Eylemde bu hafta; Ak Parti ve MHP nin uzlaşmaya çalıştığı Üniversitelerde kaldırılmaya çalışılan başörtüsü yasağına değinildi.
Hizmet alan – hizmet veren ayrımının kesinlikle kabul edilebilir bir durum olmadığını “şimdilik bu kadarıyla yetinin” anlaşışının yanlış olduğu vurgulandı.
Açıklama öncesi ayrıca, Sabih Kanadoğlu ve benzi odakların darbe kışkırtıcılığı eleştirildi. Eylemlerin kararlılıkla sürdürüleceği vurgulandı. Daha sonra basın açıklamasını Platorm adına KAD-BİR üyesi Esra Duru okudu:
ÇÖZÜM DİRENİŞTE ÇÖZÜM HALKTA
Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu 103. hafta Basın Açıklaması
Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu olarak haklarımıza ve özgürlüklerimize kavuşmayı beklediğimizi hatırlatmak amacıyla 103. kez toplanmış bulunuyoruz.
Bugünlerde yaşadığımız gelişmeler şunu gösteriyor ki, Türkiye, kökeni çok eskilere dayanan ve bir şekilde birbirine bağlanan bazı sorunları çözebilme şansıyla karşı karşıya. Geçtiğimiz hafta yapılan gözaltılar, halkımızda, gerekli görüldüğü zamanlarda kullanılan bir “öcü”nün, “derin devlet”in, su yüzüne çıkarılacağına dair umutlar uyandırdı. Artık bu konunun, yoğun baskılar, bilinçli görmezden gelmeler, kasıtlı duyarsızlıklara rağmen bizim için bir korkutma aracı olmaktan çıkacağına inanmak istiyoruz.
Kendi amaçlarını gerçekleştirmek doğrultusunda ülkemizin yoluna taş koymaktan çekinmeyenler, bizim yıllardır mücadelesini verdiğimiz konuları da buna alet etmeye çalışıyorlar. Hatta belki bu mücadelenin yıllara varan çözümsüzlüğünün sebebi bizzat onlar… Halkı gerilim politikalarıyla meydanlara toplayanlar, kardeşi kardeşe düşman etmek için kan dökmekten, fesat çıkarmaktan çekinmeyenler onlar… Tam “çözüme yaklaştık” derken, aniden “okulda mescit”, “başörtülü hemşire”, “dayakçı din öğretmeni” haberlerine dadanarak, sağduyusunu kullanmayı pek adet edinmemiş insanları istedikleri tarafa yönlendiren onlar…
Çankaya Köşkü’ne Abdullah Gül’ün çıkmasıyla, “bir mevzi kaybettiklerini” sananlar, bu mevzii asıl başörtüsü problemi çözüldüğünde kaybedecekler. Çünkü halkla tek bağlantısı adındaki “halk” ibaresi olan bir partinin genel başkanı bile şimdi net bir şekilde karşı olduğunu gösterdiği başörtüsünü, vaktinde seçim meydanlarında kullanmaktan geri durmadı. Kızların okul önlerinde döktükleri gözyaşları yıllarca seçim kampanyalarına mürekkep oldu. Şimdi bu telaşın, paniğin sebebi de işte bu. Çünkü başörtüsü problemi çözülürse, istismar edilecek yeni bir konu gerekecek. Ama Türk halkı olarak başımıza musallat olanların bu konuda sıkıntı çekmeyeceklerinden eminiz. Şimdiden bunun hazırlıklarını yapıyorlar. İstediklerinde başlarına taç ettikleri Anayasa’yı, eğer başörtüsünü serbest bırakacak bir düzenleme yapılırsa, uygulamayacaklarını bile söylüyorlar. Ya da “Siz isterseniz Anayasa’yı değiştirin, biz 28 Şubat ruhunu temsil eden, Hayallerimizin Anayasası’na sadık kalmaya devam edeceğiz” demeye getiriyorlar.
Başörtüsünün siyasi simge olmasına gelince, bu konuda da bir iki cümle etmeden geçemeyeceğiz. Başörtülüler, belli bir siyasi partinin kurucusu, üyesi veya seçmeni olmadıkları için başörtüsüne siyasi simge diyebilmenin imkânı yoktur. Gerçi bunu söyleyenler daha önce mümkün görünmeyen birçok şeyi de yapmışlardı. Konuyu gündeme getiren Deniz Baykal, bir siyasi partinin genel başkanı olmak vasfıyla kendisi bizzat siyasi simge olduğunun farkında mı? Ve siyasi simge olmak yasaklanmak için meşru bir sebep teşkil ediyorsa, Baykal kendisine nasıl bir formül düşünüyor? Bizimle de paylaşırsa çok seviniriz.
Burada Platform olarak iki yıldan fazla bir süredir kimseye alet olmak istemediğimizi, inancımız doğrultusunda yaşayabilmek için bize gerekli olan hak ve özgürlüklerimizi almak amacıyla çıktığımız bu yoldan dönmeyeceğimizi defalarca vurguladık. Ancak bu gelişmeler vesilesiyle bir kez daha tekrarlamak istiyoruz. Biz yalnızca inançlarımızın gerektirdiği başörtülerimizle çalışabilmek, okuyabilmek, hizmet edebilmek ve hizmet verebilmek istiyoruz. Konunun çözümü için gösterilen çabaları memnuniyetle izliyoruz. Fakat bu düzenlemelerde, hizmet alan/hizmet veren ayrımı yapılmasın istiyoruz. Bu düzenlemelerde, yıllardır çocukça itirazlarla başörtülülerin önüne engel koyanların kullanabileceği bir zaaf, bir ifade muğlaklığı yer almasın istiyoruz. Biliyoruz, başörtüsü problemini çözmeye niyetli görünen yasa koyucular ne yaparsa yapsın, itiraz etmek isteyenler bir açık bulacaktır. Ama bize düşen gereken her şeyi yapmaktır. Sözün özü, gayret bizden takdir Allah’tandır.
Gelecek hafta daha umut verici ve daha güzel gelişmelerle biraraya gelmek dileğiyle Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu olarak hayırlı günler diliyoruz.
Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu Adına
Türkiye Kadınlar Kültür ve Dayanışma Birliği (KAD-BİR)