Türkiye’nin gidişatını beğenirsiniz beğenmezsiniz, AK Parti düşmanlığı, Erdoğan nefreti, kıskançlığı içinizi kavurur, kavurmaz, sizin bileceğiniz iş, ama bu ülkenin son oniki senede yaptığı atılımı göz ardı edemezsiniz. Hem de her şeye “rağmen.” Seksen sene, lafı eveleyip gevelemekten, oturdukları yerden kalkamayanlardan, retorikte kulağa hoş gelecek üç beş laf etmenin dışında icraat adına hiç bir şey ortaya koyamayanlardan alınan Türkiye emanetinin nasıl ve birçok alanda hamle yaptığını inkâr edemezsiniz. Tabii, bunun temeli doksanlı yıllarda ortaya çıkan Refahlı yani İslamcı yönetimlerle olmuş, ilk nüveleri o zaman atılmış, o günler bizi bu yıllara getirmiştir. Yani bu bir kontinyum yahut süreçtir. Kökü, halka hizmeti Hakk’a hizmet kabul eden anlayışa dayanır. Tektipçi zihniyetin, derin yapıların bütün engellemelerine rağmen bugünlere gelinmiştir....
Hürriyetler diskurunun temelini teşkil eden ifade özgürlüğü alanında katedilen yolu anlatmaya dahi gerek görmüyorum. Sadece zihninizi iki on yıl öncesine ve hatta onbeş yıl öncesine ışınlayıverin, ne demek istediğimi çok iyi anlayacaksınız. Nereden nereye... Bu çok önemli, zira ifade hürriyeti hem geçmişi doğru değerlendirmemiz, hem de geleceği doğru şekilde inşa etmemiz anlamında da bize katkıda bulunacak bir özgürlük maddesidir. Nevruz kutlamalarını, Caferilerin görünürlüğünü, Alevi açılımını, Kerbela’yı, destek verdiklerimiz kadar destek vermeyeceğimiz, karşı duracaklarımıza da alan açtı bu hükümet. Ama bunu eskidekiler gibi sadece Kemalist ideolojiyi ayakta tutmak adına bir grubu ihya ederek, sadece onlara, söz ve hayat hakkı tanıyarak değil, bilakis üç aşağı, beş yukarı bütün gruplara öyle veya böyle bazı talepleri konusunda zaman içinde cevap üreterek başardı. Yine ifade ediyorum, bu grupların hepsini desteklediğimiz anlamına gelmiyor bu, ama demokratik ortam ve tarzda dilediğini dillendirebilmek herkesin hürriyeti dahilinde olmalı diye düşündüğümden beğenmediklerime de ses çıkarmamayı bilecek kadar tecrübeliyim insan hakları alanında...
Şimdi buraya nereden geldim... Başbakan Davutoğlu, Hacı Bektaş Belediye Bakanı Ali Rıza Selmanpakoğlu ile bir ödül töreninde beraberken, CHP’li belediye başkanı, Davutoğlu’nun Dersim’den söz etmesi üzerine, biraz da espri yaparcasına Sayın Başbakanım Dersim’i boş verin demiş. Bu nasıl bir laf! Hele hele bir CHP’li bunu neden der... Hele hele o CHP’nin genel başkanı da Dersim’li iken... CHP hep gelişime, değişime, ifade özgürlüğüne, karşı olduğu için olmasın...
yeniakit