Son dakika haberleri... Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından ilan edilen ve Resmi Gazete'de yayımlanan depremden etkilenen 10 ili kapsayan Olağanüstü Hal (OHAL) kararıyla ilgili Cumhurbaşkanlığı tezkeresi, TBMM Genel Kurulu'nda kabul edildi.
TBMM Genel Kurul'da Kahramanmaraş merkezli depremlerden etkilenen 10 ilde OHAL ilanına ilişkin Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi üzerinde hükümet, gruplar ve şahıslar adına yapılan konuşmaların ardından gerçekleştirilen oylamada tezkere kabul edildi.
Buna göre, Anayasa'nın 119. maddesi ile 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanunu'nun 3'üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendine göre Kahramanmaraş, Adana, Adıyaman, Diyarbakır, Gaziantep, Hatay, Kilis, Malatya, Osmaniye ve Şanlıurfa'da 8 Şubat 2023 Çarşamba'dan itibaren 90 gün süreyle olağanüstü hal ilan edildi.
AK PARTİ: OLAĞANÜSTÜ TEDBİRLER ALINMASINI ZORUNLU HALE GELDİ
AK Parti Grup Başkanvekili Yılmaz Tunç, OHAL kararının, deprem felaketinin yaralarının sarılması için gerekli olduğunu belirterek, "Yaşadığımız deprem afetinin ve etkilerinin vahameti olağanüstü tedbirler alınmasını zorunlu hale getirdi." dedi.
Tunç, TBMM Genel Kurulunda, Kahramanmaraş merkezli depremlerden etkilenen 10 ilde olağanüstü hal (OHAL) ilanına ilişkin Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi üzerinde yaptığı konuşmada, Türkiye'nin, dünya tarihinin en büyük deprem felaketlerinden biriyle karşı karşıya kaldığını söyledi.
Deprem felaketinde hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, yaralılara acil şifa dileyen Tunç, ülke ve millet olarak tarihlerinin en acı, en kederli günlerini yaşadıklarını belirtti.
Pazarcık ve Elbistan merkezli depremlerin, "karada meydana gelen en büyük deprem" olarak nitelendirildiğini aktaran Tunç, "Yalnızca Cumhuriyet tarihimizin değil coğrafyamızın ve dünyanın en büyük felaketlerinden biriyle karşı karşıyayız." diye konuştu.
Tunç, felaketin yaşandığı ilk dakikalardan itibaren devletin, tüm kurum ve kuruluşlarını harekete geçirerek AFAD koordinesinde seferberlik anlayışıyla çalışmalara başladığını anımsattı.
Depremin büyüklüğü, etkilediği alan ve 10 ile yayılan yıkım etkisi dikkate alınarak, Türkiye'nin dört bir yanındaki askerlerden madencilere kadar tüm uzman personele, hemen bölgeye hareket etmeleri talimatı verildiğini vurgulayan Tunç, olumsuz hava koşullarının, ekiplerin bölgeye ulaşmasını güçleştirdiğini, yollarda meydana gelen çökmeler, havaalanlarında oluşan hasar nedeniyle ulaşımda gecikmelerin yaşandığını anlattı.
'Engelleniyoruz' sözlerini kabul etmiyoruz
Yaşanan tüm zorluklara rağmen ekiplerin, deprem bölgesine ulaşmak ve çalışmalara katılmak için fedakarca mücadele verdiğine dikkati çeken Tunç, şöyle devam etti:
"Hiçbir zorlu koşula bakmadan, devletimizin tüm imkanları seferber edilerek vatandaşlarımızın ve gönüllülerimizin de desteğiyle arama kurtarma çalışmaları büyük bir özveri ve gayretle sürdürülüyor. Şu ana kadar 113 binin üzerinde arama kurtarma görevlisi ile destek personeli enkaz bölgesinde çalışıyor, yurt içinden ve yurt dışından gönderilen takviye ekiplerle bu sayı sürekli artıyor. Çok sayıda kamu görevlisi, sivil toplum kuruluşu görevlisi ve gönüllü de yardım çalışmalarına katılıyor. Bir yandan arama kurtarma çalışmaları devam ederken aynı anda depremden etkilenen vatandaşlarımızın barınmadan gıdaya, giyimden ısınmaya kadar ihtiyaç duyulan gereksinimleri karşılamaya yönelik tedbirler alınmaya devam ediliyor."
Türkiye'nin dört bir yanından arama kurtarma eğitimi ve donanımı olan binlerce gönüllünün, AFAD'ın koordinasyonunda bölgeye koştuğuna değinen Tunç, "Bakanlıklarımıza bağlı birimlere ilave olarak parti ayrımı gözetmeksizin tüm belediyelerimiz ellerindeki araç gereçleri ve yardım malzemelerini bölgeye gönderiyor. Bu konuda hiçbir engel yok. 'Engelleniyoruz' sözlerini kabul etmiyoruz. Hiçbir engel yok." dedi.
Yüksek seviyede koordinasyon gerektiren işler yapılacak
Yaşanan deprem afetinin ve etkilerinin vahametinin, olağanüstü tedbirlerin alınmasını zorunlu hale getirdiğini belirten Tunç, Genel Hayata Etkili Afet Bölgesi olarak ilan edilen 10 ilde arama kurtarma faaliyetlerinin ve sonrasındaki çalışmaların süratle yürütülebilmesi için Cumhurbaşkanlığınca OHAL kararı alınarak Resmi Gazete'de yayımlandığını hatırlattı.
Afet yönetiminin yalnızca afetin meydana geldiği gün ve devamındaki birkaç haftayla sınırlı olmadığını dile getiren AK Parti Grup Başkanvekili Tunç, şunları kaydetti:
"Afeti yönetebilmek için afetin meydana geldiği andan itibaren vatandaşların normal hayatına başlayacağı ana kadar geçen sürecin tamamını planlayarak gerekli koordinasyonu sağlamak gerekir. Yaşadığımız felaket; 10 il, 116 ilçe, 141 belde ve 4 bin 962 köyü kapsayan çok geniş bir alanı etkiledi. Bu yerleşim birimlerinde arama kurtarma çalışmalarının koordinasyonu, yardımların dağıtılması, geçici barınma ihtiyaçlarının giderilmesi, gerektiğinde konteyner kentlerin kurulması ve devamında başlayacak olan enkaz kaldırma, hasar tespit ve yıkım çalışmaları, hasar gören altyapı tesislerinin yeniden yapılması, kalıcı konutların hızlı bir şekilde yapılarak hak sahiplerine teslim edilmesi gibi çok önemli, yüksek seviyede koordinasyon gerektiren işler yapılacak. Bu işlerin hızlı şekilde yapılabilmesi için tek elden ve yetkili bir koordinasyon merkezi oluşturulması, bürokratik işlemleri azaltacak, işlerin takibini kolaylaştıracak, vatandaşlarımızın bir an evvel normal hayatlarına geri dönmelerini sağlayacak."
OHAL kararının, vatandaşların temel hak ve hürriyetlerini sınırlandırmak için alınmadığını bildiren Tunç, "OHAL kararı yaşadığımız deprem felaketinin yaralarının sarılması için gerekli. Bu karar, depremden etkilenen vatandaşlarımızın temel hak ve hürriyetlerini bir an önce kullanabilmeleri için alınıyor. OHAL süresince çıkarılacak Cumhurbaşkanlığı kararnameleri, TBMM'de 3 ay içinde görüşülecek. Bu, Anayasa'ya, 2017 anayasa değişikliğiyle getirilen bir hüküm. OHAL'e ilişkin 3 ay içinde görüşülmeyen Cumhurbaşkanlığı kararnameleri yürürlükten kalkacak. Dolayısıyla böyle bir anayasal güvence varken bu yöndeki eleştirileri de kabul etmemiz mümkün değil." yorumunda bulundu.
"Acımız çok büyük ve üzüntümüz tarifsiz." ifadesini kullanan Tunç, ayrı gayrı olmadan bir ve beraberce milletin yüküne omuz verilmesi gerektiğini vurguladı.
Tunç, devlet ve millet el ele verilerek, dünyanın en büyük deprem felaketinin yaralarının hep birlikte sarılacağını dile getirerek, "Türkiye tek yürek, milletimiz omuz omuza verdi; acılarımızı birlikte paylaşacak, depremden etkilenen şehirlerimizi hep birlikte yeniden imar edeceğiz. Bugüne kadar olduğu gibi nice yaralarını birlikte saran bu aziz millet, bu felaketin yaralarını da birlik ve dayanışma ruhu içinde tek vücut olarak saracak." diye konuştu.
CHP: BU GERÇEĞİ GÖRMEMİZ LAZIM
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Çanakkale Milletvekili Muharrem Erkek, "Sayın Erdoğan 'ticaretteki yolsuzluklara, fitne ve fesatta, yağmalama çalışmalarına OHAL ile müdahale etme imkanı sağlayacağız' diyor. Eğer biz bunun için OHAL ilan ediyorsak vay bizim devletimizin haline." dedi.
Erkek, TBMM Genel Kurulunda, Kahramanmaraş merkezli depremlerden etkilenen 10 ilde olağanüstü hal (OHAL) ilanına ilişkin tezkerenin üzerinde yaptığı konuşmada, depremde hayatını kaybeden AK Parti Adıyaman Milletvekili Yakup Taş ve ailesinin yanı sıra tüm vatandaşlara rahmet, yaralılara da acil şifalar diledi.
Üç gündür deprem bölgesinde olduğunu belirten Erkek, kendilerine düşen temel görevlerden birinin de doğru teşhisleri koyabilmek olduğunu, halkın yalnızlığını ve çaresizliğini paylaşmak olduğunu söyledi. Erkek, "Acılarımızı ve yaralarımızı sarabilmemiz için gerçekleri de paylaşacağız." dedi.
Büyük bir çöküş ve büyük felaket yaşadıklarını anlatan Erkek, aynı zamanda bir sistemin ve liyakatsizliğin çöküşünü de yaşadıklarını savundu. Gittikleri birçok yerde enkaz başında bekleyen ailelerin yardım beklediğini gördüklerini ifade eden Erkek, "AFAD çalışıyor, devlet çalışıyor, yerel yönetimler, sivil toplum çalışıyor. Arama-kurtarma ekiplerine, doktorlarımıza, sağlık görevlilerine, polisimize ve askerimize şükran borçluyuz ama inanılmaz bir organizasyon bozukluğu var. Hala devam ediyor. Biz Sayın Erdoğan'ın dediği gibi rahat değiliz. Bu gerçeği görmemiz lazım. Çok büyük bir felaketle ve çok büyük bir organizasyon bozukluğuyla karşı karşıyayız. Yapılması gerekenleri hep birlikte hızla yapmak zorundayız. Herkes tam bir dayanışma içerisinde olmalı." değerlendirmesinde bulundu.
Erkek, binlerce insanın hayatını kaybettiği ve yaralandığı 1999'daki Marmara Depremi'nin ardından Ecevit Hükümetinin OHAL ilan etmeyi doğru bulmadığına işaret ederek, "Şimdi neden?" diye sordu.
Deprem bölgelerinin afet bölgesi ilan edildiğini anımsatan Erkek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Afet bölgesi o kadar çok büyük yetkiler tanıyor ki, iş makinelerine, mallara el koyabilirsiniz. Afet Kanunu ile çalışma zorunluluğu da getirebilirsiniz, meskun bölgeleri boşaltıp başka bölgelere nakledebilirsiniz, kamu ve özel tüm taşınmazları belli sürelerde kullanabilirsiniz, süreleri uzatabilirsiniz. Ben Cumhuriyet tarihimizde, yakın tarihte bir doğal afet sebebiyle OHAL ilan edildiğini hatırlamıyorum. En yakın 1999 depreminde o zamanki hükümet hiç bunu düşünmedi, istemedi. Şimdi neden? Sayın Erdoğan 'ticaretteki yolsuzluklara, fitne ve fesatta, yağmalama çalışmalarına OHAL ile müdahale etme imkanı sağlayacağız' diyor. Eğer biz bunun için OHAL ilan ediyorsak vay bizim devletimizin haline. Suçla mücadele etmek için OHAL'e mi ihtiyacımız var bizim? Bizim askerimiz, polisimiz, savcımız yok mu?"
Erkek, AFAD'da kritik görevde olan bir kişinin arama-kurtarma görevlerinde hiçbir uzmanlığı ve eğitimi olmadığını ileri sürerek, "Neden bu görevlere bu insanlar getiriliyor? Neden liyakatsizlik bu boyutlarda? Niye AFAD'da, Kızılay'da bu derece büyük bir liyakatsizlik var? Niye bunları yaptık?" diye sordu.
Muharrem Erkek, "OHAL ilan etmek hiçbir haklı gerekçeniz yok ama buna rağmen size 1 ay süreyle OHAL ilan edilsin imkanını verdi Millet İttifakı, onu da elinizin tersiyle reddettiniz." diye konuştu.
TEZCAN: NEDEN BU YETKİYİ İSTİYORSUNUZ?
CHP Aydın Milletvekili Bülent Tezcan, Cumhurbaşkanı'nın, depremin üzerinden 30 saat geçtikten sonra bölgeyi afet bölgesi ilan ettiğini belirterek, "Pazartesi sabahı hemen felaketi öğrenir öğrenmez afet bölgesi ilan etmeye engel olan neydi? Tek bir imzayla o sabah afet bölgesi ilan etmek mümkündü ama salı günü afet bölgesi ilan edildi." dedi.
Afet bölgesinin ardından OHAL ilanı kararının açıklandığını hatırlatan Tezcan, "Kaybettiğimiz vatandaşların canını kurtaramayan OHAL şimdi neyi kurtaracak? Enkaz altında yatan evlatlarımızı, analarımızı, kardeşlerimizi kurtarmayan OHAL, 4 gün sonra neyi kurtaracak. Neden bu yetkiyi istiyorsunuz?" ifadelerini kullandı.
Milli Savunma Bakanlığının, 58 saat sonra 3 bin 500 askerin deprem bölgesine gönderildiği şeklinde paylaşım yaptığını aktaran Tezcan, askerlerin bölgeye geç intikal ettirildiğini ve sayısının yetersiz olduğunu savundu. Bu konuda bir organizasyonsuzluk yaşandığını öne süren Tezcan, "Tüm yetkilerin tek bir elde toplandığı bir sistemde bu başarısız ve beceriksiz tutum nasıl izah edilir? Bunu ortadan kaldıracak adım OHAL ilanı mıdır? OHAL yetkilerine mi ihtiyaç var bunu yapmak için?" diye konuştu.
Tezcan, OHAL'e gerek olmadığını, Cumhurbaşkanının zaten yeteri kadar yetkisi olduğunu ancak süreci yönetme konusunda yeteneği olmadığını savundu. Tezcan, tüm dünyayı etkileyen pandemi sürecinde bile OHAL'e gerek duyulmadığını ancak şimdi 10 ili etkileyen bir süreç için OHAL yetkisi istenmesinin yanlış olduğunu savundu.
İYİ PARTİ: MEVCUT DURUMDA OHAL YETKİSİNE İHTİYAÇ YOKTUR
İYİ Parti Grup Başkanvekili Müsavat Dervişoğlu, "Mevcut durumda OHAL yetkisine ihtiyaç yoktur. Çünkü OHAL sadece hak ve hürriyetlerin askıya alınmasına imkan veren bir düzenlemedir." dedi.
Dervişoğlu, TBMM Genel Kurulunda, Kahramanmaraş merkezli depremlerden etkilenen 10 ilde olağanüstü hal (OHAL) ilanına ilişkin tezkere üzerine yaptığı konuşmada, Cumhuriyet tarihinin en büyük felaketinin yaşandığını belirtti.
Bölgeye 164 tır yardım gönderdiklerini bildiren Dervişoğlu, afet bölgesinin geniş alanı kapsaması ve olumsuz hava koşulları gibi nedenlerle çalışmaların zorlukla devam ettiğini söyledi.
Dervişoğlu, şunları kaydetti:
"Bu felaketi coğrafyamızın ve dünyanın en büyük felaketlerinden birisi haline getiren neden, deprem öncesindeki tedbirlerin yetersizliği ile deprem sonrasında afet yönetimin zamanında ve koordineli biçimde devreye girememesidir. Büyük bir insani yıkım yaşanmıştır. Deprem tesirini azaltmak için yapılması gerekenlerin yapılmadığı ortaya çıkmıştır. Bölgede 15 milyon insanımız 30 saatten fazla kendi kaderine terk edilmiştir. Tam bir kaos yaşanmış ve aldığımız bilgilere göre halen yaşanmaya da devam ediyor. Uzmanların, akademisyenlerin yıllardan beri yaptıkları ikazları hiçbir şekilde dikkate alınmamıştır. Bu felaketi insanlık tarihine geçiren bir diğer acı neden de deprem sonrasındaki afet yönetiminde beceriksizliktir. Devlet yönetimindeki koordinasyonsuzluk, depremle birlikte gün yüzüne çıkmıştır."
İktidarın, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ni daha hızlı ve etkin karar alma iddiasıyla getirdiğine değinen Dervişoğlu, şöyle konuştu:
"Anayasal ve yasal düzenlemelerin tamamı, bugün yürütme erki ve onun emrindeki kamu kurumlarına tam yetki vermesine rağmen iktidarın, OHAL ilan etme girişimi sebebini Gazi Meclis'te izah etmesi gerekir. Eğer temel meselemiz TSK'nin görevlendirilmesi ise bu yetki zaten yürütmenin elinde var. İktidar OHAL yetkisi olmadan TSK'nin tüm unsurlarını bölgeye yönlendirebilir ve istediği şekilde görevlendirebilir. OHAL ile amaçlanan, deprem bölgesinde TSK unsurlarını kullanmak ise bunun için OHAL'e ihtiyaç yoktur. Mevcut durumda OHAL yetkisine ihtiyaç yoktur. Çünkü OHAL sadece hak ve hürriyetlerin askıya alınmasına imkan veren bir düzenlemedir. Bu hakların askıya alınmasına ne gerek var? OHAL afetle mücadelede yetersizliğin tartışılmasını gündeme getirilmesini yasaklamaktan, iyi niyetli uyarıları engellemekten başka ne işe yarayacaktır? Bunu neden istiyorsunuz?
Afetlere acil müdahale çalışmaları zaten TSK'nin asli vazifeleri arasında yer alıyor. Eğer asıl konu ordunun seferber edilmesi ise ordu bu durumda zaten seferber edilebilir. Afet bölgesi ilanı ordunun en etkili şekilde kullanılmasını mümkün kılmaktadır. Eğer ordunun seferber edilmesi açısından bir yasal düzenleme söz konusu ise buradan hep birlikte konuşalım. "
Mevcut kanunların, afetlerin meydana gelmesi durumunda mülki amirlere olağanüstü yetkiler verdiğine dikkati çeken Dervişoğlu, geçmişte bazı iktidarların da bu kanunlara başvurduğunu, hızlı karar mekanizmalarının olduğunu, bu nedenle iktidarın OHAL talebinin hiçbir tutarlı ve mantıklı izahının olmadığını savundu.
Dervişoğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:
"OHAL ile belediyelere ait olan karar alma ve uygulama yetkisinin valiliklere ve kaymakamlıklara devri söz konusu olacak. Bugün bize lazım olan kişi hak ve hürriyetlerini kısıtlamak ve yeni kayyum modellerinin oluşturulmasına seyirci kalmak değil, vatandaşlarımızı karşı karşıya kaldığı bu facianın yıkıcı etkilerinden kurtarmaktır. Milletimiz, devletini karşısında değil yanında görmek istiyor. Bugün daha fazla kurtarma ekibine, iş makinesine, çadıra, ısıtıcıya, gıdaya, ilaca ihtiyacımız var. Bütün bunlara rağmen koordinasyonsuzluk, hazırlıksızlık, müdahale kabiliyetindeki yetersizlik nedeniyle eksikliklerin ikmali bakımından kısa bir süre olağanüstü hale ihtiyaç varsa, 1 aylık olağanüstü hal ilanına sıcak bakabileceğimizi de iktidar partisine bildirdik. OHAL ve benzeri yöntemler sadece afet ve acil durumlarla ilgili teknik ve insani çalışmalarla sınırlı kalmaz, kanser gibi her yere yayılma istidadı sergiler."
Dervişoğlu, 3 aylık OHAL ilanına karşı oy kullanacaklarını bildirdi.
HDP: BASİRETLİ BİR YÖNETİMİN AFET YÖNETİMİ İÇİN OHAL'E İHTİYACI YOK
HDP Grup Başkanvekili Hakkı Saruhan Oluç, deprem bölgesinde OHAL ilanına karşı olduklarını, doğru ve gerekli bulmadıklarını söyledi.
Oluç, TBMM Genel Kurulu'nda, Kahramanmaraş merkezli depremlerden etkilenen 10 ilde olağanüstü hal (OHAL) ilanına ilişkin Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi üzerinde konuştu.
Etki gücü yüksek, sonuçları çok ağır bir felaketle karşı karşıya olduklarına işaret eden Oluç, iki büyük depremle 10 ilin enkaza dönüştüğünü belirtti.
HDP'li Oluç, hem Türkiye hem de Suriye'deki depremlerde hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, yaralılara acil şifa diledi.
Deprem haberini alır almaz, partisinin seferberlik ilan ettiğini belirten Oluç, milletvekillerinin, depremin yaşandığı illerde vatandaşlarla bir arada olduğunu anlattı.
Oluç, depremlerde yıkılmayacak binalar yapmanın tedbir olduğunu, ancak tedbirlerin alınmadığını öne sürerek, "Devletin görevi binaların uygunluğunu ve yerini kontrol etmek. Ona göre ruhsat vermek ya da vermemektir. Yeterince doğru yapılıyor mu bu görev? Hayır. Deprem olduğunda yaraları sarmak için hazırlıklı olmak gerekir. Yeterli hazırlık var mı ? Yok. AFAD yetersiz, ayrılan bütçe komik. Hem eleman hem de ekipman eksik. Bu yetersizliğin yarattığı en önemli sonuç, zamanında müdahale edilmemesinin yarattığı ağır insanlık trajedisi." diye konuştu.
17 Ağustos 1999 depreminin üzerinden çeyrek asır geçtiğine dikkati çeken Oluç, bu süre içinde ders çıkarmayan, yeterli politika ve çözüm üretmeyen bir yaklaşımı, Kahramanmaraş merkezli depremlerde apaçık gördüklerini aktardı.
İstanbul'da yaşanacak bir depremin sonuçlarını düşünmek bile istemediklerini dile getiren Oluç, "İstanbul'da olası bir depremde yıkılacağı tahmin edilen bina sayısı, en iyimser beklentiyle 190 bin civarındadır. Bugün deprem bölgesinde yıkılmış bina sayısı, resmi açıklamaya göre 6 bin 444'tür. Felaketi düşünebiliyor musunuz?" sorusunu yöneltti.
Meclis'te kurulan deprem araştırma komisyonunun, 500 sayfalık bir rapor yayımladığını ve bu raporda 268 öneriye yer verildiğini anımsatan Oluç, iktidarın, önerilerin gereğini yapmadığını savundu.
"Deprem 'geliyorum' dedi"
Devletin 1999'da yaşanan depremden bu yana yeterli hazırlığının olmadığının bir kez daha ortaya çıktığını ileri süren Oluç, şunları kaydetti:
"Yöneticiler 'çok büyük dersler aldık' diyor. Nerede o dersler? Göremiyoruz. Türkiye deprem ülkesidir. Deprem gibi bir afeti, felakete dönüştüren ise tedbirsizliktir, zamanında gerekli önlemlerin alınmamasıdır. Yapılaşmadan tutalım da arama kurtarma faaliyetlerine varıncaya kadar, gerekli derslerin çıkartılmadığı, organize olunmadığı görülmektedir. Bilim insanları yıllardır uyarmaktadır. Kahramanmaraş depremi 'geliyorum' dedi. Bunun bilinmemesi imkansızdı. 'Geliyorum' diyen bir deprem karşısında hangi hazırlıklar yapıldı? Maalesef yine aynı vurdumduymazlıklar yaşandı. Görmezden gelindi. En başta alınması gereken tedbirler günler sonra alınmaktadır. İşte bu yaklaşım, öngörüsüzlüğün, tedbirsizliğin ve organizasyonsuzluğun sonucudur. Arama kurtarma çalışmalarına katılan AFAD personeli sayısında da tablonun ne olduğu belli değildir. Selde, orman yangınlarında gördük, yurttaş çaresizliğe sürüklendi. Yurttaşa yardımcı olması gereken sosyal devlet, halktan IBAN'la para toplayan devlete dönüştü."
HDP Grup Başkanvekili Oluç, 10 ilin afet bölgesi ilan edildiğini hatırlatarak, bölgede yapılması gerekenlerle ilgili iktidarın elinde yeterince yetkinin bulunduğunu dile getirdi.
Oluç, "İktidarın önceki pratiklerine bakarsak, bunun afet yönetimi değil tam tersine böylesi bir dönemde halkı baskılamak, basını susturmak, muhalefeti engellemek gibi sonuçlar çıkaracağı kuvvetle muhtemeldir. 2016 sonrasında yaşananlar bunu göstermiştir. Ayrıca basiretli bir yönetimin afet yönetimi için OHAL'e de ihtiyacı yoktur." ifadesini kullandı.
OHAL ile birbirini takip eden hukuksuz uygulamaların devreye konulabileceğini savunan Oluç, "Afet bölgesi ilanıyla bu iktidarın yapamayacağı hiçbir şey yoktur. Ayrıca yürütmenin elindeki olağanüstü, mutlak iktidar yetkileri ile de yapamayacağınız hiçbir şey yoktur. Derdiniz ne? Seçimlere gidiyoruz. Mayısta seçimler yapılacak diye konuşuluyordu. OHAL ilanı ile bunun bir alakası olabilir mi acaba? Bunları düşündürtüyorsunuz. Bu nedenlerle OHAL ilanına karşıyız, doğru ve gerekli bulmuyoruz." değerlendirmesinde bulundu.