Çin’in nüfusu yaklaşık 1 milyar 450 milyon. Yüzölçümü 9.597.000 km2. Km2’ye 138 kişi düşüyor.
Yılda yaklaşık 200.000 kişi intihar ediyor.
Çin’den gelen doğru düzgün bir istatistik yok. Onu da belirtelim. Çin’deki intihar Kore ve Japonya’nın gerisindedir. Yani virüsten 2000 ölüm Çin için bir felaket haberi gibi gözükmüyor.
Dünya sağlık istatistiklerine baktığımızda, şöyle bir bilgi var: “Rutin olarak dünya çapında, yıllık salgınların yaklaşık 3 ila 5 milyonu şiddetli hastalık vakası ve yaklaşık 290 ile 650 bin kadarı solunum yolu enfeksiyonu sebepli ölüm ile sonuçlandığı tahmin edilmektedir”. Ortalama 450.000 ölüm söz konusu yılda. Dünya nüfusu 8 milyar deseniz, bu toplamdan Çin’in payına düşen yılda 80.000 ölüm. 80.000’i 12’ye bölelim, aylık 6666 eder. Bugüne kadar açıklanan ölüm vakası 2000’in altında.
Corona virüsleri ilk olarak 1960’ların ortasında tespit edilmiştir. 2020’ye kadar sadece Suudi Arabistan, Katar ve Ürdün’de görülen virüs 3 kişinin ölümüne neden olmuştu.
31 Aralık 2019’da Çin’in Wuhan şehrinde ortaya çıktığı düşünülen virüs Ocak-Şubat aylarında Corona olmasa da üst solunum yolları hastalığından 12.000’in üzerinde can kaybı olması gerekirdi. İnanırsanız Corona virüsü salgını var deniyor, can kaybı 2000. İnanırsanız.
Domuz gribinden bugüne dek Amerika’da 12 bin 469 kişinin öldüğü söyleniyor. Bu duruma göre domuz gribinden ABD’nin kaybı Çin’in kaybından 6 kat daha fazlaymış yani. Dikkat, ABD’nin nüfusu sadece 350 milyon. Yani ABD’nin nüfusu Çin’in yaklaşık dörtte biri. Bunun anlamı şu; ABD’nin yaşadığı felaket, Çin’in yaşadığı felaketin 24 katı imiş.
Çin gerçekleri açıklamak zorunda. Söylenti en tehlikeli gerçekten daha tahripkârdır. Bu açıklanan rakamlar insan zekâsı ile aday etmenin ötesinde, Çin’e gerçek bir insani yardımı da engellemektedir. Yarın gerçek rakamlar açıklandığında, insanlar Çin’den gelen resmi bilgilere inanmak konusunda kuşkuya düşecektir.
Çin’de yaşanan trajedi sadece Çin’in sorunu değildir. Bu bir insani sorundur ve bu konuda bütün dünyaya sorumluluk düşmektedir. Kriz daha da derinleştiğinde yarın sorunun çözümü bugünkünden daha zor olabilir.
Bu hastalığın kontrol dışına çıkması Çin için her anlamda bir felakete dönüşebilir.
Hâlâ bilmiyoruz, bu mikron nasıl bir şey. Bir biyolojik savaşla mı karşı karşıyayız. Bu bir biyolojik silahsa bunu kim yaptı? Bu konuda yarın bir aşı kampanyası başlatılacaksa, bu aşılar kısırlaştırıcı etkiye mi sahip olacak?
Bakın, Türkiye İstatistik Kurumu 2018 yılına ilişkin ölüm istatistiklerini açıkladı. 2018’de 426 bin 106 kişi hayatını kaybetti. Bebek ölüm sayısı 11 bin 629 olarak kayıtlara geçti.
Bu arada; BM, ülkeleri virüsün yayılmasına karşı uyardı. Rusya, Çin’den gelen herkese kapılarını kapatırken İran’da iki kişi virüsten hayatını kaybetti.
20 Şubat itibarı ile Çin’den gelen haberler şöyle: Çin Ulusal Sağlık Komisyonu’ndan yapılan açıklamaya göre, ülkede kesinleşen Kovid-19 vaka sayısı 11 bin 864’ünün durumu ciddi olmak üzere 74 bin 576’ya yükseldi. Ülkede Kovid-19’a yakalandıkları şüpheli olan kişilerin sayısı 4 bin 922’ye, müşahede altına alınanların sayısı 126 bin 363’e geriledi.
BM, WHO tarafından “yeni tip Corona virüsü”ne “Kovid 19” adı verildiğini de hatırlatalım. Bu artık sıradan bir grip olarak değil, zatürre olarak da tanımlanmaya başladı.
1981 yılında yayınlanmış olan Amerikalı yazar Dean Koontz’un gerilim türündeki “Karanlığın Gözleri” romanında “Wuhan-400” adı verilen bir hastalığın Kovid 19 ile büyük ölçüde benzerlik göstermesi dikkatlerden kaçmadı. Söz konusu kitabın 39. bölümünde Çin Komünist Partisi tarafından Wuhan yakınlarındaki askeri laboratuvarlarda biyolojik silah olarak geliştirilen bir virüsün salgına dönüşmesini konu alıyor. Hikâyeye göre; bu çalışmaya öncülük eden uzman Li Chen, ABD’ye iltica ediyor. Koontz kitabında, “Wuhan-400 harika bir silah. Sadece insanları etkiliyor. Başka hiçbir canlıda yaşayamaz. Frengi gibi Wuhan-400 de insan bedeni dışında bir dakikadan uzun süre yaşayamaz” diyor.
Kimine göre bu mikrop Çinliler tarafından üretildi, ama laboratuvardan sızdı. Bir başka iddiaya göre, bu CIA’nın işi, biyolojik bir savaş. Bir başka iddiaya göre, bu iş İngilizlerin başının altından çıkıyor. Zayıflatılmış bir Çin daha kolay kontrol edilebilir. Üstelik önce düşürüp sonra kaldırmak, müdahale için uygun bir zemin ve fırsat oluşturur. İngiltere’nin Çin’e ihtiyacı var. İpek yolu projesi bu açıdan çok önemli idi. Kim bilir belki de birileri Çin’i vurarak İpekyolu projesini vurmuş oluyordur. Her şey mümkün.
En çok korkulan konulardan biri de mikrobun Hindistan’a sıçraması. Hindistan bu konuda çok daha riskli. Afrika da öyle. Zaten Çin bu merhalede dünyada maske bırakmadı. Virüsün etki mekanizması, hastalığın yayılma seyri ve tedaviye verdiği cevap da test edildi. Şimdi, asıl bundan sonrası önemli.
Bu korku ile çok geniş halk kitleleri muhtevası bilinmeyen aşılara yönlendirilebilir. Bu aşıların bu kadar kısa sürede nasıl bulunduğunu ve üretildiğini, stoklandığını sormak gerek. Tabi testlerinin ne zaman yapıldığı ve ruhsatlandırıldığı da önemli. İddia o ki, bu mikrop aslında korku üretmek için üretildi. Tedavi için verilecek ilaç ve aşılarsa kısırlaştırıcı etkiye sahip olacak. Bu komplonun arkasındaki lobi ise Yeni Malhusçular. Rothchild lobisi, doğum kontrolü lobisi, İstanbul Sözleşmesi ve CEDAW lobisi! Dünya nüfusunu azaltmak için buldukları bir yöntem bu! Bu lobi, dizi filmler, çizgi filmler, sanat dünyası, spor, moda, magazin, ilaç, gıda, kültür/yaşam tarzı üzerinden saldırıyorlar.
Anlayacağınız, sadece yaşayanları değil, “doğmayan çocukları” da doğmadan öldürmek istiyorlar!?. Böylesi onlar için daha “insancıl” olsa gerek!?
Selam ve dua ile.