Davutoğlu'nun Suçu Ne?

Hakan Albayrak

Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başkanlığında toplanan AK Parti Merkez Yönetim Kurulu, Ahmet Davutoğlu ve üç arkadaşının (Ayhan Sefer Üstün, Abdullah Başçı, Selçuk Özdağ) “AK Parti İçtüzüğü’ne aykırı eylem, söz ve davranışları”ndan ötürü kesin ihraç talebiyle disiplin kuruluna sevk edilmesine karar verdi.

“Ayıklama”yı bizzat Erdoğan istediği için bu karar tabii ki oybirliği ile alındı. Erdoğan Konya’daki konuşmasında “Kağıt üzerinde üyemiz olup gönlünü bizden ayıran varsa onları ayıklamaktan çekinmeyiz” demişti, malum.

***

Ahmet Davutoğlu AK Parti’ye eleştiriler yöneltiyor ve telkinlerde bulunuyor. AK Parti’yi sahiplenerek yapıyor bunu. Erdoğan’a saygıyı elden bırakmadan yapıyor. İçeriden konuşuyor. “Biz” diyor AK Parti’den bahsederken. Yaptığına muhalefet denir mi? Ben istişare ve iç muhasebeyi tetikleme gayreti demeyi tercih ederim, ama yanlış bulduklarına karşı çıkmak bakımından tabii ki muhalefet bu. Parti içi demokrasi prensibine dayalı parti içi muhalefet. Partiden ihraç sebebi sayılmasına normalde o prensibin elvermeyeceği bir muhalefet.

Suçu ne Davutoğlu’nun?

Erdoğan, Davutoğlu ile ilgili muhtelif açıklamalarında “kuru kuruya manifestolar”a ve “lafla tehdit”e tepki gösterdiğine göre, kesin ihraç talebiyle disiplin kuruluna sevk kararının sebebini buralarda aramalıyız.

 

***

“Lafla tehdit”ten kasıt, Davutoğlu’nun 7 Haziran-1 Kasım 2015 sürecine ilişkin “Terörle mücadele defterleri açılırsa birçok insan, insan yüzüne çıkamaz” sözü olsa gerek. İlgili konuşmasında Davutoğlu, o süreçte MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye ‘ülkeyi böyle kritik bir dönemde hükümetsiz bırakmamak için’ dört ayrı hükümet formülü teklif ettiklerini, fakat Bahçeli’nin bunlardan hiçbirini kabul etmeyerek AK Parti’yi terörle mücadelede yalnız bıraktığını anlattı. Konu bundan ibaretti ve nitekim Davutoğlu konunun bundan ibaret olduğunu o konuşmadan sonraki bir açıklamasında tekrar vurgulamıştı.

Partiden ihracı gerektirecek ne var bunda?

***

Manifestoya gelince…

Hülasası: AK Parti’nin ahlaki temeli ihya edilmeli, özgürlük ve adalet bayrağı yeniden yükseltilmeli.

Erdoğan, AK Parti iktidarının Türkiye’ye hizmetleri bahsinde “Nereden nereye? İşte bunlar durup dururken olmadı. Kuru kuruya manifestolarla bunlar olmaz. Uygulamayla bu manifesto olur. İşte biz bunu yaptık. Biz bunu gerçekleştirdik. Bizim manifestomuz uygulamadır” diyor; ama uygulamadaki hatalara, AK Parti Programı’ndaki ilkelerden sapmalara ilişkin mülahazaların kritiğine yanaşmıyor. Davutoğlu’nun manifestosunda yer alan mülahazaların neresinde “AK Parti İçtüzüğü’ne aykırı”lık bulunduğu sorusu cevapsız kalıyor.

***

O mülahazalardan bazıları:

“Öncelikle siyasi ahlakın temelini dokuyan ilkeler ve değerler konusunda söylemde ve eylemde yaşanan sapmalar toplumsal vicdan ile buluşulmasını engelleyen en önemli bariyerdir…”

“Temel değerler ve ilkeler düzeyinde yaşanan savrulma siyasi söylemimizi de doğrudan etkilemiştir. Son yıllarda partimizin insan-odaklı, insan haklarına dayalı, özgürlükçü, reformcu, kuşatıcı, kendinden ve geleceğinden emin siyasi söyleminin yerini devletçi, güvenlikçi, statükocu ve salt beka endişelerine dayalı bir söylem almıştır...”

“…kendisini partimizin kurullarının üstünde gören ve adeta paralel bir yapı gibi partiyi yönetmeye çalışan bir odağın ortaya çıkması ve partinin seçilmiş yetkililerini ve kurullarını devre dışı bırakmaya kalkışması teşkilat kurumsallaşmasının özünü sakatlamıştır…”

“…ittifak siyaseti partimizi dar bir siyasi dile ve kimliğe hapsederek, ülkenin her bölgesini ve toplumun her kesimini kucaklayan özgün duruşumuza zarar vermiştir...”

***

Böyle şeyler serbestçe konuşulamayacaksa parti içi demokrasi iddiası AK Parti Programı’ndan çıkarılmalı. Kuru kuruya olmaz ki.

‘Ama Davutoğlu ve arkadaşları yeni bir parti kurma hazırlığına girişerek haddi aştılar’ mı deniyor?

Öyle deniyorsa bile, Davutoğlu ve arkadaşlarına AK Parti içinde hareket sahası tanımayan ‘parti içi demokrasi’ anlayışının sorgulanması gerek.