Devlet aklı: Esenyurt ve Mardin ve Batman ve Halfeti ve...

Ahmet Taşgetiren

Hangi “Devlet”in pek bilmiyoruz ama bu işleri bir “Devlet”in aklının devreye soktuğu belli.

Bir “Devlet”in, Öcalan’ı Meclis’teki DEM kürsüsüne çağırıp konuşturmak istediği açık. O teklif, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a göre “Tarihi fırsat penceresi”, belki kimilerimizin okumasına göre “Barış umudu.”

Esenyurt gerilimi sürerken ardından Mardin, Batman, Halfeti (Urfa ilçesi)’ye kayyım atanması, bu arada Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in tutuklanması da bir “Devlet aklı”nın icrası…

Hangi “Devlet aklı”nı tercih ederdiniz?

Havuçlusunu mu sopalısını mı?

Hani Ekrem İmamoğlu Esenyurt Meydanı’nda soruyordu ya: Bir elin barışa açılıyor peki öteki elinde ne var? “Sopa mı?” driye de soruyordu da Cumhurbaşkanı Erdoğan “Bana ‘eli sopalı’ demek istedin, hakaret ettin” gerekçesiyle dava açmıştı.

Sopa çabuk çıktı “Devlet”ten…

Doğu - Güneydoğu…

Öteden beri alışık kayyım düzenine…

“İzmir’li seçmen Belediye Başkanı seçer, başkan başkanlığını yapar, Diyarbakır’lı seçmen belediye başkanı seçer, ertesi gün görevden alınır” demişti Özgür Özel, bunu “Devletin Kürtlere eşit davranmadığı”na örnek olarak değerlendirmiş, “Kürtlere, Türklere, Alevi - Sünni her vatandaşa eşit davranan bir devlet” vadetmişti. Garip biçimde iktidar da “Devlet adına” Özel’in suçladığı işi yapıyor.

Doğu – Güneydoğu’da üç merkez daha derdest edildi… DEM’li belediye başkanları görecvden alındı, yerlerine “Devletin seçtikleri” getirildi.

Nasıl baksın şimdi bu üç merkezin insanları “Devlet”e?

Ahmet Türk, üçüncü defadır görevden alınıyor ve Mardin’li seçmen, üçüncü defadır ve her seferinde artan oranda desteğiyle seçiyor onu başkan olarak… En son 31 Mart’ta, yani 7 ay önce yüzde 57.5 oyla göreve getirmiş…

Ahmet Türk ilginç bir siyasetçi. Hatırlarda kalan sözlerinden birisi, “Devlet bizim kuşağımızla konuşarak barış getirmeli, bizden sonraki kuşakla iletişim kurması zor” mealinde sözler söylemişti. Benzer sözleri Kürt siyasetçilerden başka söyleyenler de oldu. Herkes biliyor, 35 - 40 yaşın altında çok daha keskin bir siyasi bilinçlenme yaşanıyor bölgede.

Ne yapıyor Devlet?

Cumhurbaşkanı nerede, Bahçeli nerede, İçişleri Bakanlığı ne yapıyor, Adalet Bakanlığı ne yapıyor?

Herkesin birbirinden haberinin olduğuna emin miyiz?

“Devlet aklı” denen ve hani biraz da “derinlikli muhasebe yapıyor” gibi düşünülen şey var mı gerçekten, yoksa biz, bildiğimiz insanların kapasitesinden oluşan şeye, beklentilerimize göre özel, deruni, sırlı – gizemli anlamlar mı yüklüyoruz?

Yılların siyasetçisi, Ak Parti’nin “Ortak akıl” işlettiği yılların paydaşlarından, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hala kırıcı bir söz söylemekten imtina eden Bülent Arınç, t24’teki röportajda Cansu Çamlıbel’e “Mehmet Uçum kim adına konuşuyor?” diye sormuş… Sorunun muhatabı kim olabilir? Uçum Cumhurbaşkanı danışmanı, kim adına konuşuyor olabilir gerçekten? “Cumhurbaşkanı adına ise nasıl böyle konuşabilir?” demek istiyor Arınç.

Bahçeli’nin Öcalan çağrısından sonra “Barış umudu” adına sözler söyleyenlerin Esenyurt’taki şafak baskınından sonra şaşkın olması normal. Ne demişti, grupta Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşurken iki defa göz yaşı döktüğünü ifadeden çekinmeyen Orhan Miroğlu? “Züccaciye dükkanına fil gibi girdiler” demişti…

Şimdi Mardin, Batman, Halfeti kayyımlarından sonra ne diyecek olabilir ki?

Ne yapılıyormuş? CHP DEM ile birlikte gösteriliyormuş. Bu CHP’nin tabanında tepkiler oluştururmuş. Kayyım atandıkça CHP seçilmişlere, yani DEM’lilere daha çok sahip çıkar, bu da iktidarın oyun planını güçlendirirmiş… Belki de “İmamoğlu’nun bileği bükülür” müş…

Tamam CHP’yi ve dahi İmamoğlu’nu böyle vurdunuz… Peki Kürt halkında bıraktığınız izlenim ne olur? Orası zaten gözden çıkarılmış bir alan mı? Yoksa Kürtler, Öcalan’a şirinlik yapılarak bir başka şekilde kafese alınır yaklaşımında mıyız?

Ne oyunlar Allahım!

Nasıl oynanıyor ülkenin barış iklimi ile? Sırf siyaset adına? Değer mi? Züccaciye dükkanında filin yaptığı tahribat onarılabilir mi?

Geçmişte Kürt sorununu çözmek için taşın altına bedenini koyardı Erdoğan, bana göre çok çok samimi idi, kurulu düzenin zulmünden nasibini almış olmanın duyguları vardı içinde, Kürt sancısı da bitsin diye idi yapılanlar…

Bugün gelinen noktada her alana hükmedebilme imkânıyla, yarınların siyasetini tanzim amacı taşıyan böylesine garabetlere yol açılması anlaşılır gibi değil.

Yazık oluyor Selahaddin Eyyubi’ye, Malazgirt’e, Çanakkale’ye, Milli Mücadele’ye…”Bir hilâl uğruna…” toprağa düşen ve yan yana yatan şehitlere yazık oluyor…

Yarın tekrar aynı cümleleri kuramayacak hale gelmek de mi endişelendirmiyor? “Ben Türk değilim, Kürdüm” dedi işte birisi sokak röportajında… Tutuklandı. Sonra? Yarın birisi daha söylerse… Sonra? Esenyurt, Mardin, Batman, Hakkari, Halfeti…. Sonra?

DEM’e hâlâ ve artarak oy vermeyi sürdüren Kürt seçmeni ne yapmayı düşünüyorsunuz?

***

Hani bir dış tehdit vardı. Hani ona karşı iç cepheyi tahkim vardı. İç cepheyi tahkim Öcalan’lı çağrı ile başlatılmıştı. Ne oldu? Hani Ajda Pekkan’ın bir şarkısı vardı…