Şimdi “The Cemaat”, diğer “cemaatler”i devlete karşı kışkırtarak, kendi yanına çekmeye çalışıyor.. “Bugün bana olanlar, yarın senin başına gelebilir” demeye getiriyor.. İktidarın cemaat desteğini kırabilirse iktidarı köşeye sıkıştırabileceğini düşünüyor olabilir..
Bir kısım cemaat dediğimiz yapıların “The Cemaat”ten boşalan yeri kapmaya çalıştığı bilinen bir gerçek.. Hemen şunu söyleyelim, devlet; bireylerin ve cemaat denilen toplulukların başına bela olabileceği gibi,cemaat de birey ve toplumun, devletin başına bela olabilir.. Tarih bunun örnekleri ile dolu.. Bu denklemde herkes yanlış yapabilir ve haklı da olabilir..
Öyle cemaat-devlet ikilemi üzerinden cemaat savunusu bizi her zaman doğru bir yere götürmez. Bunun aksi de aynı şekilde doğrudur..
Ben bunu aylardır, işin başından beri yazıyorum. Bir insan suçlu bile olsa, kendine ait mal, verdiği bir zararı tazmin ve adil bir ceza karşılığı müsadere edilmiyorsa yapılan iş zulümdür. Haklı olmak, haksızlık etme hakkı vermez kimseye.. Âyet; “bir kavme olan düşmanlığınız sizi onlar hakkında adaletsizliğe sevketmesin” der..
Derin devletin kadrosunda şeyhlerin ve fahişelerin de olduğunu yazıp duruyorum.. İşadamı da var gazetecisi de, sanatçısı da, politikacısı, bilim adamı da.. Olmayan yok ki! Bu dün böyleydi, bu gün de böyle.. Derin devletin truva atı olmasa bile, tarikat-cemaat yapısını siyasi rant kapısına çevirenler de yok değil.. Bunu da görelim ve bilelim.. Hep yazıyordum, işi ehline verelim diye, hep yazıyordum, haksızlık kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun, mazlumdan yana olup, zalime karşı duralım diye.. Ya hu rektörlük seçimleri, ihaleler, kadro paylaşımı bir cemaat-tarikatlar arası köşe kapmaca oyununa çevrilmek isteniyor..
Yarın milletvekili seçimleri var, tarikat ve cemaat dediğiniz yapılar, her partiden kontenjan almak için her yolu deneyecekler.. Bir tarikat ve cemaate bağlı olup milletvekili de, bakan da olabilirsiniz, ama onların ajanı gibi davranamazsınız.. Adil ve şeffaf olmak zorundasınız..
Tarikat ya da cemaat dediğiniz yapı, istihbarat örgütlerinin kontrolündeyse, mafyavari ilişkilerin içine girmişse, bir takım çetelerin kontrolünde ise, tarikat ve cemaat diye ilgisiz, sessiz kalamazsınız.. 28 Şubat’ta bunu yaşadık. Âyet boşuna demiyor; “Şeytan sizi Allah’la aldatmasın” diye. Cehennemin yolları iyi niyet taşları ile döşelidir..
Bin kez yazdım, “ağuyu altın tas içre sunarlar, bal da onun suç ortağı” diye.
Cemaati parti, partiyi cemaat gibi yönetemezsiniz..
Sarıgül’ün bir tarikat şeyhinden ne farkı var metodik açıdan bana söyler misiniz.. Ya da Doğu Perinçek’in parti içindeki misyonuna bakın.. Bizim İslamcıların önemli bir kısmı da metodik Kemalist’tir. Bazı CHP’liler için laiklik dine karşı bir dine dönüştürülmedi mi?
IŞİD ne ya da El Kaide.. “Cemaat” kimliği siyasi anlamda kimseye bir garanti sertifikası vermiyor.. “Boko Haram” ne? Mali’de ne oldu. “Hamas” nerede başlıyor, nerede bitiyor..
İktidarların cemaat dediğiniz yapılar üzerindeki etki gücü gibi, cemaatdediğiniz yapıların iktidar üzerindeki baskı gücünü biz bu Paralel devletve paralel din operasyonunda gördük..
Evet Paralel yapı ya da onun izinden giden, gitmekte olan, gidecek olan herkes için iktidarın çıkarttığı yasa bir karşı garanti oluşturacaktır.. O kontr garanti olmadan da iktidarlar, gücünü rakiblerine karşı kahredici biçimde kullanabilirler. O yasa yokken de 12 Eylül’de, 28 Şubat’ta bunu gördük. Şimdi Cemaat-İktidar hesaplaşmasını kışkırtmak için, Paralel yapıyı işaret ederek, diğer “Cemaat” gruplarını iktidara karşı kışkırtma girişimleri suret-i haktan görünür gibi yapsalar da masum bir girişim gibi gelmiyor bana..
İktidar “Kızım sana söylüyorum, gelinim sen dinle” kabilinden kendi içinde, çevresinde, bazı bakanlık ve devlet kurumlarında inisiyatif mücadelesi veren ve kendine yer edinen gruplara karşı böyle bir aba altından sopa girişiminde bulunmak haklı ve gerekli, yerinde bir çıkıştı..
Devlet; “Cemaat” maskeli, truva atlarının arkasına saklanmış derin çetelerin maceralarına kurban edilemez. Cemaat kendi meşru zemininde cemaattir. Eğer çıkar çevreleri ve yabancı örgütlerin paralel din ve paralel devlet operasyonlarının aracı haline geliyorsa, ona karşı hareket etmek de gereklidir..
Bu konuda cemaat gruplarını tahrik hesabı içinde olanlar ise bu hassasiyete karşı derin ve paralel güçlerin güdümündeki bir lobinin itibar ve destek arayışından, suret-i haktan gözükerek iktidara karşı güç temerküzü arayışı içindeki çevrelerin bir taktik, bir hamlesinden başka bir şey olmasa gerekir..
Taş yerinde ağırdır. Devlet devletliğini, cemaat cemaatliğini bilsin.. Devleti, kamu kaynaklarını ve toplumu haksız, hukuksuz bir şekilde kayıt dışı ve hukuk dışı yollarla kullanarak, belli sermaye grupları ve yabancı istihbarat örgütleri ile işbirliği içindeki merkezi hükümet kaynakları ve yerel yönetimleri hortumlayarak, dışarıya ve dışarıdan kaynak transfer ederek, halkı, işadamlarını, bürokratları, kazı/kazan, al gülüm ver gülüm yöntemi ile kendine bağlayan, bu şekilde güç ve sermaye temerküzü yapanların servet ve kadroları toplumun da, hukukun da, devletin de koruması altında olmamalıdır, olmayacaktır da. Bu konu iktidar kadar, devletin diğer kurumları ve toplumun hassasiyet göstermesi gereken bir konudur.. Siyasi emellerini başka ülkelerin siyasi lobilerinin emelleri, şahsi çıkarlarını yerli ve yabancı belli sermaye gruplarının çıkarları ile tevhid edenlerin oyuncağı olan yapıların din, mezhep, tarikat, ideoloji veetnik kökenlerine itibar edilmemelidir. Bu çeteleşmenin varlığını bilelim. Unutmayalım paralelin de paraleli var.. Paraleli örnek alan yapılara dikkat. Bunlar AK Parti içinde ve çevresinde de varlar ve partide inisiyatif sahibi olmak için vargüçleri ile çalışıyorlar.. “The cemaat”i gözünüze çok yaklaştırırsanız, arkasındaki kalabalık ağaç kurtlarını göremezsiniz.
Evet, devlet; birey ya da cemaate, cemaat; devlet ve bireye, birey; cemaat ya da devlete karşı hainlik etmemeli. Hainlik eden cezasını çekmeli.. Bir insan suçlu da olsa, suçu kadar cezalandırılmalı. Haklı olmak, haksızlık hakkına dönüşmemeli.. Selam ve dua ile..
yeniakit