Dağdan gelen bağdakini kovamamalı...
Suriye ve İsrail arasında Türkiye"nin arabuluculuğu ile yürütüldüğü söylenen görüşmeler sürdürülüyor Ama yapılan değerlendirmelere bakılırsa, netice alınabilmesi hayli zor.
Suriye-İsrail arasında var olan en ciddi meselelerden birisi, İsrail"in 1967"de işgal ettiği Golan Tepeleri"nin büyük bir bölümünü işgal altında tutuyor oluşu.
Yürütülen görüşmelerin ana ekseni de, anlaşıldığı kadarıyla İsrail"in Golan"dan tamamen çekilmesi. Böylelikle Golan"ın, BM denetiminde olan bölümleriyle beraber, tekrar Suriye"nin denetimine geçmesi sözkonusu.
Ancak, İsrail"in Golan"dan çekilme karşılığında, Suriye"nin İran"la bağlarını kesmesi, Hamas ve Hizbullah"a destek olmaktan vazgeçmesi gibi şartlar ileri sürdüğünün belirtilmesi, görüşmelerden bir netice alınmasının son derece zor bir iş olduğunu ortaya koyuyor.
Türkiye aracılığıyla gerçekleşen görüşmelerde, biraraya gelmeyen ve taleplerini Türkiye üzerinden birbirlerine ilettikleri söylenen tarafların, birbirlerinden neler talep ettikleri, aslında bilinmiyor.
Ama konunun uzmanları, İsrail ve Suriye arasında yürütülecek bir barış toplantısında tarafların neler talep edebileceğini onlardan bile iyi biliyor gibiler. Barış görüşmelerinde ilerdi sürüldüğü söylenen şartlar da, daha çok uzmanların konu hakkındaki değerlendirmelerinden ibaret zaten.
İsrail"in dünya ülkelerinin kamuoyları üzerindeki bilinen başarısı da, tam bu noktada ortaya çıkıyor.
İsrail"in Golan"dan çekilmesi ve ardından bir barış anlaşması yapılabilmesi için, Suriye"nin İran, Hizbullah ve Hamas"la olan bağlarını kesip atması ve tabii ki uyumla davranması gerektiğinden bahsedilirken; İsrail"in, mesela Gazze"ye ya da Batı Şeria"ya yönelik baskılarını azaltması, bağımsız bir Filistin devletinin kurulabilmesi için bazı adımlar atması gibisinden şartların, kimsenin aklına bile geldiği yok.
İsrail"in sadece daha önce işgal ettiği ve zaten bırakması gereken bir bölgeyi geri vermesi karşılığında, Suriye"nin akıl almaz tavizlere zorlanacak olmasının normal olduğu gibi bir kanaat, ne yazık ki bütün dünyaya kök salmış durumda.
İşgalcinin işgal ettiği yerlerden geri çekilmesi karşılığında, işgale uğrayanın kendisini iyice zayıflatacak birtakım fedakarlıklara zorlanması sözkonusu.
Bunun, haksız da olsa güçlü ve saldırgan olanın ödüllendirilmesi ve haklı olsa da, zayıf olanın cezalandırılması olduğu açık. Ama ne yazık ki yeni dünya düzeni dedikleri şey de, galiba tam olarak bu.
Yaşanmakta olan durum, şu anda Afganistan ve Irak gibi başka bazı ülkelerin de doğrudan muhatap oldukları ve başka bazı ülkelerin de yakın bir zamanda muhatap olacakları şüphesiz olan, sıkıntılı bir durumun açık örneğidir.
Uluslararası meselelere, halen var olduğunu hayal ettikleri uluslararası hukuk penceresinden bakma alışkanlığında olanlar, hukukun bu sahada bir gün mutlaka işleyebileceği hayalini kurmaya devam ededursun; "güçlü olanın arzu ettiklerinin gerçekleştiği ve gerçekleşmeye hep devam edeceği bir dünya" çoktan kurulmuş durumda ve maalesef, etki alanını da gittikçe artırıyor.
Türkiye"nin Suriye-İsrail arasında barış görüşmelerine evsahipliği ve aracılık etmesi, muhakkak güzel ve yerinde bir şey.
Ancak, böylesi bir durumda Türkiye"den beklenen şeyin, sadece görüşmelere aracılık etmek olmadığı; bunun yanında, mümkün olduğu kadar adil bir netice alınması için, ağırlığını koyması gerektiğini düşünmek için de, yeteri kadar sebebimiz var.
Unutmayalım ki, daha düne kadar ecdadımızın hükümranlığı altında, huzur ve istikrarın hakim olduğu bir coğrafyada olup bitenlerle ilgili bir süreçten bahsediyoruz. Ve İsrail oralara getirilene kadar da, bu kadar çok problem yaşanmıyordu.
İşin sonu, dağdan gelenin bağdakini kovacağı bir noktaya kesinlikle getirilmemeli...
milli gazete