Hizmet, sohbet ve aidat, sorumluluğumuzu ve kulluğumuzu canlı tutan üç haslettir. Aynı zamanda birbirlerini besleme özelliğine sahiptirler. Mesai anlayışımıza da açıklık getiren bir konudur. Bu haftanın mesajını, bu önemli konuya ayırmış olduk.
Allah yolunda tüm mesai ve gayreti ortaya koymanın adı olan hizmet, yeryüzünde hiçbir zaman meşakkatten uzak kalmamıştır. Allah'ın dini için hizmet eden her insan, sülûk ettiği, yürüdüğü bu yolda muhakkak bir takım sıkıntı ve zorluklarla karşı karşıya kalacaktır. Zira bu, hizmet yolunun bir kanunudur. Bu davayı sırtlanmaya aday olmuş her yürek, çeşitli sıkıntılarla yüce Allah tarafından denenip, imtihan edilecektir. İşte bu meşakkati ve imtihanı hem güzelleştiren ve hem de devamını sağlayan sebep, sohbetlere katılmak ve az da olsa aidat ödemektir. İnfakın limiti, zerreden başlar. Sohbet ve aidatı konularını içinizde tutun ve hizmet konusuna can kulağınızı verin, diyerek başlıyoruz.
Bütün mütefekkir ve şairler fikir sancısı ve fikir çilesi çekmeden bir sonuç elde edemezler. Geride iz bırakan, unutulmayan bütün mütefekkirler çile ve ıstırap yükü taşımış olanlardır. Hal böyle iken bir davetçinin, irşatçının, Allah'ın dini ve kelimelerinin yüceltilmesi için hizmet etmeye aday olan birinin çilesiz ve sıkıntısız olması düşünülemez. Nitekim tabiatın aslî kanunudur ki, sancı ve acı olmadan semere-meyve elde edilemez. Etrafımızda bunun pek çok örneğini görmek mümkündür. Ancak acı çektikten sonra güzel netice elde edilir. İnşirah suresinde Rabbimiz şöyle buyurmaktadır: "Elbette, zorluğun yanında bir kolaylık vardır. Gerçekten, zorlukla beraber bir kolaylık vardır." İnşirah suresi/5-6
Diyebiliriz ki bu gün Müslümanlar olarak ilme ulaşmada bir problem yaşamamaktayız. Sahip olduğumuz imkânlar kolaylaştı ve böylece ilmi elde etmekte kolaylaşmış oldu. Sorunumuz zihinlere bilgi vermekte değil, yüreklere ıstırap ekememektedir. Yüreğinde acısını hissetmeyen, İslam davasını sahiplenemeyeceği ve onu ayağa kaldıramayacağı gibi, zihnine yüklediği malumattan kendisini güzel sonuca ulaştırmasını da bekleyemez. Bu yolu benimsemiş ve bu çizgide yürümekte olan insanlar, kendilerinden önceki temsilcilerin yaşadıklarını ve çektikleri meşakkatleri çekmeden, rahat bir şekilde hizmet etmeyi ve neticesinde onların vasıl olduğu sonuca ulaşmayı mı istiyorlar? Şu ayet-i kerime bu konuya açıklık getirmektedir: "Yoksa siz, sizden öncekilerin başına gelenler, sizin de başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Peygamber ve onunla beraber mü'minler, "Allah'ın yardımı ne zaman?" diyecek kadar darlığa ve zorluğa uğramışlar ve sarsılmışlardı. İyi bilin ki, Allah'ın yardımı pek yakındır." Bakara Suresi/214
Bütün oluşumlar sancıyla başlar. Sancısız oluşan hizmetler taklide dayalıdır. Unutulmamalı ki hizmetlerin takliden olması peşinden pek çok tehlikeler getirecektir. Taklit eden helak olur. Hizmetlerin doğru ve güzel sonuca ulaştırması taklitten ibaret olmasıyla değil, sancı sürecinin bir meyvesi ve neticesi olması sayesinde gerçekleşecektir. Bütün hizmetlerin arkasında bir düşünce ve duygu çilesi olmalıdır.
Kategorize edersek hizmette meşakkati iki bölümde inceleyebiliriz. Bunlardan ilki, izah etmeye çalıştığımız hizmetin oluşum sürecinde yaşanan sıkıntılardır. Bu kısım teorik olup, duygu ve düşünmeye yöneliktir. İsabetli bir hizmet yapabilmek için çekilen sancıdır. Bu süreçten sonra ortaya çıkan hizmette, baş gösterecek bir takım sorunlar vardır ki bunlarda pratik sahada olup, meşakkatin ikinci ayağını teşkil etmektedirler. Bu problemlerin kendini gösterdiği üç alan vardır: bunlar nefis, çevre ve zıt güçlerdir. Şöyle ki, düşünce bazında oluşum sürecini bitirmiş ve pratiğe hazır olan hizmetin başlangıç noktasında insanın karşısına çıkacak olan nefsidir. Başta bunu kendisi kabullenemeyecek, yorulacak, üzülecek, nefsine ağır gelecek ve bırakmak isteyecektir. Nefsini hizmet için uygun hale getirmiş insanların sıkıntı yaşayacakları ikinci adres çevredir. Etrafındaki pek çoğu, bütün gayretini sarf ederek, dinlenmek bilmeden hizmete koşmasına anlam veremeyecek, kendi çevresinde yaptığı hizmetlerle çok büyük bir başarı elde edemeyeceği düşüncesiyle hizmet hayatına müdahil olacaklardır. Direnmenin güç olduğu bu engelin ardında ise zıt güçler vardır. Bütün bunları geride bırakan hizmet erlerinin karşısına, onun ilerlemesini ve hizmet yolunda mesafe kat etmesini istemeyen, sürekli önüne takılıp düşmesi için set çekmeye çalışanlar çıkacaktır. Özetle hizmet etmek için yola çıkan kimse, başta kendi nefsi olmak üzere pek çok mâni ile karşı karşıya kalacaktır ki bunlar hizmetin ikinci planında yaşayacağı zorluklardır. Aslında Kur'an-ı Kerim "(Ey Muhammed!) Eğer seni yalancı sayıyorlarsa bil ki, senden önce de nice peygamberler yalancı sayılmıştır. Bütün işler ancak Allah'a döndürülür." Fatır suresi/4 Hitabını günümüz çağdaş davetçisi için yapmakta ve hizmetin zorluklarını vurgulamaktadır. İslam büyüklerine baktığımızda hepsinin hizmet için büyük bedeller ödediğini görürüz. Kimisi ömrü boyunca hapsedildi, kimisi idam edildi, öldürüldü. Bunların hepsi hizmetin bedelini ödemek içindi. Peki, bizler hizmetlerimiz için bedel ödedik mi? Karşımıza çıkan engellerle başa çıkabileceğimizi düşündük ve onların üstesinden gelerek hizmet edebileceğimize inandık mı? Şurası açıktır ki hizmetleri elde etmek için hiç bedel ödemedik, fakat en azından bu hizmetleri korumak için bedel ödemek durumundayız. Üzerinde yaşadığımız dünyaya, iyinin kötüden ayırt edilmesi ve imtihan edilmek için gönderildiğimizi unutmamalıyız. Bu imtihanlar kimi zaman mal ve candan eksiltme ile kimi zaman varlıkla, kimi zaman da hizmet içinde karşımıza çıkan engellerle olacaktır. Eğer İslamî bir hareketin içinde bulunuyorsak, problemler nedeniyle şevkimizi kaybetmemeli, Allah'ın bizleri kendi dinine hizmette istihdam ettiğini bilerek mutlu olmalıyız. Bu düşünceler perspektifinden baktığımız takdirde hizmet meşakkatleri davetçinin bu yoldan dönmesine ve bu davayı taşımaktan vazgeçmesine sebebiyet veremeyecektir.
yeniakit