Darfur"daki kabileler dini anlamda nasıl?

Mekki, Ömer El-Beşir’in tutuklanmasıyla ilgili Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin aldığı kararın Sudanlılar tarafından reddedildiğini söyledi

Sudan Devlet Başkanı Ömer El-Beşir'in danışmanı Dr. Muhammed Mekki, "Bütün siyasi güçler, Avukatlar Birliği, her kesim, Beşir'in tutuklanması kararını tamamen Sudan hükümetini bölmeye yönelik ve Sudan siyasetine dışarıdan bir girişim olarak okudular. Bu olaydan sonra herkes Beşir'i desteklemeye başladı. Hatta Beşir'e muhalefet edenler bile Beşir'i bu anlamda desteklemeye başladılar" dedi. Dr. Muhammed Mekki, Vakit'in sorularını cevaplandırdı...

- Güney Sudan'da yaklaşık 50 yıl süren bir iç savaş sonrasında 2005 yılında anlaşma yapıldı. Özellikle 90'lı yılların sonlarında Güney Sudan'da savaşan karşıt görüşlülere karşı yürütülen amansız mücadele sonrasında 2005 yılında yapılan bu anlaşmanın asıl sebepleri nelerdir?

- Bu savaş 1965'te ülke özgürlüğünü kazandıktan sonra başladı ve 2000 yılında da bitti. 2005 yılında da barış anlaşması yapıldı. Bu savaşta her iki taraftan da 2,5 milyon kişi hayatını kaybetti. Güneydeki savaş Sudan'a günlük 20 milyon dolara mal oluyordu. Bu savaşta ailesinden bir ferdini kaybetmeyen hiçbir kişi kalmamıştı. Mutlaka birisi ya oğlunu ya da bir kadın eşini kaybetti. Kısacası bu savaşta herkes zarar gördü.
Sudan uzun savaştan sonra artık bu savaşın böyle gitmeyeceğini anladı. Çünkü artık savaş sıkıntı vermeye başlamıştı. Bunun çözümünün silahla olmayacağını, buna bir çözüm bulunması gerektiğini düşündüler. Bu anlaşmanın sebebi budur.

- Bu anlaşmada dış ülkelerden gelen baskıların etkisi nedir?

- Güney ile yapılan ittifak anlaşması tamamen Sudan'lıların kendi aralarında yaptıkları bir anlaşmadır. Barış anlamında hiç dışarının etkisi olmamıştır, fakat dışarının girişimleri olmuştur.
2000 yılında John Grang ile El-Beşir'in görüşmeleri oldu. O görüşmeler sonrası ittifak yapılması gereği hissedildi. Daha sonra 2005 yılında anlaşma yapıldı.

SUDANLILAR; ARAP VE AFRİKALILAR KARIŞIMI BİR IRK

- Darfur'da Afrika asıllı kabilelerle Arap asıllı kabileler arasındaki sorunlar yıllardan beri devam ederken 2002 yılında bu sorunun dünya medyası tarafından gündeme getirilmesinin sebepleri nelerdir? Bunun sebebi sadece dış ülkelerin Sudan üzerindeki baskıları mıdır, yoksa Sudan'ın da bunda bazı hataları olmuş mudur?

- Darfur'da Arap kabileleri var diyemeyiz. Çok az bir Arap kabilesi var. Darfur'da Araplarla Afrikalı kabileler arasında savaş iddiası tamamen boş ve içi doldurulmamış bir iddiadır. Araplar oraya İslam'a davet etmek için geldiler. Fakat hepsi Afrikalı kabilelerle iç içe geçti. Şu anda Arap kabileler diyeceğimiz kabile yok. Hepsi Afrikalı kabileler zaten. Sudanlılar; Arap ve Afrikalılar karışımı bir ırk. Şu Afrikalı, şu Arap diye hiçbir zaman diyemezsiniz. Ve aynı zamanda bu kabileler âdetlerde, geleneklerde birbirine karışmış durumda. Arap gelenekleri ile Afrikalı gelenekler de iç içe. Aynı zamanda kültür ve tarihte de iç içeler. Orada birçok lehçe olmasına rağmen bütün kabilelerin anlaştığı dil bugün Arapça.

- Darfur'daki kabileler dini anlamda nasıl?

- Darfur'daki bütün kabileler Müslüman kabilelerdir. Darfur'da hiç Hıristiyan kabile yoktur. Darfur özellikle Kur'ân hafızlarıyla ve Kur'ân medreseleri ile meşhur bir bölgedir. Çünkü oradan bütün Afrika'ya doğru yayılır.
Darfur aynı zamanda sufi tarikatlarıyla meşhur bir bölge. Afrika'ya İslâm'ın yayılmasında bu sufi tarikatlarının büyük etkisi olmuştur.

DARFUR'DAKİ ASIL SORUN ZİRAATLA UĞRAŞAN VE ÇOBANLIK YAPAN KABİLELER ARASINDA

- Ziraatla uğraşan ve çobanlık yapan kabileler arasındaki sorun ne?

- Bu kabileler arasındaki en büyük sorunlardan birisi şuydu: Bir ara 20-30 yıl önce o bölgede büyük bir kuraklık başlamıştı. Çobanlıkla uğraşan o kabileler, diğer arazilere yani daha verimli yerlere doğru kaymaya başladı. Kaymaları sonucu sorunlar oluştu. Diğer kabileler istemediler ve çatışmalar öyle başladı.
Kuraklık başladıktan sonra o çobanlar, ziraatla uğraşan kabilelerin bölgesine geldiler. Geldikten sonra birçok tarla telef oldu ve ilk olarak bundan dolayı asıl kavga böyle başladı. İşte bu mesele iki kabile arasında sorun oluşturdu ve kavga başladı.

- Bu kavgalarla ilgili mahkemeler nasıl bir yol izledi?

- Öncelerde kabileler arasında mahalli mahkemeler vardı ve mahalli mahkemelerle Afrikalı kabileler arasındaki bu sorunlar çözülüyordu.
Daha sonra bu sorun büyüdü ve hükümetle Darfur arasında kısmen bir soruna dönüştü. Kaynakların bölüşümü konusunda sorun oluşmaya başladı. Bununla birlikte aynı zamanda Darfurlu kabileler, "Darfur'a yeterli yatırım yapılmıyor, Darfur'da alt yapı sorunu var, hükümet bunu bilerek çözmüyor" diye daha farklı konular ortaya koymaya başladılar. Bu sefer Sudan hükümeti ile oradaki kabileler arasında sorun başladı.

- Çad'dan gelen sızmalara karşı silahlandırması...

- Sudan'da iç kavga başladıktan sonra iç kavga esnasında birçok silah bir şekilde Darfur'a kaçırıldı. İç savaş esnasında Çad'da silahlar Darfur bölgesine kayınca oradaki kabileler de silahlanmaya başladılar. Ve böylece Sudan hükümetiyle çatışmaya başladılar.
Hükümet daha sonra bu çatışmaların yoğunlaşmasıyla birlikte oradaki kabilelerle oturmaya ve bu işi barış yoluyla çözmeye çalıştı.
Daha sonra Sudan'dan hoşlanmayan, Sudan'ı bölmeye çalışan kurumlar bu işe el atınca bu sorun büyüdü ve uluslararası bir sorun haline geldi.

- Doha'da geçtiğimiz aylarda Adalet ve Eşitlik Hareketi ile yapılan görüşmelerde nihai olmasa da bir uzlaşı zemini oluşturuldu. 2007'deki Umdruman olaylarının baş mimarı olarak görülen Dr. Halil İbrahim'le masaya oturulmasının temel sebepleri nelerdir?

- Adalet ve Eşitlik Hareketi ile Doha'da görüşmeler yapıldı. Belli konularda anlaşma sağlandı, belli konularda anlaşılamadı. İleriki zamana bırakıldı o belli meseleler. Katar burada aracılık yapmıştı. Adalet ve Eşitlik lideri Dr. Halil İbrahim, son zamanlarda özellikle Beşir'le ilgili Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin (UCM) aldığı karardan sonra Beşir'le oturamayacağını, bu devletin artık sorgulanır olduğunu söyledi.

SUDANLILAR UCM'NİN KARARINI REDDETTİLER

- Beşir'in tutuklanmasıyla ilgili Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin (UCM) kararını nasıl değerlendiriyorsunuz?

- Sudanlılar UCM'nin bu kararını reddettiler. Bütün siyasi güçler, Avukatlar Birliği, her kesim, bu kararı tamamen Sudan hükümetini bölmeye yönelik ve Sudan siyasetine dışarıdan bir girişim olarak okudular. Bu olaydan sonra herkes Beşir'i desteklemeye başladı. Hatta Beşir'e muhalefet edenler bile Beşir'i bu anlamda desteklemeye başladılar.

- Sudan'da uranyum, civa, petrol, doğalgaz ve altın gibi çok büyük yeraltı zenginlikleri olduğu bilinmekte. Bu zenginliklerin ortaya çıkarılması için İslam devletlerinden herhangi birisiyle yapılan görüşmeler var mıdır?

- Sudan'a yönelik yapılan bu kadar saldırının arkasında hep bu yeraltı zenginlikleri var, bunu da görmek gerekir. Sömürgeci güçler Sudan'ın bu yeraltı zenginliklerine sahip olmak istiyor. Sudan kesinlikle kendi kararına sahip çıktı ve bu yeraltı kaynaklarını kendisi kullanacak.
Bazı İslam ülkeleriyle anlaştılar. Petrol ve doğalgaz için bunun başında Malezya geliyor. Umarız Türkiye'deki kardeşlerimiz gelir, bu konuda bize yardımcı olur. Her türlü anlamda kapılarımız açıktır.

- Türkiye ile Sudan arasında son 5 yıl zarfında büyük bir ekonomik ve karşılıklı diplomat ziyaretleri ivme kazandı. Hatta Recep Tayyip Erdoğan 2006 yılında Sudan'a yaptığı gezide Darfur'u ziyaret eden ilk yabancı devlet başkanı olmuştur. Bunun neticesinde siyasi bir birliktelik oluşabilir mi? Sudan'ın Türkiye'ye bakış açısı nedir?

- Sudan halkı Türkiye'yi, Türk halkını ve Türk yönetimini çok seviyor. Bu bölgeye tamamen sevgi besliyorlar. Sudanlılar şöyle görüyor; Türkiye ile tarihi ve kültürel bağlarımızın yanı sıra kan bağımız da var. Çünkü Sudan'da birçok Türk kabilesi var bugün. Sudan'da birçok kabile, birçok kişi bugün kendilerinin aslen Türk olduklarını, Türkiye'den geldiklerini ve amcalarının, dedelerinin Türk olduğunu söylüyorlar.

Türkiye Sudan'ı hep destekledi, hep beraber oldu. Şu anda birçok ticari, kültürel anlaşmamız var. Ve aynı zamanda sanayi anlamında da anlaşmalarımız var. Geçtiğimiz aylarda da Türkiye'den bir grup bakan Sudan'ı ziyaret etmişti ve bu görüşmede çok önemli anlaşmalar imzalandı.
Türkiye coğrafi olarak Avrupa'ya çok yakın bir bölgede. Ruhî, kültürel ve tarih olarak ise bize daha yakın. Bundan dolayı Türkiye bize Avrupa arasında sorunların çözümünde bir köprü olabilir. Özellikle Sudan hakkında yayılan / ifşa edilen / yayılmaya çalışılan bu yalan haberleri düzeltebilir. Bundan dolayı Türkiye'deki basın yayın organlarını, vakıfları Sudan'a davet ediyorum yaşananları yerinde görmeleri için.

Vakit

Afrika Haberleri

Arap Baharı değil; Siyonizm Baharı(!)
Mısırlı Askeri Uzman: İran Demir Kubbeyi Şaşırttı
Darbeci Sisi, iade-i ziyarete geliyor
Mısır'dan İsrail-ABD önerisine ret
Dünya Ekonomik Forumu: Afrika'nın yarı iletkenlerde parlama zamanı geldi