Ak Parti'ye açılan kapatma davasını değerlendiren Lübnan'da İngilizce yayımlanan The Daily Star gazetesi, "kapatma davası Ortadoğu'da açılsaydı silahlar konuşurdu" değerlendirmesinde bulundu.
Ak Parti'ye yönelik büyük bir haksızlık yapıldığı yorumunda bulunan gazeteye göre, Erdoğan ve partisi çok sabırlı davranıyor.
SİVİL YOLLARLA
"AKP karşıtları yenilmiş bir siyasi programı yürütmek için kusurlu bir araç kullansa da, Türk sistemi söz konusu ihtilafı sivil yollarla çözme kapasitesine sahip. Ortadoğu liderleri bu tür bir sisteme sahip olmadıkları için utanmalı" diye yazan gazete yorumunu şöyle sürdürüyor:
"Pazartesi günü Anayasa Mahkemesi'nin iktidar partisi AKP'nin kapatılması talebiyle açılan davayı görüşme kararı alması, bir dizi sorunlu meseleyi de açığa vuruyor.
"KÜSTAH BİR ÇABA OLDUĞU TEZLERİ VAR"
Sözgelimi Yargıtay başsavcısı, ülkedeki önde gelen yazarların ve aydınların hapse atılmasına yol açan mantığın aynısını ve benzer hukuki taktikleri kullanıyor. Yanı sıra, bütün bu davanın, iktidar partisine iki kez teveccüh gösteren Türk halkının iradesini engellemek yönünde küstah bir çabayı ifade ettiğine dair güçlü bir sav da söz konusu.
Bu ve başka sorunlara rağmen, ihtilafın silahlar yerine mahkemeler üzerinden yaşanması olgusu, hem Türkiye'nin demokratik bir toplum olarak olgunluğunu hem de mevcut hükümetin ılımlılaştırıcı bir güç olarak telkin edici konumunu ortaya koyuyor.
Dava (Başbakan Tayyip Erdoğan ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de dahil) AKP üyelerini radikal İslamcı bir çete olarak tarif etmeye çalışıyor, fakat bu insanların iş başındayken sergiledikleri performans çok farklı bir nitelik taşıyor.
DAVA ORTADOĞU'DA AÇILSA...
Başka bir Ortadoğu ülkesinde iktidar partisini kapatma girişimi, acımasız bir tepki göstermek yönünde çok iyi bir fırsat teşkil ederdi. Davayı açanlar hapsedilir, saldırıya uğrar, 'kaybolur' veya en basitinden vurulurdu. Aslına bakılırsa, AKP'nin iktidara geldiği 2002'den önce benzer bir durum Türkiye'de de yaşanabilirdi.
Demokrasi ve hukukun üstünlüğü dünyanın hiçbir köşesinde ilk başta yaşanan (ve bazen çok da uzun süren) bazı fikir ayrılıkları olmaksızın kökleşmemiştir. Sözgelimi ABD'nin köleliği kaldırması neredeyse bir asır aldı ve bugün bile ülkede ırk ayrımından kaynaklı sorunlar yaşanmakta. Ortadoğu'da demokrasiyi yerleştirmek yönündeki çabalar bilhassa büyük engellerle yüz yüze ve buna hem Türkler hem Arapların paylaştığı Osmanlı İmparatorluğu döneminden kalma sorunlar da dahil.
Batı sömürgeciliği ve emperyalizmin de bölgede bıraktığı olumsuz izler var ve bunların bazıları Fas'tan İran'a kadar reform yanlılarının çabalarına hâlâ köstek oluyor.
AK PARTİ ÇOK SABIRLI DAVRANIYOR
Bu faktörlerin ışığında, AKP (ki üyelerinin birçoğu, ordunun kansız bir darbe denebilecek müdahalesiyle devrilen İslamcı partiden geliyor) kendisine baskı yapanlara karşı hatırı sayılır bir sabırla davrandı. Partinin devletin insan haklarına saygı göstermesi ve yolsuzlukla mücadele konularında kaydettiği ilerleme göz önüne alındığında bu hiç de şaşırtıcı değil. Bununla birlikte bu durum, bölgedeki diğer rejimleri (ki muhalefet partilerine zifiri yasaklar dayatmak, muhalefeti sessizliğe mahkûm etmek, adaylarını tutuklamak veya engellemek, seçmenleri terörize etmek, temsiliyetle zerre alakası olmayan seçim yasaları uygulamak ve seçim sandıklarında hile yapmak konularında bazılarının eline kimse su dökemez) son derece utandırmalı.
"TÜRK HÜKÜMETİ KENDİNİ KANITLAMIŞ"
AKP karşıtlarının yenilmiş bir siyasi programı yürütmek için kusurlu bir hukuki araç kullandığı söylenebilir elbette, fakat bu Türk sisteminin söz konusu ihtilafı sivil yollardan çözme kapasitesine sahip olduğu gerçeğini değiştirmez. Bir ülkenin demokrasi düzeyini belirleyen şey sadece yönetilenlerin rızasından ibaret değildir. Rejimin kendisini hukukun üstünlüğüne bağlı kılmaya istekli olması da gerekir. Türkiye'nin mevcut hükümeti bu iki unsura da bağlı olduğunu kanıtladı, ki bu dünyanın bu köşesinde son derece nadir gördüğümüz bir tavır"