Kitabımız Kur’an-ı Kerim’de temizlik ve takva olarak zikredilen, hadisler de ise zühd, vera, rikak olarak tanımlanan ve daha sonra tasavvuf ismiyle günümüze kadar gelen ince ve hassas yolun, hassas insanlarını hayırla yad ederek mesajıma başlıyorum.
Aşağıda okuyacağımız açıklama sıradan bir makale değildir. İnternet aracılığı ile belki binlerce insanın okuduğu ve tabir yerinde ise rahatladığı bir gerçektir. Her insanın dillendirebileceği bir makale de değildir. Çünkü yürek isteyen bir açıklamadır. Asırlardır insanların hem ellerinden ve hem de gönüllerinden tutan, hayat ve yaşayışını, mutlak örnek olan Hz. Peygamberimize benzetmeye çalışan salih kullara yakışan bir açıklamadır.
Böyle bir açıklamayı ancak; “nefsine vaaz et” prensibine sadık kalan, takva ve fıkhı ikiz kardeş gibi gören, “ayaklara paspas olmayan, başlara taç olamaz” mütevazılığını gösteren, aldığı nefesi sohbet, verdiği diğer nefesi ise hizmet olarak kullanan, ertelemeci mantığı çöplükte gören, her mümin ve müslümanın, gıyabında hukukunu koruyan, hayatını keramet üzerine değil, istikamet üzerine yaşamaya çalışan alçakgönüllü muttaki insanlar yapabilirler.
Cibril hadisi ile şekillenmiş takva yolu, Allah’ı görüyormuşçasına yaşamaktır. Böyle ince ve hassas bir yolu, kaba ve katı sözlerle, övgülerle, gösteriş hastalığı ile sonlandırmak mümkün değildir. Dinimize adeta hizmet için çırpınan, ruh terbiyesi ve nefis tezkiyesi mücadelesi verenler, takva kimliğine virüs bulaştırmaz. Tarihi seyirde ve ne yazık ki günümüzde tasavvufa yönelik kasıtlı veya cahilane bazı sözler, tavırlar, şeriat terazisinde tartılacak olsa, öyle inanıyoruz ki büyük çoğunluğu reddedilir.
İşte aşağıda büyük bir ibret ve onurla okuyacağımız ve üzerinde derin derin düşüneceğimiz açıklamalar, mübarek takva yolumuza yapılacak en güzel hizmettir. İmkân olsa da bu açıklama metnini çerçeveletip camilerin giriş kapılarına, sohbetlerin yapıldığı her odanın duvarına assak…
Açıklama metni her ne kadar muhterem bir büyüğümüze ait olsa bile, verdiği mesaj, Abdülkadir Geylanilerden, İmam Rabbanilerden günümüze kadar gelmiş geçmiş binlerce salih insanın yürüdüğü yolun ne kadar ince olduğunu, Kur’an ve Sünnetin ölçü ve ruhuna karşı hassas olunması gerektiğini hatırlatmaktadır.
Buna paralel olarak, Kitap ve Sünnete dayalı olan takva yolunun gizli kapaklı bir yol olmadığını, dağdaki çobanımızdan, cumhurbaşkanına kadar her Müslümanın, böyle bir yoldan nasiplenmesinin yadırganacak bir yönünün bulunmadığının bir delilidir.
Merak ettiğiniz bu önemli açıklama ile sizleri baş başa bırakıyor ve metnin diğer bölümünü inşallah gelecek hafta takdim edeceğimi hatırlatıyor, cümlenize selam ve saygılar sunuyorum.
“Son zamanlarda şahsım hakkında yapılan bir takım aşırı iltifatlarla dolu, şiir ve ilâhilerle süslenmiş, çeşitli resim, slayt ve videolar internette yayınlanıp, yayılmaktadır. İyi niyetle de yapılmış olsa bu tür aşırı iltifat ihtiva eden yayınları aslâ tasvip etmediğimin, bunlara hiçbir şekilde izin ve rızam olmadığının, o yayınlarda ifade edilen aşırı yüceltmelerle uzaktan-yakından bir alâkamın bulunmadığının, siz kardeşlerim tarafından bilinmesini arzu ederim.
Ne İslâm ahlâkının, ne de tasavvufî âdâbın hiçbir şekilde tasvip etmeyeceği; gurur, kibir ve şöhrete zemin hazırlayan ve reklâm edercesine yapılan bu tür övgü ve yüceltmelerden rahatsız olduğumu, Kur’ân ve Sünnet ölçüleri dışına taşan her şey gibi şahsıma gösterilen “aşırı muhabbet ve hürmeti” de son derece mahzurlu bulduğumu, tekrar ve açıkça ilan ederim.
Bu tip yayınların yapılmamasını, yapılmış olanların da en kısa zamanda yayından kaldırılmasını hâssaten rica ederim.
En büyük rehberimiz ve mürşidimiz Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- kâinâtın medâr-ı iftihârı olmasına rağmen “Lâ fahra/övünmek yok” buyururken, O’nun âciz bir ümmeti olmaya gayret eden bizler de lâyık olmadığımız bu nevî iltifatlardan Cenâb-ı Hakk’a sığınırız.
Ayrıca çeşitli ders, seminer ve sohbetler vesilesiyle şahsımdan nakledilenleri kendilerinin anlamak istedikleri şekilde yansıtıp sonra da şahsıma izafe edildiğine de zaman zaman şâhit olmaktayız. Bunun yanında, haberimiz ve iznimiz olmadan adımıza internet siteleri ve hesapları açarak buralardan kontrolsüz birtakım yayınlar yapıldığını da üzülerek görmekteyiz. Biz bu yayınlardan da tamamen uzağız. Bu tür yayınlar, yolumuzun istikâmetine de zarar verebileceği için bunun vebâlini düşünerek dikkatli olunmasını ricâ ederim.
İlgi duyanlar için internette şahsımla ilgili resmi site ve adreslerimin bulunduğunu hatırlatır (www.osmannuritopbas.com, www.facebook.com/OsmanNuriTopbas, www.twitter.com/osmannuritopbas), bunlar dışındaki kaynaklarda yayınlanan şahsımla ilgili beyanlara ihtiyatla yaklaşılmasını ve ancak kendi resmî internet adreslerimden yayınlanan beyanlara îtibar olunmasını ricâ ederim.”
Devamı gelecek haftaya.
yeniakit