Demirtaş bayrak dikiyor!

Ahmet Taşgetiren

Taraf'ta haber büyükçe, diğer bir iki gazetede satır arası gibi yer aldı. Değerlendirmekte tereddüt ettim, acaba gerçekten böyle bir şey söylemiş olabilir mi diye...

Dün de Taraf'ın sürmanşetine çıktı Demirtaş'ın sözleri. Bu defa Demirtaş, Taraf'tan Veysi Polat'a söylemişti aynı sözleri, çok açık ve net olarak:

"Son 45 gündür Şemdinli-Çukurca hattındaki 300-400 kilometrekarelik (Irak sınırından Türkiye'ye doğru 10-15 km içeri ve Çukurca'ya doğru da 30 km'lik bir hattan söz ediyorum) alan PKK denetiminde. Kırsal alandaki tüm yolların denetimi PKK'da. Bunun aksini iddia eden bir hükümet yetkilisi, bir bakan varsa buyursunlar beraber gidelim. Bakalım orada bir askeri nokta mı göreceğiz, yoksa PKK askeri noktası mı? Orada kara operasyonu yok, hava yoluyla bombalamalar yapılıyor. Askerin kontrol noktaları tamamen kaldırıldı, asker karakollara kapanmış durumda. Rastgele bir iddiada bulunmuyorum. Bir gerçekten söz ediyorum.

Buradan PKK'nın Türk ordusunu yendiği anlaşılmamalı. PKK da Türk ordusunu yenemez, Türk ordusu da PKK'yı... Fakat askeri olarak birbirini çok zorlayabilirler. Bu da Türk ve Kürt çocuklarının daha çok ölmesi demektir. O yüzden PKK'nın bitirilmesine umut bağlayanların bu sevdadan vazgeçip, PKK ile de, Öcalan'la da, BDP ile de sorunu konuşarak çözmeleri için bir kez daha savaşın boyutlarına dikkat çektim. Amacım savaşın çözüm olmadığını anlatmaktır. Yoksa savaşı büyütmek ve övmek için değil."

Bir de harita var

Taraf, birinci sayfadan bir de harita vermiş ve Demirtaş'ın tarif ettiği alanı taralı olarak göstermiş.
Bilmiyorum bu sözler, önceki gün yapılan Milli Güvenlik Kurulu toplantısına gelse nasıl yorumlanırdı?
Şu sıralar PKK'nın Şemdinli ya da bir başka yere "bayrak dikme" hedefinden söz ediliyor ya, işte Demirtaş bir bölgeye bayrak dikildiğini iddia ediyor. Meydan okuyor, "Gelin size göstereyim orada ne olduğunu" diyor.
Neresinden bakılırsa bakılsın, Demirtaş'ın sözleri bir alarm niteliğinde.

Demirtaş'ın sözlerini pekâlâ Bahçeli ya da Oktay Vural da seslendirip, peşine hükümete ya da güvenlik güçlerine hitaben "Ne duruyorsunuz" gibi bir cümle ekleyebilirlerdi.

Demirtaş, böyle bir alarm izlenimi doğmasın diye ve "Hükümeti PKK'nın üzerine salıyor" gibi ithama maruz kalmamak için -daha doğrusu böyle bir izlenimin ipinin çekilmesine yol açma endişesi ile- peşin telafilere yöneliyor. O zaman da sözleri, PKK adına bir "yenilmezlik" iddiasına ve buradan yola çıkıp "müzakere çağrısına gerekçe oluşturma"ya dönüşüyor.

Hangi hükümet sessiz kalabilir?

Ama neresinden bakarsanız bakın, "400 kilometrekarelik alan PKK denetiminde" gibi bir iddia, Türkiye'yi alarme etmekten başka sonuç doğurmaz.

Hele buna, "kucaklaşmadan dört saat sonra aynı yolda denetim yapan PKK'lı görüntüleri" ilave edilebiliyorsa, bunu okuyan sade insanların yüreğinin daralmaması imkânsızdır.
Demirtaş diyor ki: Gelin oraya gidelim ve gerçeği görelim!

Buna hükümet adına verilecek cevap nedir?
Gitmek ve görmektir. Her gün o yoldan bin kere geçmektir. Demirtaş'ın tarif ettiği haritayı yırtıp atmaktır.
Şunu söylemek isterim:

Demirtaş, ne kadar PKK'ya yenilmezlik izafe etmeye çalışırsa çalışsın, onun bu yaklaşımının, "Aferin koçum hadi öl ve davanı yükselt" niteliğinde bir çılgınlık yaklaşımı olduğu açıktır. Bu, hükümete yönelik çok net bir "güvenlikçi politika" empozesidir. Hangi hükümet "Siz memleketin 400 kilometrekarelik bir bölümünü terör örgütüne teslim ettiniz" şeklindeki bir iddia karşısında sessiz kalabilir? Hele aynı ortamda, iktidar partisine mensup, üstelik "sözcü" konumunda olan birisi dahil milletvekillerine yönelik "kaçırma" ihtimalleri ciddi ciddi konuşuluyorsa...

bugün