“Umulur ki müttakî olursunuz” diye emredilmişti oruç bize ve bizden öncekilere.
Ramazan'ın, orucun ve bu ayda inen Kur'an'ın hedefi de bu değil midir? Allah'tan hakkıyla korkan, O'na yaklaşan insan yetiştirmek değil midir?
İşte bu muhteşem fırsatın son on gününe girmiş bulunuyoruz. Şimdi acilen yapmamız gereken şey, geride bıraktığımız yirmi günü nasıl geçirdik?
Bu yirmi gün içinde Rabbimize ne kadar yaklaşabildik? O'na karşı sıcaklığımızda, samimiyetimizde ne kadar mesafe almışız? Müminlere karşı hassasiyetimizde, onları anlamada, onların dertleriyle dertlenmede nerelere gelmişiz?
Kirlerimizden ne kadar arınabilmişiz?
Geride bıraktığımız şu yirmi gün bize somut olarak bir şeyler kazandırmış olmalıdır, bunu görebilmeliyiz ki geri kalan on günü iyi değerlendirebilelim.
Nasıl ki Ramazan on bir ayın sultanı ise, Ramazan günlerinin sultanı da girmekte olduğumuz şu son on gündür. Müslümanlar bunu iyi anlamalıdırlar. Sadece içerisinde Kadir Gecesi bulunma ihtimalinden dolayı değil, gündüzleriyle birlikte son on gün, hayatın en büyük fırsatıdır. Bir Müslümanın kendisini tamamen Rabbine vermesi, Rabbine adaması, ibadet ve tefekkürle yoğunlaşması gereken günlerdir. Zaten hepimizin bildiği gibi Peygamber Efendimiz (sav) Ramazan'ın son on gününü itikâfta geçirirdi. Yani mescide çekilirdi, dünyadan tam anlamıyla sıyrılırdı. Son on günde yaptığı ibadeti yılın hiçbir vaktinde yapmazdı.
Maalesef itikâf sünneti ülkemizde fazla bilinmeyen ve ihmal edilen, kapitalist hayat tarzıyla ters düşen bir sünnettir. Bulunduğumuz yerde bu sünneti yeniden diriltmeliyiz ve yaygınlaştırmalıyız.
Elhamdülillah, son zamanlarda Müslümanların itikâfa yöneldiğini görüyoruz ve bununla seviniyoruz.
Mescidlere çekilerek itikâfa giremeyenlerimiz hiç değilse kendisine buna yakın, itikâfa benzer bir program yapmalıdırlar, güçleri yettiği kadar bu on günü Rablerine ayırmalıdırlar. Müslümanlar bugün şiddetle buna muhtaçtırlar.
Müslümanlar kirli gündemlerden kendilerini kurtarmalıdırlar. Bütün kirli seslere karşı on günlüğüne de olsa kulaklarını tıkamalı, bütün kirli görüntülere geçici de olsa gözlerini kapatmalıdırlar.
Bunun için kendilerini birazcık olsun zorlamalıdırlar. Çalışanlar izin kullanacaksa bu günlerde kullanmalıdır izinlerini. Bu en mükemmel günleri basit koşuşturmalarla, mecburi olmayan seyahatlerle, bayram hazırlıklarıyla, bayram öncesi alış-verişlerle heba etmemelidirler. Yorucu işlerine mümkün olduğu kadar on gün ara vermelidirler, bayram sonuna bırakmalıdırlar.
Kur'an-ı Kerim'i elimizden düşürmemeliyiz, gücümüzün yettiği kadar, yorgun düşünceye kadar okumalıyız. Sonra Kur'an üzerinde mütalaa yapmalıyız, düşünmeliyiz, merak ettiğimiz noktalarda meallere ve tefsirlere bakmalıyız.
Küçük bir İslam tarihi bitirmeliyiz veya İslam tarihinden önemli bölümleri okumalıyız.
Farz namazlarımızı her zamankinden farklı, özenerek, ta'dili erkânına riayet ederek ve mümkün olduğunca uzatarak kılmalıyız.
Bulunduğumuz vaktin sünnet ve nafile namazlarını kılmalıyız. Rabbimizi zikretmeliyiz, tesbih etmeliyiz. Çokça tövbe ve istiğfarda bulunmalıyız. Yani Allah Teala ile sıcak bir bağlantı kurmalıyız, aramızdaki uzaklığı ve soğukluğu yok etmeliyiz. Son on günde hep Onunla olmalıyız ve bunu fiiliyata geçirmeliyiz.
Ve bu yakınlığı sağladığımız anda Rabbimize bol bol dua etmeliyiz. Kendimiz için dua etmeliyiz, güzel bir Müslüman olabilmemiz için her şeyi istemeliyiz. Yuvamızdakilerin hidayeti ve ıslahı için samimi olarak Rabbimize yalvarmalıyız. Yavrularımızın, kardeşlerimizin ve birlikte yaşadığımız kişilerin her birinin İslam davası için seviyeli birer Müslüman olmaları için ısrarlı bir şekilde Rabbimize dua etmeliyiz. İslam âleminin içerisinde bulunduğu acı durumdan kurtulması için bol bol dua etmeliyiz. “Bana dua et” diyen kardeşlerimizi hatırlamalıyız, onlara dua etmeliyiz.
doğruhaber