Irak’taki 35 yıllık Saddam diktatörlüğünün Amerikan saldırı ve işgaliyle 2003 yılında sona erdirilmesinden sonra.. B. Amerika tarafından dayatılan yeni anayasa ile, Irak yeniden düzenlendi. Irak Kürdistanı’nda Barzanî liderliğinde bölgesel bir hükûmet kuruldu. Kezâ, Irak’la, 1980-88 arası korkunç bir savaş ateşinden geçen İran’ın eli de, bu anayasa sâyesinde, nüfusun yüzde 60’ının İran’daki resmî mezhepten olması hasebiyle bir hayli güçlendi. Irak bugün, büyük çapta İran’ın manyetik etkisiyle yönetiliyor. İran, ele geçirdiği bu üstünlüğü yitirmemek dikkatinde.. Bu arada, Bağdat Hükûmeti, Barzanî’yi özellikle de ekonomik açıdan sıkboğaz etmeye çalıştı ve o da kanunî dayanağı olmayan bir referandum kararı aldı. Ama bunun sonuçlarının, sadece Irak, İran ve Türkiye’yi değil, bütün dünyayı da ateşe atabileceğinden korkuluyor.
***
Şimdi Türkiye ve İran, Irak’ın toprak bütünlüğünün korunması için çare ararken.. Türkiye, 1926- Ankara Anlaşması’ndaki sınırlarının değiştirilmesine seyirci kalmayacağını vurgularken, İran’la karşı karşıya gelmemek ve İran da Irak’ta elde ettiği üstünlüğü yitirmemek dikkatinde.. Zorluk da buradan kaynaklanıyor. İki tarafın da birbirlerine karşı yaklaşımlarında bir itimadın olduğu söylenemez. Çünkü, İran, resmî ideolojisini İslam’ın tek doğru yorumu olarak nitelediği şiîlik temeline oturtup, bunu mezhepçilik değil, İslam siyaseti olarak ileri sürerken, Türkiye’ye de sünnî Müslüman halklar üzerinde Osmanlı zamanındaki gibi yeni bir İslâmî liderlik kurmak peşinde olduğu suçlamasını yapmakta.. İran ve Türkiye birbirlerine güven duymazken, Erdoğan’ın İran’dan eli güçlü dönmesi temenni olunur, ama zor..
Son anda gelen, Celâl Talebânî’nin Almanya’da öldüğü haberi de bölgedeki dengelerde bir sarsıntı yapabilir ve Barzanî daha da sıkışabilir; ama, Tayyib Erdoğan’ın, ‘Hatadan dönmeleri halinde ilişkilerin düzeleceğini’ belirtmesi de ilginç bir yeni durum.. Ayrıca, bu bölgede, oyunu asıl kuranların Osmanlı’dan sonra, başta Amerika ve Rusya olmak üzere, bütün emperial ve şeytanî güçler olduğu da unutulmamalı..
ARTIK, İYİCE KABAK TADI VEREN BİR ‘DEAŞ’, VE..:
B. Amerika’nın kumarhaneler merkezi olarak bilinen Las Vegas şehrinde 1 /2 Ekim gecesi, bir meydanda çılgınca eğlenen onbinlerin üzerine bir otelin 32’nci katından otomatik silahla açılan ateşle iki kişinin öldüğü haberinin ulaştığında, biz ‘İçinden inşaallah Müslüman isimli bir saldırgan çıkmaz..’ derken, bu çılgın saldırı sonunda 60 kişinin öldüğü, 500’den fazla insanın da yaralandığı ve saldırganın da psikopat bir babanın oğlu olan 64 yaşındaki Stephen Paddock isimli bir Amerikan vatandaşının olduğu ve intihar ettiği açıklandı.
Böyleyken, DEAŞ / IŞİD (veya ingilizce olarak ISIS) diye bilinen mâlum örgüt bu saldırıyı sahte bir güç gösterisi havasıyla üstlendi. Amerikan makamları bu saldırıyı bir münferit çılgınlık olarak nitelemişken; DEAŞ’ın hedefi, Müslümanları her ne pahasına olursa olsun, ‘ilkel bir dinin mensupları olan barbarlar’ olarak tanıtmak mıdır?
Dr. ALAEDDİN YAVAŞÇA’YI ZİYARET:
İstanbul milletvekili Hasan Turan bey, hukukçu arkadaşımızŞeref Dursun’un tekrarlayan bir kalp rahatsızlığı yüzünden Zeytinburnu’ndaki Koç Hastanesi’nde olduğunu haber verince ziyaretine gittik. Arkadaşımızın durumu hakkında bize etraflı bilgi veren Başhekim Erdal Aksoy bey, musıkîmizin dev isimlerinden Dr. Alaedddin Yavaşça’nın da hastahanelerinde tedavi edilmekte olduğunu söyleyince, bu aziz üstadı da ziyaret ettik. Kilis’li hemşehrilerinin yoğun muhabbetiyle kuşatıldığını gördüğümüz 92 yaşında olan üstad düşmüş ve kalça kemiğini kırmış..
Gufte ve besteleriyle öz musıkîmizdeki yeri, bu sahanın ehli olanlarca çok değerli olarak nitelenen üstad, kültürümüzün köklerine vukûfiyeti ve efendiliğiyle de sevilip sayıldığı gibi; ‘Ben san’atımı içki sofralarında meze olarak kullandırtmam’ diyerek, içkili mekânlarda proğram yapmaktan kaçınan özelliğiyle de ayrı bir saygınlığa sahib idi. Allah’u Tealâ’dan âcil şifa ve âfiyetler diliyorum.
stargazete