Dicle, yaklaşık 6 bin yıldır Irak topraklarının en önemli su kaynağı ve Bağdat"ın ortasından geçen bir bereket timsali. Ne var ki 4 yıldır süren işgal ve yaşanan çatışmalar nehri bir zehir ve kan yatağına dönüştürdü.
Dicle nehri Mart 2003"te başlayan işgalden bu yana ceset mezarlığına dönüştü. Her gün onlarca ceset nehirden çıkarıldığı nehir kullanılan silahların yarattığı radyoaktif kirlilik nedeniyle de çevre felaketine yol açacak düzeye kadar geldi.
Bölge halkı açısından Dicle nehri bir zamanlar su ve besin kaynağı olmanın yanısıra temel ulaşım olanaklarından biriydi. Dört yıllık savaş ve kirlilikten sonra bölge haklına göre Dicle nehri durgun bir lağım suyuna dönüştü. Uzmanlar nehirdeki kirliliğin petrol sızmaları, sanayi atıkları, Irak ve Amerikan tarafından üretilen askeri atıklardan kaynaklı olabileceğini söylüyor.
Bağdat Üniversitesi"nden çevre uzmanı Ratib Mufid, ""durum kritiktir. Nehir yavaş yavaş yok oluyor ve bu yok olmayı önlemek için hiçbir şey öngörülmüyor"" dedi. Nehrin büyük kısmının askeri alanlara dönüştürüldüğünü ve bu nedenle nehir kıyılarında oturanların göçe zorlandığı restoranların kapatıldığını belirten Mufid, ""başkentten geçen nehirde avlanmak yasak ve hiçbir geminin bu bölgeden geçmesine izin verilmiyor"" ifadelerini kullanıyor.
Dicle sularının savaştan çıkan atıklar ve zehirlerle kirlendiği belirtilirken, Şii semti Sadr"da halkın çoğu zaman bu suyu içmekten başka seçeneği olmadığı kaydediliyor. Bu nedenle uzmanlar Sadr semti sakinlerinin sürekli ishal ve böbrek sorunları yaşadığını belirtiyor.
AVLANMAK YASAK
Yazın kurak ve sıcak aylarında su seviyesi düştüğünde küçük çamur adacıkları oluşuyor. Bununla birlikte su seviyesi geçen her yıl daha da azalıyor. Irak Çevre Bakanı Seyif Baraka, ""su seviyesinin düşmesi Türkiye"deki Toros dağlarından başlıyor"" diyor. Baraka, ""bu bölge ve Kürdistan arasında çok sayıda baraj kuruldu, bu da su seviyesinin azalmasına yol açıyor"" şeklinde konuşuyor.
Baraka barajlara ilişkin şunları dile getiriyor: ""Barajların kurulmasının amacı yıldan ıla kuzey bölgeleri toplumunu etkileyen sel baskınlarına karşı önlem almaktı. Ama sonuçları bugün hissediliyor, su seviyesi yarıya düştü.""
Askeri güçler gemicilik ve balık avlamayı yasakladı ve bu yollar geçimini sağlayan çok sayıda aile de böylece yaşam olanaklarından yoksun kaldı. Baraka, ""Geceleri avlanmaya çalışan çok sayıda balıkçı, nehir kenarlarına bomba koyma arayışındaki isyancılar tarafından öldürüldü. Bazıları halen de avlanmaya çalışıyor ama nadiren var"" diyor.
AĞLARA CESETLER TAKILIYOR
Her gün polisler işkence izi taşıyan onlarca cesedi Dicle sularından çıkarıyor. Nehir yakınlarında yaşayanlar için suda yüzen cesetler artık doğal bir manzara haline geldi. Başkenti güneyinde Esawira semtinde durum daha kötü. Hükümet çöp ve otları tutmak için kurduğu demir ağa bugün cesetler de takılıyor.
İçişleri Bakanlığı"ndan üst düzey yetkili Abdulwahid Azam, ""Ocak 2006"dan bu yana bu ağlardan 800 ceset çıkarıldı. Bu sayı nehrin diğer yerlerinden çıkarılan cesetleri içermiyor. Cesetlerin çoğunun kimliği tespit edilemedi ve ailelerine haber verilmeden defnedildiler"" diye konuştu.
AVLANABİLEN TEK BALIK ÖLÜ BALIK
Azzam"a göre sudan çıkarılan cesetlerin yüzde 90"ında işkence izi bulunuyor. Cesetlerin durumu göz önüne alındığında otopsi yapmanın yararsız olduğunu söyleyen Azam, eğer 24 saat içinde cesedi isteyen olmazsa otomatik olarak defnedildiğini belirtiyor.
Balıkçılar bundan birkaç yıl önce nehirde bir balık yakalamanın kolay olduğunu ancak bugün ağlarla bile balık yakalanamadığını söylüyor. Çok sayıda balık kirlilik ve oksijen yetersizliğinden su yüzeyinde yüzüyorlar. 56 yaşındaki bir balıkçı bugün avlanabilen tek balığın çöp ve zehirli atıklardan dolayı ölen su yüzeyinden balıkları olduğunu ifade diyor.
Her yıl debisini daha fazla kaybeden Dicle bu haliyle tarıma için de zararlı. Irak Tarım Bakanı Musaddık Dalsi, "Su seviyesi her yıl düşüyor. Bugün Dicle yarı-akar su niteliği taşıyor" diyor. Nehrin acilen temizlenmesi ve kimyasallardan arındırılması gerektiğini kaydeden uzmanlar, bu haliyle sulamada kullanılmasının insan sağlığına zarar vereceğini söylüyorlar.