Derin sessizlik!

Abdurrahman Dilipak

Bir süreden beri birileri, Türk-Yunan çatışması için zemin oluşturmaya çalışıyor. Yunan, fiili işgal altında. ABD, Irak’ın işgalinde Türkiye üzerinden bunu yapmak istemişti. Bugün Ukrayna bahanesi ile Yunanistan’ı fiilen işgal etti. Şimdi Yunanistan’ı kullanıp, kışkırtıp, Türkiye’ye sıçramak istiyor. Bölgedeki kirli oyun ABD'nin Türkiye’ye karşı Yunanistan’ı kullanma girişimidir. Buna karşı asıl savunma kuklaya karşı değil, kuklacıya karşı olmalı ve Yunanistan’daki akıl ve vicdan sahibi insanlar bu komploya alet olmamaları için uyandırılmalıdır. Yoksa ne olacağını çok geçmeden görürüz. Ve tüm taraflar şunu görmeli: Dış politika üzerinden iç politika hesapları, iç politika üzerinden dış politika hesapları her zaman geri teper. Bu soğuk savaş tuzağına düşülmemeli.

Şu birkaç günlük süreç aslında Türkiye’de siyaset ve medianın neden böyle olduğunun açık bir kanıtı. Yazık. Bugün önce, bu konuda birkaç kelam etmek istiyorum. İnsanlar üzülüyor. İnsanların fırkaları bölünmelerinin ötesinde birbirine düşman kesildi. Bunları hemen hemen ortak hiçbir yanları kalmadı. Ötekilerinin yokluğunda kendilerine varlık, ötekilerin acılarında kendilerine mutluluk, ötekilerinin yenilgilerinde kendilerine zafer arıyorlar. İşte bu bir yanlışlık! Siyasetin maksadı sulh etmek, yani maslahattır. Allah bizleri parmak uclarımız gibi farklı yarattı. Dileseydi bizi tek bir ümmet yaratırdı. Bizi kabileler halinde yarattı ki, te‘ârüf edelim, bilişelim diye. Kadın ve erkek olarak birbirini tamamlayacak iki parçaya ayırdı. Beynimiz de iki lop, gözümüz, kulağımız, burnumuz da. Bir elin nesi var, iki elin sesi var. Ama ''düşmanlık etmeyin'' dedi Allah, ''tefrikaya düşmeyin'' dedi. ''Kabilecilik fırkacılık yapmayın'' dedi. Peki, biz ne yaptık?

Şu benim Akit’ten ayrılma sürecinde malum media’nın refleksine bakın. “AKP’nin papatyaları” başlıklı yazımın ardından birkaç gün hiçbir tepki olmadı. Sonra birileri bir işaret verdi ve troller saldırmaya başladı, ardından da malum media mevzilerine girdiler ve topyekûn saldırı başladı, yazarları da kurşun asker bunların. Kime, niçin saldırıyorlar umurlarında değil. Sonra baktılar süreç aleyhlerine işliyor, bir işaret ve ardından derin sessizlik. 81 ile parti genel merkezi, Kadın Kolları genel başkanlığı, bazı kadın milletvekilleri ve KADEM’in hep birlikte eş zamanlı ama tek tek açtıkları dava devam ederken, tek bir muhabir bile gönderip, tek satır haber bile yapmıyorlar. Böyle basın mı olur? Böyle bir basına güvenilebilir mi? Bunların okurlarına da saygısı yok, mesleklerine de, bunların kendilerini besleyen siyasilere de. Yarın hesap döner, bunlar da döner. Türkiye’nin en büyük sorunlarından biri muhalefet yokluğu ise (var olan da tersine çalışıyorsa) bir diğeri bu “rüzgar gülü”, parayı verenin düdüğü çaldığı “Besleme media”dır.

Bakın bu kimliksizlik, kişiliksizlik temel sorun olan “ahlaksızlığı” besliyor. Bu BİREY’lerin birlikteliği istişare ve şuraya dayalı, farklılıklara rağmen barış içinde bir arada yaşama iradesini yok ediyor. Toplum bir yandan, din, ahlak, gelenek ve hatta biyolojik cinsiyetinden bağımsız bir GENDER BİREY’e dönüştürülürken, öte yandan SÜRÜ’leştiriliyor. Dışarıdan, öteki, yabancı gören herkese saldıran, yemlenen, güdülenen bir Sürü’den ne bekleyebilirsiniz. Modern devlet insan topluluklarını sürüleştiriyor. Demokrasi bu anlamda bir ‘illüzyon’dan başka bir şey değil. Global Reset de ise toplum sürü bile değil, robotlar topluluğu. Yönetmek için çobana, çoban köpeğine bile gerek yok. Zaten NeuraLink dedikleri Chip’lenmiş beyinler biyonik bir robot’a dönüştürülünce, bu TransHuman’lar hayvan bile olamayacaklar. Hatta “hayvandan da aşağı” bir şey olacaklar.

Sahi bizim media diyeceğiniz ne kaldı geriye, ya da bizim (veya ötekilerin mediası) STK, bu süreçte sesi çıkan kimse kaldı mı? Yok aslında birbirlerinden pek farkları. Bakmayın sloganlarının farklı olduğuna, siyasi ahlak açısından birbirlerinden pek farkları yok. Programları farklı. Akademisyenleri mi farklı? WhatsApp gruplarına orada konuşulanlara bakın. Bakın bunlar ötekilerle kavga edip, örgütlenen dış tehdide karşı birbirine sığınmazlarsa birbirleri ile kendi aralarında didişmeye başlarlar.

Benimle ilgili son günlerde yaşananlar üzerinden hadi beni eleştirin, ya da savunun ya da ara bulmaya çalışın, dalga geçin, nasihat edin, bir şey yapın ya hu. Dilinizi mi yuttunuz. Söyleyecek bir sözünüz yok mu, beyniniz mi resetlendi!. Hafızanı mı kaybettiniz? Hani Hakk’ın ve Halkın gören gözü, işiten kulağı, tutan eli, haykıran sesi olacaktınız. Gazetecilik böyle bir şeydi. Yazıklar olsun size! Siz mi yeryüzünün şahidlerisiniz, siz mi yeryüzünün sorunlarına çare üretecek, çözüm bulacaksınız. Hani Allah bizi bunun için yaratmıştı ya! Ne oldu? Siyasi aidiyet ve beklentiler ve bir takım hesaplar mı dillerinizi Lâl etti?

Hepimiz, başkalarından önce kendi nefsimize bakalım. Kirli ellerle temizlik yapılmaz. Kem alat ile kemalat olmaz. Hepimiz başkalarının evinin önündeki çöplerle uğraşmak yerine önce kendi kapısını süpürse, köpeklerini komşularının üstüne salmadan, herkes kendi köpeğine sahip çıksa ne iyi eder.

Ha! Bu arada; küçük bir Not: Son olaylarla ilgili, siyaset dünyasından üst düzey yönetici olarak TBMM başkanı Sayın Mustafa Şentop aradı, geçmiş olsun dedi ve üzüntüsünü ifade etti. Bir diğer önemli isim, CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ve Gelecek Partisi Sayın Ahmet Davutoğlu aradı, aynı şekilde geçmiş olsun dedi, üzüntülerini ifade etti. Eski bakanlardan Sayın Cemil Çiçek de aradı aynı şekilde. Eski AK Parti ve diğer partilerin milletvekilleri de aradı, ama mevcut yönetimden, bakan ve milletvekillerinden kimse aramadı. Mevcut milletvekillerinden CHP milletvekili İlhan Kesici aradı bir de. Kendilerine teşekkür ediyorum. Sanırım birilerinin yakalarına iliştirdikleri rozetleri kalplerine saplanmış! Düşünüyorum da konuşmadan nasıl siyaset yapılabilir? 50 yıldır birlikte yürüdükleri beni eleştirmek, desteklemek, arabulmak için bile arama iradesi ortaya koyamayan birileri, mazlumların hakkını nasıl savunur!?

Bana dua eder misiniz? Bana nasihat da edin. Yanlış yaparsam beni uyarın. Hz. Ömer öyle der: ‘Ben hata yaptığımda yanımda duran ve bunu gören biri beni uyarmıyorsa, benden uzak dursun, çünkü ondan hayır yoktur. O beni uyarın ve ben onu dinleyip, konuyu inceleyip gerekeni yapmıyorsam o kişi yine benden uzak dursun, çünkü bende hayır yoktur!’

Selam ve dua ile.