Başlıktaki ifadeyi Osmanlı tarihine ‘Koçibey Risalesi’ diye geçen, devletin zirveyi döndüğü sırada Padişah’a sunulan “problem ve çare layihası”ndan aldım. Yazarı Göriceli Koçi Mustafa Bey’dir. Layiha Dördüncü Murad’a 161’de sunulmuştur. (1)
Ahmet Davutoğlu, böyle bir layihayı kaleme alacak nitelikte bir devlet adamıdır. Ekonomi, tarih, sosyoloji, uluslararası ilişkiler alanında kendini yetiştirmiş, Ak Parti hükümetleri döneminde Cumhurbaşkanı danışmanlığı, Dışişleri Bakanlığı ve Başbakanlık yapmış, Ak parti Genel Başkanlığını deruhde etmiştir. Bu görevleri sırasında bölgesel ve küresel anlamda pek çok devlet adamı ile görüşmüş, müzakereler yapmıştır.
Başbakanlıktan ayrılışı kendisi adına olmasa bile Türkiye siyaseti ve bizatihi Ak Parti açısından dramatiktir.
Adı bir süredir yeni bir parti oluşumu çerçevesinde gündeme gelmektedir. Özellikle Ak Parti içinde gibi gözüken bazı çevreler, bütün geçmiş hukuku ayaklar altına alarak ona yönelik bir yıpratma kampanyası yürütmektedir.
Buna rağmen Davutoğlu, 15 sayfayı bulan son “Layihası”nda “Partimiz” ifadesine defalarca yer vererek, “İçerden” bir değerlendirme yapmaktadır. Böyle bir değerlendirmenin partinin en merkezinde bulunan Tayyip Erdoğan’a dokunan yönlerinin de bulunması tabiidir. Aslında geçmişte gün görmüş zevattan bu tarz rapor isteyen tepe yöneticiler kendilerinde görülenlerin de kaydedilmesini özellikle istemişlerdir. Etraftan “Bunlar nasıl sözlerdir bre gafil, densiz!” gibi müdahaleleri de bizzat susturmuşlardır. Her şeye rağmen, zirveleri analiz etmek kolay değildir. Yer yer cesaret meselesi haline gelebilir. Birçok insan “Şunu birisi söylese…” der içinden de, birisi söylediği zaman da kimin yanında nasıl yer alacağını şaşırır.
Şimdi Ahmet Davutoğlu işte o “Birisi söylese…” denilen şeyleri söylemiş bulunuyor. Bence, en yakıcı olanlar dahil, bu metin, en ‘zirve’de altı çizilerek okunmalı, Ahmet Davutoğlu’na ne denirse densin, Türkiye’nin selameti için yapılması gerekenler yapılmalıdır.
***
Ahmet Davutoğlu neler diyor? Önceki günkü KARAR’da geniş bir özet yayımlandı. Ben de o özetin paragraf başlıklarını burada sıralamak istiyorum:
- Milletin tercihi değişiyor.
- Toplumsal destek azalıyor.
- Sosyal medya operasyonları partiye zarar verdi.
- Değerlerimizden uzaklaştık.
- Karadeniz ve İç Anadolu’ya sıkışıyoruz.
- Ak Parti içinde kendilerini partinin kurulları üzerinde gören bir paralel yapı oluştu.
- Halktan oy alarak seçilenlerin zorla istifa ettirilmeleri partiye darbe vurdu.
- Ak parti dar ve çıkarcı bir gruba terk edilemez.
- İttifak siyaseti kaybettirdi.
- Yeni sistem kutuplaşmayı artırdı.
- Beka endişesi demokrasiyi askıya almaz.
- Sistem beklentileri karşılamadı.
- Partili Cumhurbaşkanı yeniden ele alınmalı.
- Farklı görüşlere saygı gösterilmeli.
- KHK’lıların seçme seçilme hakkının elinden alınması doğru değildir.
- Basın propaganda aracına döndü.
- Bürokraside akraba hiyerarşisi olmaz.
- Devlet kurumlarındaki görevlendirmelerde ehliyet ve liyakat ölçütleri yerine başka özelliklerin tercih edilmesi kurumsallaşmaya büyük zarar vermiştir.
- Ekonomik krizin nedeni güven bunalımıdır.
***
Davutoğlu layihasının bir yerinde de FETÖ ile mücadelede çifte standarda işaret ediyor. Şunu söylüyor:
“FETÖ ile tavizsiz verilmesi gereken mücadelede farklı kişilere farklı kriterler uygulanması, yürütülen mücadeleye zarar vermektedir. Bu konuda hukukun en temel ilkesi olan ‘suçların şahsiliği’ ilkesi özenle korunmalıdır. Bazı durumlarda, örgüt okullarında okumuş, kardeş ya da akrabaları örgütün ve darbe sürecinin önemli elemanları arasında olan kişilerin en üst düzey devlet görevlerine atanmasında sakınca görülmezken alt düzey bir memurun yakınlarından birinin yine alt düzey bir ilişkisi sebebiyle işten çıkarılması kamu vicdanında FETÖ ile mücadele konusunda soru işaretleri oluşturmaktadır”
İşte böyle. Davutoğlu bu çalışma ile Ak Parti’ye bir hizmet sundu. Hizmetin nasıl karşılık bulacağını da yaşayıp göreceğiz.
Not: Bir umre ziyaretimiz olacak. 10 gün sonra yeniden buluşmak dileğiyle.
(1) Altın Öğütler isimli kitabımda bu Risale’nin geniş bir özetini sundum.