Yeni bilgi ve belgelerle darbe planının bürokrasi ayağı da deşifre oldu. Yargıdaki herkesi, güvenilirlik derecesine göre fişlemişler zaten. Karı-kız, akrabalık ilişkisine varana kadar not etmişler. Güvenilir, güvenilmezin ötesinde ne kadar güvenilir o bile belli. 3 yıldızlı, tek yıldızlı belli.. Kimi önce kullanıp sonra harcayacakları da..
Kim görevden alınacak, yerine kim getirilecek?. Hatta şimdiden elçiliklere gönderdikleri ya da bir takım müsteşarlıklara yerleştirdikleri kişilerin işaret aldıklarında, amirlerini yakalayıp hangi askeri görevliye teslim edecekleri, göreve kimin geleceği, kendilerinin yeni görevlerinin ne olacağı belli.
Binlerce kişi bu işlere müzahir. Yani iş eylem aşamasında. Adamların atama kararnamelerini bile yazmışlar, sadece tarih atılıp, sayı verilip imzalanacak, o kadar..
Aslında bu iş Susurluk"la başlamış.
Hala 28 Şubat"ın üzerine gidilmiyor. 12 Eylül"ü konuşuyoruz ama 28 Şubat"ın üzerine gitmiyoruz..
İddiaya göre aslında tam harekata geçilecekken Çetin Paşa"nın bir sağlık sorunu olur, "Birkaç gün erteleyelim" derler, erteleyiş o erteleyiş..
Yoksa planın 3. Safha"sında yapılacak işler belli: "Geçmişte irticai, yıkıcı ve bölücü faaliyetlere katıldığı tesbit edilen şahıslar bir plan dahilinde gözaltına alınacaklardır.."
"İrticai faaliyet" ne demek?. Bu her şey olabilir!
Şimdi kendilerine haksızlık yapıldığını, tutuklamanın hukuksuz olduğunu söyleyenlerin hukukunda kimseye merhamet etmek yok..
Yüzlerce kişiyi gözaltına almayacaklar, binlerce de değil, yüzbinlerden söz ediyorlar..
Ordudan ilişiği kesilecek insan sayısı binlerle ifade ediliyor.
Zaten o kadar insanı YAŞ kararları ile sorgusuz sualsiz ihraç etmediler mi?
"Emniyet, Asayiş, Kamu Düzeninin Sağlanması" başlığı altındaki 3. Safha"da ayrıca "İrticai, yıkıcı, bölücü faaliyetleri desteklediği bilinen, sıkıyönetim bildirilerine uymayan, çeşitli yolsuzluklara adı karışmış kamu personeli yerine güvenilir, liyakatli sivil veya emekli olmuş askeri personel görevlendirilecektir" deniliyor.
Burada aslında her şey açık.. Kimsenin iddiaların isbatı diye bir derdi yok. Islak imzaya da gerek yok. Bir kişinin adının bir işe karışmış olması yetiyor. Fişlemelerdeki "bilinen" bilgi infaz için yeterli..
Bu yeni bilgiler ışığında, Ergenekon un bir de yurtdışı ayağının olduğunun altını çizmek gerek. Bu iş sadece ABD, İsrail ayağı değil. İngiliz, Rus, Alman ayağını da geç. Uluslararası mafya ayağı da biliniyor zaten. Bulgaristan, Yunanistan, Suriye ayağı önemli..
Suriye ayağı çöktü..
Daha önce İran da bu işin içindeydi. Şah zamanında SAVAK da soğuk savaşın bir parçası idi. Bir İranlı yetkili, İran daki Amerikan elçiliğinde ele geçen belgelere dayalı olarak, bana kanlı 1 Mayıs"ta, ilk tetiği çekenin Türk emniyetinden biri olduğunu ama daha sonra halkın üzerine ateş edenlerin SAVAK ajanları olduğunu, Tahran"dan İstanbul"a gittiklerini ve daha sonra geri döndüklerini söylemişti..
Mumcu işin Bulgarsitan ayağını deşifre etmişti, arkası geldi.. Ergenekon-PKK ilişkşisinin kodları Bulgar eski derin devletinin arşivinde gizli olsa gerek.
Hatta, Aygan"a göre, bu gün hala, Apo adına Ergenekon örgütü yönetmeye devam ediyor..
Yunan derin devleti ile Türk Ergenekonu tencere kapak ilişkisi içinde, İkisi de varlıklarını bu it dalaşları ile sürdürüyorlar. KKTC ne kadar bu işin içindeyse, Rum yönetiminde de aynı şekilde derin bir yapılanma sözkonusu.. Gelinen noktada bu konu da genel hatları ile ortaya çıkmış durumda..
Koman Paşa şimdi çıkıp konuşsa ya. Herkes JİTEM"i konuşuyor, o susuyor. Şu Yunanistan işini de o daha iyi bilir.. Aslında bu adamlar susamaz. Kendi aralarında konuşup duruyorlardır. Tolon ve Doğan paşaya veryansın ediyorlardır, "Herşeyi yüzlerine gözlerine bulaştırdılar" diye.
Adamlar Çevik Bir"in bir kopyası.
Bu adamlar çok akıllı ve zeki değil.. Güçlerini silah ve rütbelerinden alıyorlar, hepsi o kadar!
Bunların uluslararası bağlantı noktalarındaki adamlar da, zeka olarak ya bunlar gibi ya da bu adamlara çok güveniyor olmalılar..
Bilmiyorum, hiç pişmanlık duyuyorlar mı? "Biz nerede yanlış yaptık" diye soruyorlar mı? Bir özeleştiri yapıyorlar mı? Ahiret gününü düşünüyorlar mı? Vicdanları sızlamıyor mu hiç? Tevbe etmeyi, gerçeği konuşmayı düşünüyorlar mı?
Bir gün mutlaka bunu da düşünecekler.. İnkar ve meydan okuma yerine toplumun vicdanında kendilerine bir yer arama ihtiyacı hissedeceklerdir.
Selam ve dua ile.
akit