‘Cumhûr’dan iki ferdin, ‘cumhûr’un mes’eleleri üzerine sohbeti

Selâhaddin Çakırgil

'Cumhûr’  arabça bir kelime olup, ‘bir topluluğun ekseriyeti’  mânâsına kullanılmaktadır. 

‘Cumhûr-u ulemâ / âlimlerin ekseriyeti’, ‘cumhûr-u müfessirîn../ tefsircilerin ekseriyeti..’, ‘cumhûr-u fuqarâ../ fakirlerin ekseriyeti..’ gibi..

Yazının başlığındaki, ‘Cumhûr’dan iki ferd’‚ ibaresini buna göre değerlendirmek gerekir.

***

Sözkonusu iki ferd, evet, ‘cumhûr’a, toplumun ekseriyeti’ne mensub..

Yarım asra yakın bir geçmiş âşinâlık.. Ama, 12 Eyûl 1980 Askerî Darbesi’nden sonra, uzuuun kesintilerle birbirlerini görememişlerdi.

Son olarak 1995’lerde iki  gece boyu, uzuun sohbetlerde bulunmuşlardı, yurt dışındaki bir buluşmada.. Bir de, 1999 yılında bir-kaç dakikalık bir kısa görüşme..  

Ve sonra, 16-17 sene daha geçti.

***

İkisi de ayrı yerlerde, ama aynı dâvanın siperlerindeydiler, toplum nazarındaki sıfatları değişik olsa bile.. Onlardan birisi, diğerinin, 21 yıl önce söylediklerini ve ona genel olarak bağlı kaldığını hep gördü.. O, ‘Ben hizmete varım ama hizmetçiliğe yokum..’ diyor ve bu sözü açıklıyordu‘Eğer, yaptığım hizmetlerin üzerine, kendi değerlerimin mührünü vurabilirsem, bu hizmet olur.. Vuramazsam, hizmetçi olurum ve ben asla hizmetçi olmayacağım..’

Cumhûr’dan bu iki kişiden biri, ötekinin bu sözüne ne kadar bağlı kaldığını, bazı zamanlama farklılıkları olsa da, sonunda aynı noktaya doğru ilerlenildiğini gördü ve ona köstek olmamayı, destek olmayı, bağlısı olduğu ideallerinin bir gereği bildi.

***

Evet, cumhûr’dan bu iki kişi, 18 Ocak günü, uzuuun ayrılık yıllarından sonra buluştular, bu ikiden birisine aid evde buluşup, iki saati aşkın bir süre, kelimenin tam mânâsıyla sohbet’ ettiler. Birbirlerine hitabları, 40 yıl öncelerde nasıl idiyse; yine öyleydi, samimî ve sıcak..

Bu iki saat boyunca.. İnandıkları, bağlısı oldukları ideallerin, kurmayı hayal ettikleri dünyanın problemlerini ele aldılar.

Birisi, diğerine, ‘Bizim neslimizin rüyalarının, ideallerinin gerçekleşmesi yolunda, içinde bulunulan şartlar çerçevesinde, olabildiğince,  iyi bir uygulayıcı olması’ hasebiyle, teşekkür duygularını dile getirdi.

Ve amma, yığınla problemler vardı.

Üzerimizden buldozerler geçmişti, askerî darbelerle, anayasalarıyla..

O ezilişin nice ızdırabları, olumsuzlukları, haksızlıkları hâlâ da giderilememişti.

Bu konular etrafında uzun uzun sohbetler oldu.   

***

Şahsî konular mı?

Namık Kemal’in 150 yıl öncelerde dile getirdiği, ‘Bais-i şekvâ (umumî şikayet konuları) bize, huzn-i umûmîdir (genel bir üzüntü konusudur) Kemâl; / Kendi derdi gönlümün, billah, gelmez yâdına..’ beyti hatırlanarak, kenarından geçildi..

***

Pekiyi neler mi konuşuldu?

‘Cezaevlerinde çarpık yargı mekanizmasının dişlileri arasında kaldığına inananların dertlerinden;

2012’den önceki yargı kararları için Anayasa Mahkemesi’ne ferdî başvuru hakkının tanınmamış olmasının getirdiği mahzurlar ve sosyal yaralardan;

Suriye’deki mazlumların durumuna ve onlara son günlerde vize uygulanmasına;

‘paralel yapı’ denilen bir mâlum örgütle mücadele edilirken, birilerinin de birilerini bertaraf etmek için, mücadeleyi kötü yolda kullanması eğilimlerine ve ortaya çıkan mazlumiyetlere; eğitim, kültür ve gençlik mes’elelerine;

Son günlerde devletten maaş alıp devleti suçlayan ama devlet güçlerine silah sıkan ve onlarca polis ve askerin hayatına mal olan saldırıları yapan teröristlere dair tek kelime etmeyenlerin  kapkara ‘aydın’ların bildirilerine;

Kırım, Rusya, Orta Asya ve İran, Yemen Suûdî, Mısır, Irak ve Suriye’ye ve sionist İsrail rejimine ve de ülkenin doğal gaz temin kaynaklarının çeşitlendirilmesine;

AB ve B. Amerika ve NATO’ya kadar, sosyal rahatsızlık konusu olan hemen her konuda.. Uzuuuun ve inşaallah faydalı olması umulan bir sohbet..

***

‘Cumhûr’dan iki ferd olarak, sadece ülkedeki cumhûr’un değil, dünya müslümanlarının nice mes’eleleri konusundaki bu uzuuun sohbetten sonra, vedâlaşış..

stargazete