Abdurrrahman Dilipak: N’olcek Şimdi?

Habervakti.com yazarı Abdurrahman Dilipak'ın yazısını iktiabas ediyoruz

Abdurrahman Dilipak N’olcek şimdi?/HABERVAKTİ.COM

Hindistanda G20 zirvesi var.
Hani, İslam'a ve Müslümanlara savaş içinde, 250 milyon Müslümanın bulunduğu, eski bir ''Türki” devlet olan Hindistan'da.
Hindistan’ın güneyi deniz, Orada bir de SriLanka var. Kuzeyi Çin. Kuzey Doğusunda Bengladeş, Nepal, Buhutan; Batısında Pakistan var..
Ama Hindistan’da iktidarın göz yumduğu, himaye ettiği bir İslam düşmanlığı var.
Hani şu “Yıktırayım Kabeyi, yaktırayın Kur’an’ı, Şarka gelen görmesin minareli kubbeyi” diyenlerden.
İsveç'te de “Yaktırayım Kur’anı'' diyenlere karşı sesimiz gür çıktı, ama sözkonusu olan ABD, AB, Çin, Hindistan ya da Rusya olunca sesimiz çıkmıyor.
“Mineraler süngü, kubbeler miğfer, camiler kışlamış, mü’minler asker” diyen sesler kısılıyor.

Hindistan'da 2 aydır İslam'a ve Müslümanlara yönelik, giderek sıklaşan, şiddetini artıran saldırılar yaşanıyor. G20 dolayısı ile her hafta birileri gidip geliyor, onların ağzından çıt diye bir ses bile duymuyoruz. Ve de G20 ülkelerinin hiç birinden de bir ses yok. O haksızlıkların binde biri bir Siyoniste yapılsaydı görürdünüz o zaman ne olacağını.
Hindistan zirvesi GlobalResetçi Pedefolik Satanistler için kritik bir zirve olacak. 9-11 Eylül bu anlamda bir Milad özelliği taşıyor.
“Uluslararası sistem”in inşası için ayağa kalkan “Bahomed’in çocukları” bundan sonrasının yol haritası için çalışıyorlar.

Dikkat, kritik bir eşikteler. Kendi içlerinde ve birlikte hareket ettikleri ülkeler de ayrıca kendi aralarında liderlik, yöntem ve nihai hedefleri konusunda ihtilaflar yaşıyorlar. Kaybetten korkuyorlar. Geri dönüşün kendilerinin sonu olacağını düşünüyorlar, bir takım emrivakilerle işleri geri dönülmez bir noktaya taşımaya çalışıyorlar. Bunun için savaş, terör, hastalık, kimyasal silahlar dahil her yolu deneyebilirler. RF ve Laserle dünyayı cehenemme çevrimek isteyebilirler.

Dünya döngü olarak 1000 yılda bir yaşanan bir süreçten geçiyor. Şiddeti 2025’e kadar sürecek, sonra 2040'a kadar da etkileri azalarak devam edecek. Bu süreci bahane ederek, kullanarak, yangına körükle gidercesine yalan beyan ve bilgilerle, insanları korkutarak kendi senaryolarına razı ermeye çalışacaklar.
Bunlar “ıslah edici” maskeli, bozgunculardan, İnsin Şeytanlarından başkaları değil.
Şimdi İKLİM üzerinden gelmeye hazırlanıyorlar. TransHumanizm, NeuraLinkle Human 2 projesi ile Biyolojik insanı bitirip üretilen cinsiyetsiz yeni insanla AİLEyi bitirmek istiyorlar.
Hastalık yayıp, ilacına, aşısına insanları mecbur etmek ikna etmek sureti ile kirli ve vahşi bir oyun oynuyorlar.
Tabi utanmadan bir de ONAM istiyorlar.
İmtiyazlı statü veriyoruz biz de onlara, Vergi muafiyeti yetmiyor, yargı muafiyeti de veriyoruz.
İstanbul sözleşmesinden çıktık diyoruz, bu sözleşme hükümlerini uygulamak, örgütlemek için gelen UN WOMAN’a da aynı imtiyazları tanıyoruz.
Sormazlar mı adama, bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu diye.

Bunlar yetmedi bir de CHABAT belası çıktı önümüze. Yeşil dolarları cebine koyan burada alıyor soluğu. AGARTA da adeta meydan okumadı mı FUHUŞ ve UYUŞTURUCU baronları, biz buradayız diye!
Sahi bu gidiş nereye?
30 Ağustos'ta tebrik törenindeki o suratsız surat kimdi?!
Chabat’ın Beştepe’deki dostları mı yoksa!?
Ne vadedilmişti, ne oldu!

Cumhuriyetin 2.Yüzyılı imiş. Sokaktaki insanın yüzünde buruk bir tebessüm. Bu meçhule giden gemide kalabalıklar içinde yalnız.
Kollarımı makas gibi açarak haykırmak istiyorum: “Durun kalabalıklar durun, bu sokak çıkmaz sokak!”
Şimdi övünme ya da dövünme vakti değil.
Bu İKLİM yalanına, Karbon ayak izi komplosuna, Tek Paraya, Human 2, Endüstri 4, Toplum 5 senaryolarına, 5G’ye kanacak olursanız, haberiniz olsun, yarın bugünlerinizi ararsınız.

Hey cemaat denen kalabalıklar, 10 Emirden hangisinin karşılığı kaldı hayatımızda, ne bekliyorsunuz. Onların hükmü kalktığı, mal, can, namus, akıl, inanç ve nesil emniyetinin güvende olmadığı zaman ve mekanlarda insanların başına neler geldiğini bilmiyor musunuz. Neden sessizsiniz, neden. Ve ne bekliyorsunuz, Allah’ın gazabını mı! Eğer böyle devam ederse o da gelir. Hem de kim bilir belki yarın, belki yarından da yakın.

Kurtuluş da uzak değil aslında, karanlığın en koyu anı aydınlığa en yakın olduğu zaman. Ama o büyük yıkım ve kırımdan sonra! Allah'ın ipine sımsıkı tutunanlara gelince onlar mahzun olmayacaklar. Kaderimizden başka bir kaderimiz yok. Ecelimizden önce ya da sonra ölmeyeceğiz. Rızgımızdan az ya da çok yemeyeceğiz. Kaderimiz öyle yazılmışsa, Allah'tan sabır dileriz. Ve deriz ki, “Ya Rab, bizim ellerimizle cezalandır zalimleri ve bizim ellerimizle yardım et mazlumlara. Ve bizi rızanın tecellisinin vesilesi kıl. Güç ve yardım dileriz senden ya Rab ve biliriz ki, Onun kolaylaştırdığında kolay, zorlaştırdığından zor bir iş yoktur. Yarab işimizi kolaylaştır. Bize cesaret ve direnme gücü ver! Bize yardım et. İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden bizi helak etme!''

Nolacak bundan sonra derseniz, herkes ektiğinin karşılığını biçecek, neye layıksak başımıza gelecek olan odur. Ve biz kendimizi değiştirmeden de Allah bizim hakkımızdaki hükmünü değiştirmeyecek. Daha akıllı, daha dürüst ve daha cesur olmalıyız. Çünkü Allah cahil ve zalimler topluluğuna yardım etmez. O zalimlerin serveti bizim yoksulluğumuz kadar, cesaretleri bizim korkumuz kadar büyük! O zaman aklınızı, yüreğinizi ve cesaretinizi kuşanın ve adil olun, merhametli olun, sabırlı olun.

Selam ve dua ile.

5Gvirusnews

Medya-Makale Haberleri

Mücahit Gültekin: Suriye Tartışmaları, "Kökü Dışarıda Olmak" Söylemi ve Politik Hafıza Üzerine
Abdurrahman Dilipak: Suriye İsrail’le karşı karşıya gelirse!
Abdurrahman Dilipak: Suriye’deki halk devrimine nasıl bakıyorum
Abdurrahman Dilipak: Allah’a ve ahiret gününe inanmak!
Abdurrahman Dilipak: Suriye bizim göz aydınlığımız olsun!