‘Devlet’ olarak anılsalar da, sadece emperial güçlerin rahat oynaması için uluslararası hukuk adına ‘devlet’ sayılıp bir tuhaf örgüt halinde çalışan -sözde- devletlerden birisi de dünya sahnesine hangi güçlerin kuklası olarak çıktığı bilinen kukla Suûdî rejimi.. Üstelik de, İslam’ın en kutsal mekânlarının bulunduğu coğrafyada, maalesef.. *** Hele de Trump’ın USA emperyalizminin başkanlığına gelip, 19. Yüzyıl vahşî kapitalizminin yöntemleriyle her tarafa, bir ‘azgın boğa’ gibi saldırmaya başlamasından bu yana, bu kuklanın başı dertte.. Kâbe İmamlığı bile yapan ve, ‘Elhamdulillah bugün dünyayı Suûdî Hükûmetimizle Amerika birlikte yönetiyor..’ diyecek kadar kör olan ‘kapıkulu ulemâsı’ her ne derse desinler her şey dünyanın gözü önünde ve en utandırıcı tarzda cereyan ediyor. Trump, Başkan olur olmaz, işbu Suûdî rejimine esaslı musallat olmuş ve Suûdî rejimine bir çırpıda 110 milyar dolarlık silah sattıktan sonra, iştihası daha da artmıştı. Daha Başkanlığa aday olduğu günlerde, ‘19 trilyon doları borcu nasıl kapatacaksın?’ sorusuna bile, ‘Arab rejimlerinden.. Biz olmasak onlar bir hafta ayakta duramazlar..’ diyen Trump şimdi, tam da o dediklerini yapıyor. Geçen hafta, Suûdî Kralı Selman’a, ‘Bak Kral!.. Seni, benim askerim koruyor. Bunun bedelini de ödeyeceksin..’ diye ek haraçlar istediğini açıkladı. *** Her ne kadar, Şehzade Veliahd M. bin Selman, ‘güvenlik için öyle bir para vermeyeceklerini ve kendilerini bir hafta değil, iki bin yıl da olsa savunabileceklerini, Suûdî rejiminin 1744’lerden, yani Amerikan Devleti’nin kuruluşundan 30 sene daha önceden beri var olduğunu’ söylese de, Trump’ın istediği haracı ödemezse, bu, kendisine daha da pahalıya mal olabilir; Kral Faysal’ın 1975’de, Amerika’da tahsil gören bir Suûdî şehzadesi eliyle öldürtülüşü gibi.. (M. bin Selman, 1744 tarihini söylemekle, Muhammed bin Abdulvehhab’ın Vehhabîlik hareketini esas almış olmalı.. Yoksa o, Suûdî rejiminin, 23 Eylûl 1932’de bağımsız devlet sayıldığını ve 1920’lerden önce ise, o coğrafyada Osmanlı Devleti’nin 400 yıl hükmettiğini biliyordur herhalde..) *** Hafta başında, Suûdî rejiminin İstanbul Başkonsolosluğu’na gidip kaybolan Suûdî vatandaşı ve de Washington Post’un muhabiri Cemal Kaşıkçı’nın orada ‘buharlaştırılmış’ olması hiç şaşırtıcı olmayacaktır. *** NOT: 1- Perşembe günkü yazımda, Köln’deki Merkez Camii’nin -Başkan Erdoğan’ın da katıldığı- açılış törenine alman makamların davet edilmediğine dair Almanya medyasına yansıtılan iddiaların doğru olup olmadığına değinmiştim. Bu konuda, TC. Dışişleri’nde ‘yeni nesil Hariciyeciler’in nüvesini oluşturan gençlerden birisi, Alman medyasında yazılanların doğru olmadığını; başta NRW Eyalet Başbakanı olmak üzere, Köln’ün eski- yeni Vali ve Belediye başkanlarına da davetiyelerin iki hafta önceden gönderildiğini; ama, Erdoğan’ın Almanya C. Başkanı Steinmeier’le birlikte yapacağı basın toplantısına, -casusluk suçlamasıyla 5 yıl 10 ay hapis cezasına mahkûm olan- bir firarî kişinin olarak katılması için izin verildiğini gören Erdoğan’ın sert tepki vermesi üzerine, o kişinin toplantıya alınmadığını ve ardından da, Köln’deki açılışa halkın katılımını önlemek için, Alman makamlarının DİTİB’e, ‘katılımcıların Câmi dışına taşmaması için gereken tedbiri almaktan siz sorumlusunuz.’ diye küstahça bir yazı göndererek psikolojik baskı yapmayı denediğini; buna rağmen orada 20 bini aşkın Müslümanın toplandığını ve bundan duyulan rahatsızlıkla alman medyasında böyle yalan haberler yazdırıldığını söyledi. 2- Bugün (8 Ekim Pazartesi) 20.30’dan itibaren, Üsküdar- Bağlarbaşı Kültür Merkezi’nde, Hedef Platformu’nun programında konuşmacı olarak bulunacağım, inşaallah.. Stargazete