Daha ne kadar sürecek?..
1897"de İsviçre"nin Basel kentinde düzenlenen Dünya Siyonist Kongresi"nde, "50 yıl içerisinde bir İsrail devleti kurulması" ve "sonraki 50 yıl içerisinde de bunun Büyük İsrail haline getirilmesi" kararı alınmış.
Bu karar duyulduğu zaman, çoğu insan bıyık altından gülmüş ve böylesine saçma sapan bir kararı alanların, ne kadar da hayalci olduklarını düşünmüştür, muhakkak.
Yıllar akıp geçtikçe, 1897"de Basel"de alınan ve çoğu insanın "hayal" olarak nitelendirdiği şey maalesef gerçekleşti ve o zamanlar belki de sadece birkaç tane Yahudi"nin bulunduğu Filistin"de, 1948 Yılı"nın Mayıs Ayı"nın 14"ünde, İsrail Devleti kuruldu, kurulabildi.
Sonraki 50 yılda, bu devletin Büyük İsrail Devleti haline gelip gelmediği, bakış açısına göre değişen, ayrı bir konu.
1948"de kurulan İsrail"in, Milletler Cemiyeti tarafından belirlenen o günkü sınırları ile bugünkü sınırları arasında epey bir fark var. Ama bunun ulaşılmak istenen netice olmadığı da biliniyor. Dolayısıyla, İsrail için hedeflenen büyüklük bu kadar mıydı, yoksa dahası mı var konusu, biraz karışık.
İsrail, kurulmasına niyet edilişi, kurulması için gereken adımların atılışı; nihayetinde kuruluşu, bir devlet olarak varlığının tanınması, bunun sonrasında yaşanan ve halen de yaşanmakta olan olaylar açısından, dünya tarihinde benzeri olmayan ve galiba bundan sonra da pek olamayacak bir vakıa.
Filistin toprakları üzerinde bir İsrail devleti"nin kurulmasına, büyük devletlerin neden razı oldukları; hatta bu süreci hızlandırmak için neden canla başla gayret gösterdikleri; 1948"te tahsis edilen sınırların sürekli olarak genişletilmesine neden hiç ses çıkarmadıkları; kendi kararlarıyla kurulmuş bir devletin, kendileri tarafından alınan kararları hiç takmamasına niçin müsamaha gösterdikleri... ve benzeri binlerce soru, hâlâ cevapsız. Ya da, verilen cevapların hiçbir anlamı yok.
Farklı bir niyet, farklı bir süreç, farklı bir kuruluş; normal bir bakış açısıyla devlet denilmeyi bile hak etmeyen farklı bir devlet... Ve bütün bu farklılıklar sebebiyle, İsrail"in kuruluşundan itiraben geçen 60 yılın, özellikle son 40 yılında hayatları artık iyice yaşanılmaz bir hale gelen Filistinliler...
Arap dünyası ve İslâm Alemi, ya da halkı Müslüman ülkelerin İsrail hususunda ne düşündükleri, ne yaptıkları; bundan sonra ne yapmaya niyetli oldukları, meçhul.
Bu ülkeler, bir anlamda kendilerini bilmez bir şekilde iç ve dış politikalar yürüttükleri için, İsrail"e karşı mı, yoksa onunla beraber mi oldukları pek anlaşılamadığı için, uzun uzun konuşmak ve tartışmak gerek.
Ama şekli kurallara sıkı sıkıya bağlı imiş gibi gözüken batı ülkelerinin, İsrail sözkonusu olduğunda, bütün istisna kapılarını ardına kadar açık tutmaları var ya, işte bu yaman bir konu.
Dünyadaki bütün ülkelerin katılımıyla oluşturulmuş Birleşmiş Milletler diye bir kuruluş var ve bütün devletler bu kuruluşun eşit oya sahip üyeleri. En azından teorik olarak, bu böyle.
Ama Birleşmiş Milletler"in başka ülkeler hakkında aldığı kararlar acilen ve gerektiğinde uluslararası kuvvet kullanılarak uygulandığı halde, İsrail"le alakalı kararların raflarda unutulup kaldığına şahit oluyoruz.
60 yıl sonra mutlaka sorulması ve cevabının aranması gereken sorular şunlar:
Bu iş daha ne kadar ve nereye kadar devam edecek?
İsrail, halkı Müslüman ülkelerin gözlerinin içine baka baka, Filistin"deki insanımızı katletmeyi daha ne kadar sürdürecek?
Halkı Müslüman ülkeler, ABD ya da batının baskı ve yönlendirmesi sebebiyle, Filistin"de olup bitenleri görmezden gelme ya da en çok bir iki yumuşak açıklama ile geçiştirmeyle daha ne kadar yetinebilecek?
Ve dünyaya nizamat verme sevdasındaki batı, kendini ve Müslüman ülkeleri kandırmaktan ne zaman vazgeçecek?
milli gazete