Dün de yazdığım gibi; Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül ile Kırgızistan'a giderken konuştuk...
Dönüş yolunda da Dışişleri Bakanı Sayın Ahmet Davutoğlu ve Milli Eğitim Bakanı Sayın Ömer Dinçer'le sohbet ettik... Ki, Gül ve Davutoğlu ile sohbetlerimizde gündeme gelen konuları, önceki gün ve dün aktardık sizlere... Bugün de Dinçer ile yaptığımız sohbette konuştuklarımızı aktaracağım...
Aslında, "kafama takılan 2 konu" vardı... Biri "İHL'ye kayıtlar"la ilgiliydi, diğeri "hafız adayı öğrenciler"in durumuyla ilgili...
Otelde "dönüş hazırlığı" yaparken, bir ara Sayın Ömer Dinçer'i gördüm ve hemen yanına gidip, bu iki konuyu sormaya çalıştım... Sayın Bakan; "Bunların hepsini uçakta görüşelim" dedi.
Öyle de oldu...
Uçak, Türkiye'ye doğru yola çıkıp, 10 bin metrenin üzerinde bir yüksekliğe ulaşınca, Sayın Ömer Dinçer yanımıza geldi... Ve elbette, "soru yağmuru" başladı...
"Soru"lar ve "cevap"lara geçmeden önce bir "gözlem"imi aktarmak istiyorum.
Hani, her zaman derim ya;
Bazı liderler "devletçi"dir, bazı liderler ise "milletçi"dir... Yani, izledikleri politikalarda "devlet"i değil, "millet"i esas alırlar.
İşte Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer de; hem "öğretmenler"in, hem "öğrenciler"in bakanı olmasına rağmen, gördüğüm kadarıyla, "öğrenci merkezli" bir politika izlemekten yana...
İstiyor ki;
"Öğretmensiz okul kalmasın!.."
Ya da;
"Öğrenciler, öğretmensiz kalmasın!..
EŞ DURUMUNDAN TAYİNLER
Bu konunun altını çizdikten sonra, artık soru ve cevaplara gelebiliriz.
İlk sorumuz, "eş durumundan tayinler"le ilgiliydi... Malûm, bu konuda "sıkıntılar" ve "şikâyetler" var...
Sayın Bakan; "dönem içinde yer değiştirme"ye sıcak bakmıyor...
Çünkü o zaman, meydana gelen boşluğu "ücretli öğretmenler"le doldurmaya çalıştıklarını, bazen de "derslerin boş geçtiğini" söylüyor.
"Karar aldık" diyor;
"Eş durumundan tayinler yılda bir defa yapılacak... Zira, ortada küçük bir rakam yok... Eş durumundan tayinle, yılda 50 bin öğretmen yer değiştiriyor ve bu da eğitimi olumsuz etkiliyor...
Talepler daha çok Doğu'dan Batı'ya doğru geliyor... Dolayısıyla Batı'da yığılma olurken, Doğu'da öğretmen açığı oluşuyor."
Bunları söyleyen Sayın Dinçer, getirdikleri bir "yeniliği" de şöyle açıklıyor;
"En fazla eş durumundan tayin isteği asker, hakim, savcı, hariciye görevlileri ve kaymakamlardan geliyor... Biz de; Genelkurmay Başkanlığı, Adalet, Dışişleri ve İçişleri bakanlıkları ile görüşerek tayin taleplerinin önceden bildirilmesini isteyecek ve bu şekilde bir koordinasyon sağlamaya çalışacağız."
Ve ekliyor:
"Eşleri özel sektörde çalışanlar için böyle bir uygulama olmayacak. Ancak daha önce kamu bankası çalışanları olan kişiler kamu görevlisi sayıldığı için bu durumdan yararlanabilecekler."
"Depo" tayini yapılan öğretmenden yararlanmak mümkün olmadığı için depo tayinleri kaldırdıklarını da belirten Bakan Dinçer, başka bakanlıklarda geçici olarak görevli olan öğretmenleri de çağırdıklarını söylüyor...
Bütün bu uygulamalardan dolayı bazı öğretmenlerin kendisine kızmış olabileceğine işaret eden Ömer Dinçer, uygulamayı savunurken, diyor ki; "Bizim tek düşüncemiz öğrenci odaklı bir eğitime yoğunlaşmak. Elbette öğretmenlere de sahip çıkılacak ama, öğrenciler de mağdur olmamalı."
OKULA BAŞLAMA YAŞI
"Öğretmenler"le ilgili sorumuza cevap aldıktan sonra, geliyoruz "4+4+4 Eğitim Sistemi"yle başlayan "okula başlama yaşının küçültülmesi" meselesine...
Sayın Bakan diyor ki;
"Daha önce 31 Aralık tarihinde altı yaşını dolduracak olanlar, Eylül ayı itibariyle okula alınıyordu... Yani altmış sekiz aylık olanlar zaten alınıyordu.
Yeni uygulama ile bu sadece iki ay öne çekilmiş oluyor.
Ancak eskiden şöyle bir durum vardı: 68 aylık çocuklarla, 84 aylık çocuklar (yedi yaşındakiler) aynı sınıflara konuluyordu. Aradaki yaş farkı 18 aya kadar çıkıyor! Şimdi biz bunu 66 aya çekerek, en fazla 72 aylıklarla birlikte, bu farkı altı aya indiriyoruz.
AB'nin 14 ülkesinde, çocuklar 60-64 aylık iken ilköğretime alınıyor. Önemli olan çocuğun eğitime başladığı yaş değil, önemli olan psikolojik hazırlık ve uygun müfredattır. Şimdi biz çocuğu oyun oynatarak eğiteceğiz. 60 aylık çocuğu, velisi isterse, durumu da uygun ise, AB ile birlikte hazırladığımız müfredatı uygulayacağız.
Yaklaşık 600 bin adet 60-66 aylık çocuğumuz var. Zaten 68 aylıkları öteden beri aldığımız için fazla etkilemeyecek. Ülkemizde bazı yerlerde ortalama sınıf mevcudu 18'e kadar iniyor. İstanbul'da ise ortalama 45 kişi.
İlkokul kısmı 4 seneye indirildiği için, 5. sınıf öğretmenleri yeniden görev alacak. Dolayısıyla öğretmen sayısında artış olacak. Derslik bakımından İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Adana, Diyarbakır, Batman, Bayburt ve Eskişehir gibi on ilde bu yıl sıkıntı olabilir. Ama gelecek seneye kadar bu da giderilecek.
Bu illerin dışında derslik sorunu yok...
Bu arada, bir meseleyi de açıklığa kavuşturmak istiyorum.
Eğitim sistemimiz 4+4+4 olduğu için, 4. sınıfı okutan öğretmenlerin, kendilerinin açıkta kalacağı gibi bir endişeye kapıldığını duyuyorum.
Hiç endişelenmesinler;
4. sınıfı okutan da, 5. sınıfı okutan da, 1. sınıftan yeniden başlayacak."
SBS KALKACAK, LGS ARTACAK
SBS'yi, yani "Seviye Belirleme Sınavları"nı kesin olarak kaldıracaklarını söylüyor Sayın Dinçer ve gerekçesini de şöyle açıklıyor:
"Sınavla sınanmış ve sınavla sıralanmış öğrenci istemiyorum...
SBS'den memnun değilim.
Sınav yapılarak iyi durumdaki öğrenciler seçilince, geriye kalan kitle içinde liderlik yapacak ve arkadaşlarını ileriye taşıyacak kimse kalmıyor, bu da genel kaliteyi düşürüyor."
NİYE SIFIR ÇEKİYORLAR?
"Kalite" deyince, "üniversite sınavlarında sıfır çeken öğrenciler" meselesini soruyoruz Sayın Bakan'a...
Bu konunun yanlış anlaşıldığını belirten Sayın Bakan; "Sınavlarda, bazı öğrencilerin sıfır puan alması demek, onların hiçbir soruyu bilemedikleri anlamına gelmiyor... Elbette bir çok soruyu cevaplıyorlar ama bir milyonun üzerindeki öğrenci kitlesi içinde 100-150 bin öğrenciyi seçebilmek için bazılarının sıfır puan aması gerekiyor... Zira başka türlü bu kadar eleme yapılamaz... Sınavda, ekstra sorularla en iyi öğrenciler belirleniyor. Ama, bu sınav sistemi toplumu iyice yordu... Bir iki sene içinde derslik, teknoloji ve öğretmen sorunu kalmayacak, işte o zaman herkese eşit şartlarda eğitim imkanı sağlanacak..."
SEÇMELİ DERSLER
Sayın Dinçer'e göre;
SBS kaldırıldığında ve LGS de yılda bir kaç defa tekrarlandığında, dershanelere fazla ihtiyaç kalmayacak.
Yine Sayın Bakan'ın verdiği bilgiye göre; ilk, ora ve lise 1. sınıfların müfredatları değiştiriliyor. Kürtçe 5. sınıftan itibaren seçmeli ders oluyor. Yeteri kadar Kürtçe öğretmeni yetişene kadar; Fars dili mezunu Kürtçe bilenler ile Kürtçe bilen Türkçe ve sosyal bilgiler öğretmenleri bu alanda görevlendirilecek.
Seçmeli ders sayısı da artırılıyor... Her yıl okullar açılmadan evvel, velilere çocuğunun hangi dersleri seçmeli okumasını istedikleri sorulacak. Ortaokullarda en az sekiz saat seçmeli ders olacak. Her seçmeli ders en az iki saat olacak.
Seçmeli dersler "altı kategoride" toplanacak...
1. Dil ve anlatma... Yerel dil ve lehçeler de bu bölümde yer alacak.
2. Dini değerler ve din öğretimi... Bu bölümde Kur'an-ı Kerim, Siyer-i Nebi (Peygamber Efendimizin hayatı) ve temel dini bilgiler. Kur'an-ı Kerim dersi sekiz seviyede uygulanacak.
Temel dini bilgiler dersinde İslamiyet, Musevilik ve Hıristiyanlık dini ile ilgili bilgiler verilecek... Ve, her çocuk, kendi dinini öğrenecek.
Mesleki derslerde; ortaokulda çocuk veya velinin tercihi ile, istenen ders alınacak. Lisedeki seçimlik dersler öğrencinin meslek edinmesine yönelik olacak.
Yeni eğitim sisteminde yabancı dil öğretimi konusunda da hayli geniş değişiklikler söz konusu. 2012 yılı içinde toplam 57 bin yeni öğretmen tayini yapılarak, eğitim sistemine büyük takviye yapıldı.
İHL'LER VE HAFIZLAR
Arkadaşlar sorularını sorduktan ve cevaplarını aldıktan sonra, sıra geliyor benim soruma... En başta dediğim gibi; benim sorularım "İHL'ler" ve "hafız adayları" ile ilgili...
Sayın Bakan'a;
"İHL'lere kaydolmak isteyenlerin karşılaştıkları zorlukları" sordum...
Dedi ki;
"O problem giderildi, şimdi hiçbir problem yok... İsteyen her öğrenci, en yakınındaki okula gidebilecek."
Ya "hafız adayları"nın durumu?..
Malûm; "yaş ilerledikçe" hafız olmak zorlaşıyor... "Hafız" olmak isteyenler, en geç, "ilk 4'ten sonra" eğitime başlayabilmeli ki "hafız" olabilsinler!..
İyi de, nasıl olacak bu?.. Bir yanda okul, bir yanda hafızlık olur mu?..
Sayın Ömer Dinçer'e işte bu soruyu sorunca, cevaben dedi ki;
"Hafızlık yapmak isteyenler, önce okula kayıtlarını yaptıracaklar... Sonra da Diyanet İşleri Başkanlığı'nın kontrolündeki bir Kur'an kursuna gidip, hafızlık eğitimi aldıklarına dair bir belge getirecekler... O belgeyi, okuduğu okula verdiklerinde, okuldaki kayıtları 1 yıl süreyle dondurulacak."
Açık söylemek gerekirse;
Sayın Bakan bütün sorularımıza açık yüreklilikle cevap verdi...
Şunu da söyleyeyim;
Milli Eğitim'le ilgili her konuyu, hem de A'dan Z'ye kadar biliyor... Yani; "Bir araştırayım, bakayım" gibi savuşturma taktiklerine başvurmuyor... Dersine iyi çalışmış... Bunu da, "takdir" hanesine yazmak gerek...
Uzun lâfın kısası;
Hani, "kısa günün kârı" derler ya, işte gördünüz, "kısa bir ziyaret" yaptık ama, "3 röportaj" birden çıkardık.
İnşallah faydalı olabilmişizdir.
Sayın Gül'e acil şifalar
Dün, Cumhurbaşkanlığı Basın Başdanışmanı Ahmet Sever'i arayıp, "Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün durumu"nu sordum... "Çok iyi" dedi; "İlaç tedavisi sürüyor... Bir-iki gün daha hastanede kalacak... Taburcu olduktan sonra da tedaviye Köşk'te devam edilecek."
Sayın Abdullah Gül'e "acil şifalar" diliyorum... Bu arada, "okurlarım"dan gelen "dua"ları ve "acil şifa" dileklerini de kendisine iletmek istiyorum... Gerçekten de; "arayan ve mesaj gönderen" hayli okurum var... Hepsi de "dua" ediyor ve "bir an önce iyileşmesini" arzu ediyor.
Geçmişte Sayın Tayyip Erdoğan'a da söylemiştim... Aynı temenniyi Sayın Abdullah Gül için de dile getireceğim... "Tempoları" çok hızlı ve "çok yorucu!"
Biraz "istirahat" etmelerinde, en azından "tempoyu yavaşlatmalarında" yarar var... Şu hâle bakın... Suudi Arabistan'dan geldi, daha oturup-dinlenmeden Kırgızistan ziyaretine çıktı... Buna bir de; "PKK terörü"yle gelen "üzüntü"yü ve mecburi "Gaziantep programı"nı eklerseniz, vücut buna nasıl dayansın?.. Hele de, zaten "nezle ve grip"in verdiği "halsizlik" eklenirse...
Öyle sanıyorum ki; Sayın Gül'ün, bir süre "mecburen istirahat etmesi" istenecek doktorları tarafından... Bu süre içinde de "yoğun tedavi" uygulanacak ve "kulak rahatsızlığının nüksetmesi" engellenecek... Ama, "Ankara programları" devam edecek... Belki, "bir-iki ay yurtdışına çıkması ve uçağa binmesi" istenmeyebilir... Zaten, Bişkek'teki "Türk Konseyi Zirvesi"ne katılması da tavsiye edilmiyordu... Ama o, "Olmaz, katılacağım" dedi ve "devlet adamlığı"nı gösterip, "hasta" haliyle çıktı yolculuğa...
Allah daha beterinden saklasın ve Sayın Gül'e acil şifalar versin... Dualarımız onun için...
yeniakit