"Demokrasi ve Pragmatizm"

Millî Gazete köşe yazarı Ali Haydar Haksal, "Demokrasi ve Pragmatizm" başlıklı bir yazı kaleme aldı.

Haksal, demokrasi ve pragmatizm kavramları arasındaki ilişkiyi ortaya koyduğu yazısında, "Demokrasi dininin ilkeleri olmaz. Güne ve koşullara göre değişir. Bir zaman sosyal demokrat olur, Marksist veya Maocu olur, bir zaman sonra modası geçince liberalleşir. Bir gün Müslüman’dır muhafazakârlaşır, ardından da kapitalistleşir." derken, "Bu sisteme muhafazakârlık giysisi giydirilir, günlük yaşayışında Müslüman gibi de olunur ama bu sistemin haram ve helâlleri ile yaşanır ve gidilir." ifadelerini dile getirdi.


Yazının tamamı şu şekilde:


İki yabancı sözcüğün, kavramın hayatımıza girmesi bile bizim için başlıca bir sorun. Biri basit tanımıyla halkın kendi kendisini yönetmesi. Diğeri de çıkarcılık. Halkın kendi kendisini yönetmesi büyük bir yanlış ve sapma. Küresel dünyada, egemenlerin, güçlerin, sermayenin belirlediği bir yönetim biçimi. Güç derken, bu, çıkarcı bir anlayış, sömürücü. Egemenlerin dünyayı dört bir yandan kuşattığı ve kendine göre şekillendirdiği bir yönetim biçimi. İstendiği zaman güçlendirilen, parlatılan bir oluş. Çıkarları doğrultusunda olan bir durum. Çıkarlarına ters düştüğü andan itibaren de ters yüz edilir. Ellerinde güçlü olanaklar var: Medya ve reklâm. Bunlar bir çevreyi bir insanı, bir topluluğu göklere çıkardığı gibi bir anda da yerin dibine batırabilir. Nedensiz değil bu yapılanlar ve yapılacaklar.


Demokrasi ile yönetiliyoruz!.. Görünen yüzü bu. Bir partinin, kişinin veya bir çevrenin gücüyle orantılı. Sermaye gücünüz varsa işleri istediğiniz gibi çekip çevirebilirsiniz, kitleleri yönlendirebilirsiniz. Bu yönlendirmelerin, çekip çevirmelerin ahlâkı ve ilkesi olmaz. Hemen her durum ve davranış çıkara odaklı. Çıkarın da sınırları yoktur, vicdanı ve ahlâkı olmaz. Müslüman bir toplumda, ramazanda, oruçlu ağızlarla ibadet edilirken, demokrasinin dininin vicdanı bütün sınırları kuşatır, tutsak eder, kendine göre de yön verir. Kişi Müslüman gibidir, oruçludur, namazlıdır demokrasi dinini kurallarını hayatına uyarlamaktan çekinmez. Yalanın, iftiranın, dedikodunun sınırı yoktur. Gıybet etmenin, çekiştirmenin, yalan söylemenin kardeşinin etini çiğnediği varsayılan bir Müslüman’ın hayatına giren olumsuzlukların meşruiyeti ancak çıkarlarla tanımlanabilir. Yabancı deyiş ile pragmatizm ile.


Pragmatizmin sınırı yok. Her an ve durumda kılık değiştirebilir, dil ve üslubunu farklılaştırabilir. Dün söylediklerini bugün söylememiş varsayar. Deyim yerindeyse bir mahlûk olan bukalemuna dönüşür. Kitleleri kendine benzeten ve yönlendiren bu anlayışların demokrasi dini içinde iyice kökleştiği bir gerçek. Bu oluşun kuralları böyle. Bu dinin kuralları da böyle. Onun için her dönem kendini farklı karakterlerle yeniler. Kendine ait kavramlarla tanımlamaya fırsat verir.


Pragmatizmin sınırları olmaz. Çünkü o sermayenin ruhunu taşır, ondandır. Sezgileri kuvvetlidir nerede ne zaman nasıl davranacağını çok iyi bilir. Kendisine zarar verebilecek her hamleye karşı bir tedbiri olur. Zamanlamasını da iyi bilir.


Bu tip karakter ve yöneticiler birine bir gün hayvan der, zamanı gelince aynı kişi kardeşi ve dostu oluverir. Bu kişilerin birbirlerine olan husumetleri çıkarları için son bulur. Bir gün kafatasçı ve hayvandır bir başka zaman kardeşi oluverir. Biri bir zaman aşağılık ve haindir, günü gelince aziz oluverir.


Demokrasi dininin ilkeleri olmaz. Güne ve koşullara göre değişir. Bir zaman sosyal demokrat olur, Marksist veya Maocu olur, bir zaman sonra modası geçince liberalleşir. Bir gün Müslüman’dır muhafazakârlaşır, ardından da kapitalistleşir. Bunları sevimli gösteren giysilere bürünülür. Müslüman kişi kapitalizmin ağır kamburunu sırtına geçirmemek için onun yumuşak hâli olan liberalizme bürünür. Onun için faizin, aşırı sermayenin, gücün hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur.


İslâm’ın temel kavramları, ilkeleri, umdeleri demokrasi dininin kurallarına uydurulur. Faizli bir sistemin tahkiminde bulunulur. Asla onun yıpratmaya değiştirmeye niyetlenilmez. Çünkü çıkarlar buna engel olur. Yokluktan gelinip aşırı zenginleşmenin yolu liberal sistem içindeki meşruiyettir. Bankadır, kredidir, devletin olanaklarıdır vs. Bu yapının helâl ve haramı olmaz. Bunun sınırlarını belirleyen sistemin kendisidir. Bu yolla edinilen servet ile pekâlâ hacca gidilir, zekâtı da verilir, hayır hasenatta da bulunulur. Bu sisteme muhafazakârlık giysisi giydirilir, günlük yaşayışında Müslüman gibi de olunur ama bu sistemin haram ve helâlleri ile yaşanır ve gidilir.


Demokrasi ile pragmatizm birbirinin özdeşi. Kendileri için her zaman bir çıkış yolları olur.

Medya-Makale Haberleri

Abdurrahman Dilipak: Siyonistler suçüstü oldu!
Abdurrahman Dilipak: Kurbağa haşlaması sever misiniz?
Abdurrahman Dilipak: Bize yalan Söylediler
Mücahit Gültekin: Suriye Tartışmaları, "Kökü Dışarıda Olmak" Söylemi ve Politik Hafıza Üzerine
Abdurrahman Dilipak: Suriye İsrail’le karşı karşıya gelirse!