22 Ocak 1923 Bursa konuşmasında Mustafa Kemal " Kanla yapılan inkılaplar daha muhkem olur, kansız inkılap ebedileştirilemez!" demişti. 30 Ağustos 1925 Kastamonu konuşmasında da yine şapkayı kastederek "Bu kadar yüksek ve önemli amaca ulaşabilmek için gerekirse bazı kurbanlar da verilir!"

Cinayetlere kanun kılıfı

Meclis İstiklal Mahkemelerini yeniden idam cezası yetkisiyle mücehhez kılmak maksadıyla Başbakan İsmet Paşa meclise yapılan teklif kabul edildi. Ancak bu karar İstiklal Mahkemelerinin bir Devlet Terörü ve yaygın bir Korku aracı haline dönüşmesini getirmiştir.

Meclis'te Nureddin Paşa şapka aleyhinde konuşma yaptı. Yasanın kabulünden bir ay önce Tokat Ankara'dan gelen seyyar İstiklal Mahkemesiyle tanıştı. Yayınladığı beyannameyle bütün Tokatlıları şapka giymeye teşvik etti. Yaptığı konuşmalarla şapkaya muhalefet ettiği ileri sürülen eski Erbaa Belediye Reisini üç yıl hapse mahkum etti. Fatih Medresesi dersiamlarından İskilipli Atıf Hocanın ilgili kanundan bir buçuk yıl önce yazıp yayınladığı "Frenk Mukallitliği ve Şapka" adlı kitabı olaylarda kışkırtıcı bulundu. Onlara göre şapka direnişleri planlı ve organize bir olaydır.

Yasanın mecliste oylandığı ve kabul edildiği günler 24-25 Kasım 1925. Kayseri'de şapka aleyhinde protesto yürüyüşü düzenlendi. Halk gösterilerle sesini meclise duyurmak istiyordu. Duyması gerekenler duydular ama kulaklarını tıkayıp yürüyüş yapanları cezalandırmak üzere Kayseri'ye gezici İstiklal Mahkemesini sınırsız yetkiyle gönderdiler.
Kolluk kuvvetleri Kayseri eşrafından üç yüz kişiyi tutuklayıp mahkeme huzuruna çıkardı. Kısa bir yargılama sürecinden sonra şehrin ilmi ve cömertliğiyle tanınan Şeyh Hamdi Efendi ve dört arkadaşını idama mahkum etti. İdamlar hemen ertesi gün Kayseri şehir meydanında kurulan sehpalarda infaz edildi.

Şapka kanunu çıkarıldıktan üç gün sonra bu sefer Sivas'ta halk kanun zoruyla şapka giydirilmesine tepkilerini ortaya koydular. Vilayet binası önünde toplananlar bağırıyordu. "Şapkayı istemiyoruz! Kavur Kılığına girmek istemiyoruz!" Bu sloganlar duvarlara yazıldı.

Belediye meclis üyeleri de halkla birlikte tepkilerini dışa vuruyorlardı. Katılanların tamamı kurulan İstiklal mahkemesinde yargılandı. Sivas alimlerinden imamzade Mehmet Necati Efendi ve Abdurrahman Hoca idama mahkum edildi. Mehmet Necati efendi 28 Kasım 1925 cumartesi günü idam edildi. Abdurahman Hoca bir yolunu bulup kaçarak ve saklanarak hayatını kurtardı.

Sorgulama sırasında şehrin eşrafı arasındaki siyasi çıkar hesaplaşmasının İstiklal mahkemesince nasıl kullanıldığı bakımından bu dava iyi bir örnektir. Tutuklananların TCF-Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nın eski mensupları mahkemede yargılandılar. Sanıkların TCF ile ilgilerinin olabileceği, Halk Partisi aleyhinde çalışma ihtimalleri ve hazır iktidarde Halk Partisi varken, vaktiyle niçin TCF'yi destekledikleri yolunda ilgisiz sorular tevcih edildi. Dava sonunda duvara şapka aleyhine bir yafta asan, akli melekeleri şüpheli Çil Mehmet isimli bir genç de idam edildi.

Sivas Belediye başkanı ve meclis üyeleri onar yıl kalebend ve kürek cezasına çarptırıldı. Sivas'ta dört gün kalan seyyar-gezici İstiklal Mahkemesi 29 Kasım akşamı Tokat'a hareket etti.Cumhuriyet Gazetesi 30 Kasım 1925 nüshasında manşetten duyuruyordu: "Maraş'ta İrtica Hadisesi"

27 Kasım 1925 günü eski Maraş milletvekilleri Şükrü ve Hasip Efendilerin önderliğinde Cuma namazından sonra "Şapka İstemeyiz!" diye caddelerde yürüyen halka ateş açıldı. Askeri birlikler Camii Kebiri damdan ve yerden kuşattı. Erzurum'da halka yaylım ateşi açıldığını duyan direnişçi Müslümanlar camiye sığındılar, kapıları da arkasından kapattılar. Emir alan askerler kapıları kırarak camiye girdiler direnenlere ateş açtılar dört kişi ağır yaralandı. Cemaati elleri başlarının üzerinde camiden çıkarıp zincire vurdular.

Tutuklanan 63 kişi zincirli olarak birbirlerine bağlı halde Adana Hapishanesine götürüldüler. Kılıç Ali'nin içinde bulunduğu İstiklal Mahkemesi yargılamasından 6 kişiye İdam, diğerleri de Kalebendden, sürgün(Nefy) ve kürek cezalarına kadar çarpıldılar.Boynunda ilmek Maşallah Ali Efendiye son sözünü sordular. Verdiği cevap kararlıdır ve hazindir: "Benim adım Maşallah, Şapka giymem inşallah, Eşheduenleilahe illallah, va eşhedu enne Muhammeden"

Aynı gün asılanlar: Maşallah Ali Efendi, Bayraktar Hamdi Efendi, İmam Molla İbrahim Efendi, Muhtar, Müezzin Hafız Mehmet Efendi ve Pekmezci Hacı Hüseyin Efendi idi.

Medya-Makale Haberleri

Abdurrahman Dilipak: Apo’yu İstanbul’a kim getirdi?
Abdurrahman Dilipak: Keyfiniz nasıl?
Abdurrahman Dilipak: Suriye nereye?
Abdurrahman Dilipak: Zamane cinlerinin esrarı
Abdurrahman Dilipak: Gelin yeniden iman edelim