Almanya'da nasname yayınları tarafından Çapraz Ateş adıyla kitaplaştıran Abdülkadir Aygan'ın anılarından bir bölüm Cemal Temizöz'le çok ilginç detaylar veriyor. Aygan'ın anılarında bir süre önce evinde intihat ettiği açıklanan Abdulkerim Kırca'nın da Güneydoğu'daki faaliyetlerine yer veriliyor..
Anılarda Cemal Temizöz'ün Cizre'de sivil ekibe dahil edilmesinden sonra yine Diyarbakır Cezaevinden tahliye edilen itirafçılardan Hıdır Altuğ ve Adem Yakın'ın da da bu ekibe dahil edildiği belirtiliyor.
Faili meçhul cinayetler dolayısıyla gözaltına alınan Albay Cemal Temizöz'le ilgili Aygan'ın anılarından bir bölüm şöyle:
"Adem, cezaevinde iken kendisi gibi itirafçı olan Cihan İşlek adındaki Cizre'li bayanla evlendi. Onların evini de bizim kalmakta olduğumuz Kurdoğlu lojmanlarına taşıdılar. Cihan İşlek lojmanda kalırken, eşi Adem Cizre`de kontra faaliyetleri yürütüyordu.
Ayda bir kere evine uğrardı.
Hıdır Altuğ ise Dersim-Çemişgezekli'ydi. Kollarında, yıllar öncesinde yakalandığı operasyonda patlayan bir el bombasının şarapnel parçaları duruyordu. Ameliyati riskli görüldüğünden bu parçalar çıkarılmamıştı. Bu ekip, Cizre-Şırnak-Silopi-İdil-Midyat-Suriye sınır bölgesinde ve Güney Kürdistan`a yönelik Kontr-gerilla faaliyetleri yürütüyorlardı.
Sonradan bu ekibe Beytüşebbaplı Sefer Bildik de dahil edilmişti. Zaho`daki birçok Kürd insanının ölümüne ve yaralanmasına sebep olan bombalama eylemini Sefer Bildik gerçekleştirmişti.
ALBAY CEMAL TEMİZÖZ
Kısa bir süreliğine itirafçı olan Hüseyin Bülbül de bunlarla beraberdi. Bu ekip yüzbaşı Cemal Temizöz`ün emrinde çalışıyordu. Hıdır Altuğ ise, Suriye sınırından içerde bazı petrol kuyularına ve muhabarat binasına karşı sabotaj eylemleri gerçekleştirmişti. Ekipte iki tane de uzman çavuş sivil olarak görev yapıyordu.
Bunlar, bölgede PKK`lı olarak bilinen insanları kör kuyulara atmak, sığınaklara indirip mayın ve bombalarla imha etmek, bazı evlerin temeline patlayıcı yerleştirip havaya uçurmak, birçok insanın para ve ziynet eşyalarını gasp ettikten sonra öldürüp taş yığınlarının altına gömmek, işkence ile, örgüt yandaşları hakkında bilgi almak gibi, insanlık dışı faliyetlerde bulunmuşlardı.
Bu ekipte yer alanlar çok kısa sürede daire,araba ve para sahibi oldular. Başka insanların yıllarca çalışarak elde edemedikleri servetleri, yürüttükleri kirli savaş sayesinde kısa sürede elde etmişlerdi.
Abdülhekim Güven (Ferit), Diyarbakır-Ofis semtinde bizim lojmanlara yakın mesafede bir apartman dairesi satın almıştı. Altında her zaman son model arabalar vardı. Sonradan bir inşaat şirketi de kurdu. Üç-dört çocuk babasıydı, fakat eşiyle arası iyi değildi. Diyarbakır merkezindeki eski PKK taraftarı olan ailelere arasıra uğrardı. Bu aileler onun babasının "şeyhlik" konumundan dolayı saygı gösterirlerdi. Birçoğu da korkusundan ona iyi davranıyordu.
Diyarbakır dışında, Mersin`de de Nusaybinli bir aile vardı. Bu ailedeki bayanlarla yakın ilişki içerisindeydi. Aile Nusaybin ve Mersin'de "yurtsever" olarak tanınıyordu. A.Hekim Güven, Cizre´den Diyarbakır`a döndükten sonra özel bir görevli gibi her akşam mesaiden sonra beni dışarıya çağırıp hergün ayrı bir içkili mekana davet ederdi.
Bazen Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti`ne, bazen de Mimarlar Lokali'ne davet eder hesabı da kendisi öderdi. Eğlence için su gibi para harcardı.
Gazeteciler Cemiyeti'nde birkac kez Hürriyet Gazetesi muhabiri Naci Sapan`la görüştüğünü gördüm. İçkili restaurantlarda bircok kez emniyet istihbarat şubeden komiserlerle otururdu. Her zaman kendisi hesabı öderdi.
Kendisine Amerikan Konsolosluğu'ndan Güneydoğu meselesi için danışmanlık yapmasi yönünde teklif geldiğini, bu teklifi kabul etmesi halinde kendisine her ay 150 ABD doları maaş verileceğini söyledi.
Birgün kendisiyle şehir içinde ve şehir dışında arabayla tur atarken, Mardin yolu üzerinde, genelevden çıkıp şehir merkezine giden Cizreli Melle İzettin ve şöförüyle karşılaştık. A.Hekim Güven bu şahısları durdurup samimice sohbete daldı. Daha önce Melle İzettin'in Cizre`deki PKK milislerinin sorumlusu olduğunu söylemişti. Onlar yol kenarında konuşurken ben arabada oturuyordum.
Bir süre sonra yanıma gelerek; "Bahsettiğim Cizreli milis sorumlusu budur, bunları kandırıp JİTEM'e götürelim" diye teklifte bulundu.
Ben de onayladım.
A.Hekim onlara "Bizim arabayı takip edin, şehre gidip bir çay içelim" diye seslendi.
Melle İzettin de kabul ederek peşimizden Saraykapı`daki JİTEM`e geldiler. Arabalarını park ettirip içeriye davet ettik. Onlar girişteki misafirhanede beklerken, biz A.Kerim Kırca binbaşının makamına çıkıp durumu bildirdik.
ABDULKERİM KIRCA ÖDÜL ALIRKEN VE ABDULKADİR AYGAN (GÖZLÜKLÜ)
İNTİHAR EDEN ABDULKERİM KIRCA DA ONLARLA BİRLİKTE
Abdulkerim Kırca, timdeki diğer rütbelileri çağırıp, misafirhanede beklemekte olan şahısları hücreye atmalarını emretti.
Melle İzzettin ve şöförü tuzağa düşürülmüşlerdi. Hücreye atıldılar ve birkaç gün tim personeli tarafından işkenceyle sorgulandılar. Ben ve A.Hekim Güven bu sorgulamaya katılmamıştık. Üç-dört gün sonra sorguları bittince, şahısların gözleri ve elleri bağlı olarak iki sivil araçla, Diyarbakır dışına Siverek taraflarına götürdük. Diyarbakır-Siverek karayolunun il sınırı civarında yol kenarındaki karayolları şantiyesine ait büyük bir çukurda, A.Hekim Güven tarafından, susturucu takılmış tabanca ile kafalarına birer kurşun sıkılarak öldürüldüler.
Sonra da sivil memur Kemal Emlük tarafından üzerlerine benzin -mazot karışımı dökülerek yakıldılar. Bunu yapmaktaki amaç cesetlerin teşhis edilmemesi içindi. Olay yerine yakın küçük bir köy vardı. O gün hava biraz sisli olduğu için kimse bizi fark edememişti. Olay yerinden arabayla Diyarbakır`a dönerken arabada birisinin ceketinin kaldığını farkedince, yol kenarına attık. Bu şahıslara ait steyşın (station) Toros otomobil JİTEM'de alıkonularak kullanıldı.
Güven ve Altuğ bir gün Cizre`den bir beyaz steyşın (station) Renault marka araba getirdiler. Plakayı çıkarmışlardı. Arabayı Diyarbakır Saraykapı`daki JİTEM`e getirdiler. Kime ait olduğunu bilmiyorum, fakat infaz ettikleri bir kurbana ait olduğunu tahmin ediyordum. Arabayı Cizre`den Diyarbakır`a kadar susuz getirdiklerinden, motor üst kapağı çatlamış ve contalar yanmıştı. Sonra bu arabanın tamiri jandarma bölge komutanlığı kademesinde yapıldı.
Bu ve başkaca el konulan arabalara sahte plakalar takılıp JİTEM personelince kullanılıyordu. Polis kontrollerinde resmi mühür ve imza bulunan resmi görev kartı ve JİTEM kimlikleriyle rahatça geçilirdi.
Polis bu durumlarda araçtaki şahısları ve aracı kontrol edemezdi. Bazen kontrole yeltense de anasından doğduğuna pişman edilirdi.
SUSURLUK OLAYINDAN SONRA JİTEM`İ KAMUFLE ÇABALARI VE PSİKOLOJİK HAREKAT BİRİMİ
Türkiye`nin Susurluk ilçesindeki kamyon kazası, varolan kirli ilişkiler ağını ortaya sermişti. Bu kazayla devlet-mafya-çete ilişkileri gün ışığına çıkmıştı. Tüm dikkatlerin kirli savaş odaklarının üzerine çevrilmesi üzerine, devlet içerisinde yuvalanmış olan, Özel Savaş teşkilatları kendilerine çeki düzen vermek, ortalık yatışıncaya kadar görünmemek veya başka adlar altında faaliyetlerini yürütmek yolunu seçtiler.
Bunlardan vahşette sınır tanımayan bir teşkilat da JİTEM'di.
1990 li yıllarda binlerce insanı yasadışı yöntemlerle kaçırarak işkence eden, sonra da öldürüp cesedini dahi kaybeden bu teşkilat da yukarıdan gelen emirle kılıf değiştirdi ve bir süreliğine bu faaliyetlerine ara verdi.
Bölgelerdeki JİTEM gurup komutanlıkları, jandarma bölge komutanlıklarına bağlandı. JİTEM timleri ise alay komutanlıkları emrine verildi. Buna ek olarak psikolojik harekat birimleri kuruldu. Bu birimlerin başına Erhan Tavşanlı albay tayin edildi.
O esnada Diyarbakır Jitem gurup komutanı makamına Ali Yıldız binbaşı tayin edildi. Abdülkerim Kırca ise, Ankara'daki Guruplar Komutanlığı'na atandı. Bu göreve atandıktan kısa bir süre sonra ani bir emirle Antalya jandarma komutan yardımcılığı görevine verildi. Antalya-Serik'te PKK gerillalarıyla çıkan çatışmada şaibeli bir şekilde sırtından aldığı bir kurşun yarasıyla ömür boyu tekerlekli sandelyeye bağlı olarak yaşayacağı bir hayata mahküm oldu.
İlahi adalet bazen gecikmiyordu.
Abdülkerim Kırca, Diyarbakır`da görevde iken diz çöktürüp kafalarına kurşun sıkarak öldürdüğü genç insanların vebalini ödüyor. Aldığı kurşun yarasıyla ölseydi, belki bu onun için kurtuluş olurdu. Ömür boyu bir tekerlekli sandalyede, belden aşağısı felçli olarak yaşaması bütün zalimlere bir ibret-i alem'dir.
Son düzenlemeden sonra JİTEM gurup komutanlığı emrindeki personel kendi asli, yani "kanuni" görevine döndü denilebilir. Hepimiz evrak, yazı ve istihbarat işiyle iştigal etmeye başlamıştık. Hatta boş zamanlarımızda görev binamızın arkasında bulunan küçük arazide bostan bile ekmeye baslamıştık.
10. Cumhurbaşkanı Sezer de Kırca'ya ödüllendirmişti.
Fakat, Jitem Diyarbakır Timi´nin başında bulunan Zahit Engin (Cemal Yüzbaşı), kendi emrindeki elamanları boş durdurmuyordu.
Hergün bir kaç insanı kanundışı yöntemlerle yakalayarak, Saraykapı'daki hücrelere atıp işkence ile sorguladıktan sonra, cesedini sağa sola atıyorlardı.
Bazen mesaiye erken geldiğimde Şehmuz (Yüksel Uğur) uzman çavuşun bazı elbise ve şahsi eşyaları yakarak imha ettiğini görüyordum. O zaman anlıyordum ki yine bazı insanları infaz etmişler ve arkada delil bırakmamak için o insanların şahsi eşyalarını imha ediyorlar.
Başımızdaki Ali Yıldız binbaşı, bize dış görev vermiyordu. Basınla ve JİTEM dışında kimselerle konuşmamızı yasaklamıştı. Kendisi, arasıra Diyarbakır`a gelen ünlü mafia babası Sedat Peker`le ilgileniyordu. Sedat Peker Jitem`e misafir geldiği zaman onun önünde düğmelerini ilikleyip arabasının kapısını açıyordu.
Ali Yıldız binbaşı, Ceyhanlı bir çiftçi ailenin oğluydu. Kendisine emir eri olarak Haruniye'li bir asker seçmişti. Kış ortasında, yerde kar varken dahi yaptırdığı serada marul, maydanoz, tere, roka gibi sebzeler yetiştiriyordu.
Susurluk kazası onu da temkinli olmaya sevketmişti. 1985 lerde tanıdığım Ali Yıldız ile son gördüğüm arasında dağlar kadar fark vardı. Zaten Diyarbakır'daki görevinde fazla kalmayarak batıya tayin edildi.
Ali binbaşıdan sonra Diyarbakır JİTEM Grup Komutanlığı görevine Cizre jandarma komutanı olan Cemal Temizöz (Metin) binbaşı atandı. Bu jandarma komutanı, henüz Cizre'de yüzbaşı rütbesinde görev yaparken, kendisine verilen geniş yetkilerle, Özel Savaş'ta epeyce tecrübe sahibi olmuştu. Diyarbakır'a atanmadan önce, görev yaptığı Cizre ve çevresinde kaç kişinin faili meçhul şekilde kaybedildiğini bilmiyorum.
Fakat, kaybedilen insanların akibetinden % 90 ından bu kişi ve emrinde çalıştırdığı kontra timinin sorumlu olduğuna adım gibi eminim.
Bazen A.Hekim Güven ile dedikodu tarzında konuşurken bu şahıs, Cizre çevresinde 7 kişiyi birlikte nasıl kör bir kuyuya attıklarını, örgüte ait sığınaklara insanları nasıl indirip, sonra sığınakta bomba ile imha ettiklerini, bazı insanların evlerinin temeline nasıl anti-tank mayın döşeyip patlattıklarını gayet soğukkanlı olarak anlatıyordu.
Tabi ki tüm bu insanlık dışı faaliyetler Cemal Temizöz'ün emir ve direktifleriyle gerçekleştirilmişti. Diyarbakır'daki JİTEM`in başına atanınca, Susurluk olayı sonrasının taktiğine uygun olarak, o da araziye uymuştu.
Cizre`de iken yeterince "nüfus planlaması" yapmıştı. Artık yukarıdan gelen talimata uygun olarak "asli istihbarat" görevine dönmüştü.
Emrindeki personele devamlı yeni talimatlar vererek adımlarını daha dikkatli atmaları gerektiğini hatırlatıyordu. Örgütü çözebilecek nitelikte bilgileri elde etmeye çalışıyordu.
Bu esnada, Şemdin SAKIK`ın Güney Kürdistan'da yakalanıp Diyarbakır'a getirilmesi Temizöz'ün işine yaramıştı. "Şemo" haftada bir iki kez cezaevinden çıkarılıp Saraykapı`ya getiriliyor ve kapalı kapılar ardında görüşmeler yapılıyordu. Bu görüşmelere A. Hekim Güven de dahil ediliyordu.
Metin binbaşı kendi grubuna insan avlamayı veya yargısız infazı yasaklamıştı. Ancak, bizimle aynı binada kalan Jitem Timi`nin başındaki Zahit Engin yüzbaşı yine boş durmuyordu. "Faili meçhul"lere devam ediliyordu. Bu faaliyetlere benim çalıştığım Jitem Grup Komutanlığı'nın personeli dahil edilmiyordu.
O esnada, Diyarbakırlı bazı işadamlarının arasında bilmediğim bir sebepten dolayı çekişme yaşanıyordu. Diyarbakir Söz TV ve Gazetesi'nin ve Altındağ İnşaat şirketinin sahibi Mehmet Ali Altındağ ve Kaya İnşaat`ın sahibi Ali İhsan Kaya arasında bir çatışma başlamıştı. Jandarma Bölge Komutanlığı sorgulamasında görev yapan Ali Kaya (Mutkili Ali) ve A. Hekim Güven, Ali İhsan Kaya`nın tarafını tutup Altındağ`ın aleyhinde üst makamlara sahte ve asılsız suçlayıcı raporlar sunuyorlardı. Bazen Altındağ`ın PKK`ye yardım ettiğini, bazen de Hizbullahı örgütleyip finanse ettiğini söylüyorlardı.
Her akşam A. İhsan Kaya'nın Elazığ yolu üzerindeki Kaya Tekstil şirketine gidip birlikte yiyip-içiyor ve Altındağ'ı mahfetmek için plan yapıyorlardı.
Bir gün A.Hekim Güven beni de Kaya Tekstil'e götürdü. O sırada banka kredi kartımdan dolayı zor durumdaydım. Güven bu konuyu A.ihsan`a açmıştı ve yardımcı olmasını istemişti.
Ali İhsan Kaya bana 145 milyon TL. vererek bununla kredi kartı borcumu kapatmamı istedi. Daha sonra, konuyu Altındağ meselesine getirip bu konuda kendilerine yardımcı olmamı istedi. Ben M.Ali Altındağ'ı hayatımda görmemiştim.
Kaya'ya "bu konuyu düşüneceğim" dedim.
Oradan ayrıldık.
Sonradan Metin binbaşı beni ve Kemal Emlük'ü Elazığ yolu üzerindeki Altındağ turistik tesislerine gönderip, burada Hizbullahçılar'a ait dershane bulunup bulunmadığını araştırmamızı istedi. Çevrede yaptığımız araştırmada Kur'an kursuna benzer bir vakfın varlığını tesbit ettik.
JİTEM`le çalışan Hıdır Altuğ (Tayfun), Ali İhsan Kaya`ya özel koruma görevlisi olarak verilmişti.
JİTEM NEDİR, NE DEĞİLDİR?
JİTEM (Jandarma İstihbarat ve Terörle Mücadele) teşkilatının kuruluş fikri, bildiğim kadarıyla1989 larda, Korgeneral Hulusi Sayın, Cem Ersever, Hüseyin Kara ve Aytekin Özen adlı jandarma subayları tarafından üst makamlara önerilmiş ve onay alınarak hayata geçirilmiştir.
İsmi geçen kurucularla aynı fikirde olan birçok subay ve astsubay daha sonra bu çatı altında toplanıp görevi biribirine devrederek faaliyetlerini sürdürmüşlerdir.
Veli Küçük, Arif Doğan, Abdülkerim Kırca, Ali Yıldız adlı subaylar ve Rasim Kara, Şaban Astsubay adlı astsubaylar da bu teşkilatin ilk çekirdek kadrosu arasındaki yerlerini almışlardir. JİTEM`de fiilen görev alan komutanlardan başka, bu organizasyonu destekleyen üst düzeydeki subaylar vardır.
Olağanüstü Hal Bölgesi'nde görev yapan paşalardan Hulusi Sayın, Hikmet Köksal, Hasan Kundakçı ve Necati Özgen bu teşkilati "terörle mücadele" adı altında yönlendirmiş, maddi ve manevi olarak desteklemişlerdir.
Ayrıca politikacı ve üst düzey devlet görevlilerinden OHAL bölge valileri Hayri Kozakcıoğlu ve Ünal Erkan ile zamanın başbakanı, DYP lideri Tansu Çiler aleni olarak JİTEM`i her yönüyle destekleyenler arasındadırlar.
Bu teşkilatta 2-4 yıl görev yapan subaylar, dönüşümlü olarak görevi birbirlerine devrederler. Bu subayların hepsi de gençlik dönemlerinde Ülkü Ocakları ve benzeri örgütlerde faal olarak yer almış veya aynı görüşü paylaşmış olanlardan seçilmişlerdir.
Hepsi de İzmir-Foça'da komando eğitimi ve özel kurslardan geçmiş olup, birçoğu da Amerika ve başka ülkelerde özel kurslar görmüşlerdir. Türkiye`deki Özel Harp Dairesi`ne bağlıdırlar."
ABDULKERİM KIRCA KİMDİR?
Eski JİTEM Diyarbakır Grup Komutanı Albay Abdülkerim Kırca'nın adı Diyarbakır'da 1990'lı yıllarda kaçırılıp öldürülen 8 kişiyle ilgili soruşturmada geçti. Kırca, 'Yeşil' kod adlı Mahmut Yıldırım ve PKK itirafçısı Abdülkadir Aygan'ın da aralarında bulunduğu 7 zanlı bu cinayetlerle ilgili 13 yıl süren bir soruşturmanın zanlılarıydı.
Eski PKK itirafçısı ve bir süre JİTEM'de de çalışan Abdülkadir Aygan'ın bazı yayın organlarında yer alan beyanları 13 yıllık soruşturmanın sonunda davanın başlamasını sağladı. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, 8 dosyayı birleştirerek dava açtı. Özel yetkili ağır ceza mahkemesinde görülen dava, görevsizlik kararı verilerek askeri mahkemeye gönderildi.
Avukat Habibe Danışman, dava ile ilgili şu bilgileri verdi:
"Askeri mahkeme 3 asker sanıkla 5 itirafçının dosyalarını ayırdı. İtirafçılarınki 2 ağır ceza mahkemesine gönderildi ancak bu mahkeme tekrar görevsizlik kararı vererek 6. ağır cezaya gönderdi. Burada da görevsizlik verilince dosya birkez daha uyuşmazlık mahkamesine giti. Dosya top gibi bir oraya bir buraya gidip geliyordu. Biz bu arada Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) başvurduk. Başvuru kayıt alıtna alındı. Şimdi bu davaların sonucu bekleniyor."
Dava için şimdi uyuşmazlık mahkemesinden gelecek karar bekleniyor ancak taraflar bu davadan çoktan umudunu kesti. Avukat Danışman, "Açıkcası biz bu davadan bir şey beklemiyoruz. Çünkü gelince yeniden görevsizlik verilecek" diye konuştu.
Evinde ölü bulunan Kırca'nın da aralarında bulunduğu 8 sanık hakkında, 8'er kez müebbet hapis cezası isteniyor...
ABDULKERİM AYGAN JİTEM'DEKİ DİĞER İTİRAFÇILARLA BİRLİKTE (GÖZLÜKLÜ)
TEMİZÖZ İSMİ NASIL GÜNDEME GELDİ?
Kurmay Albay Cemal Temizöz ismini Türkiye ilk kez 1992-1994 arasında duydu. Temizöz, ölüm kuyularına insanların atıldığı iddialarının gündeme geldiği bu yıllarda Cizre İlçe Jandarma
Komutanlığı görevini yürütüyordu.
Temizöz'ün gözaltına alınmasında, Ergenekon soruşturması ve bununla koordineli yürütülen ölüm kuyuları soruşturmasında Diyarbakır'da gözaltına alınan bazı şüphelilerin, Temizöz'ün ismini vermesi ve pek çok olayın sorumlusunun Temizöz olduğunu ileri sürmeleri etkili oldu. Son 10 günde Cizre ve Silopi'de gerçekleştirilen kazılarda çok sayıda kemik ve elbise parçalarına rastlanmıştı. Temizöz, Ergenekon soruşturmasının tutuklu şüphelisi Tuğgeneral Levent Ersöz ile de "mesai arkadaşı" olarak tanınıyor. İddialara göre, bazı faili meçhullerin talimatını bölgede görev yaptığı dönemde Erzöz verirken, bu talimatları Temizöz uyguladı. İsmi, AİHM kararlarında da geçen Temizöz, Diyarbakır Jandarma İstihbarat Grup Komutanlığı döneminde de kamu görevlilerinin fişlenmesi belgelerini imzalayan kişi olarak geçti. JİTEM davası avukatlarından Tahir Elçi, Temizöz'ün bölgedeki pekçok karanlık işte adının geçtiğini ileri sürerek, "Şikayetler var. Eski JİTEM elemanı Aygan'ın da ifadelerinde adı geçiyor" dedi.
Şemdinli'de ismi geçti
Kayseri İl Jandarma Alay Komutanı olarak gözaltına alınan Temizöz bu göreve Ağustos 2008'de getirildi. Temizöz ismi ilk olarak eski PKK itirafçısı ve JİTEM elemanı Abdulkadir Aygan'ın ifadelerinde "jitem komutanı" olarak geçiyordu. Aygan'ın iddiasına göre, Temözöz 1987'den itibaren Diyarbakır'ın Saraykapı Semti'nde bulunan Merkez İlçe Jandarma Komutanlığı ek binalarında faaliyet yürüten JİTEM'de Arif Doğan, Cem Ersever, Abdülkerim Kırca gibi isimlerin ardından komutanlık yaptı. Temizöz, Aygan'ı yanına çağırarak "gördüklerini unut" talimatı da vermekle suçlanmıştı. Temizöz ismi ayrıca 9 Kasım 2005'te bombalanan Umut Kitapevi davasından sonra hazırlanan Şemdinli iddianamesinde de geçti.
200 kayıp onun döneminde
Şırnak Baro Başkanı Nuşirevan Elçi, gözaltıyla ilgili şöyle dedi: "1992-96 arasında Cizre Jandarma İlçe Komutanı olarak görev yaptı. Ardından Diyarbakır İstihbarat Grup Amiri olarak görevlendirildi. Kamil Atak'ın belediye başkanı seçilmesinde Temizöz'ün rolü olduğu biliniyor. Cizre'de 200 kayıp ve faili meçhulün Temizöz'ün döneme ait olması dikkat çekici." Son gözaltı Ergenekon operasyonlarının Doğu'ya kayabileceği belirtildi.
Analitik Bakış