Uzunca bir zamandan beri aralarına katılmak için devlet yöneticilerinin yalvar-yakar olduğu Batı dünyası ve kültür ortamının, her şeyimiz gibi, aile yapımızı da ciddi boyutlarda etkilediği, sarstığı ve hatta bozduğu bir gerçektir. Akif merhumun ifadesiyle "gayesiz bir fikr ile" bize ait her mevcudu, her değeri resmen ya yıktık ya da yıkıma terkettik... Aileden sorumlu bir devlet bakanlığı kurulmuş olmasına rağmen sistem tarafından yıkıma terkedilen en son kalemiz Ailedir. Bu terkedişin, toplumun önemli bir kesimince onaylanmış olması asıl ıstırap kaynağını oluşturmaktadır.
Kitle iletişim araçları "mahrem" bir köşe bırakmadı. Kültür istilası anaforunda yegane sığınak gibi gözüken aile, büyük ölçüde o görevi yapamaz hale geldi. Aile, sığınak ve güven ortamı olmaktan çıkmak üzere.. Aslında herkes, çöküşün şu veya bu şekilde farkında.. .Yine herkes bir çaresizliği paylaştığının bilincinde...
Bütün bunlara rağmen hala değerlerini koruma, yaşama ve duyurma ihtiyacını ve iştiyakını duyan kafa ve gönüller de yok değildir. Bunlar azımsanmayacak bir yoğunlukta gündemdeki yerini almış bulunmaktadır. Yani müslümanlar şimdi kendi dünyalarını, kendi zeminlerini, kendi ailelerini arıyorlar.. İşte bu kesim çaresizliği önce kendi çapında ve çevresinde sonra da toplumda aşabilmenin çabasında.
Buna ilaveten memleketimizde yaz ayları genellikle yeni ailelerin kurulduğu günlerdir. Her yeni aile büyük sevinçlere, mutluluklara vesile olur. Fıtri ve tabii olan her şey gibi evlilikler, dÜğünler de güzeldir. Ancak çok sorunlu, o yüzden de pek nazik bir ortamın adıdır artık aile ve evlilikler...
"Dindar olanı seç!"
Köklü ve sağlam bir aile yapısı millet hayatının sıhhat ve devamının temel
Ebu Hüreyre radiyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Nebi sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Kadın dört şeyden biri; malı, soyu-sopu, güzelliği verdini için alınır. Elleri toprak dolası, sen dindar olanını seç !"(l) şartıdır. Bu sebeple olmalı ki, ailenin kuruluşundan itibaren dikkat edilecek ana konular Sevgili Peygamber'imizin mübarek hadis-i şeriflerde açıklanmıştır. Biz bunlardan bir kaçına işaret etmek istiyoruz.
Hadisimiz eş seçiminde dikkate alınan dört unsuru, vakıayı tesbit çerçevesinde saymaktadır. "Vakıayı tesbit" demek, insanlar arasında adet olanı, olduğu gibi dile getirmek demektir. Yoksa "siz de öyle yapın" anlamında değildir. Nitekim Efendimiz açıkça müslümanlara, eş seçiminde "dindar olanı" tercih etmelerini tavsiye etmiştir.
Güzelliğin, zenginliğin ve soyluluğun hem geçici hem de olumsuz gelişmelere ve didişmelere gebe nitelikler olduğu binlerce kez tecrübe edilmiştir. Ancak "dindarlık", bütün beşeri ve dünyevi özellik ve niteliklerin özünde ve ötesinde, her türlü şart altında faydası görülecek ve kendisiyle mutlu olunabilecek bir vasıftır. Dindar eş ve aile bazılarının sandığı gibi sadece sıkıntılı zamanlar için değil, mutlu ve sevinçli zamanlar için de aynı derecede gerekli ve geçerlidir.
Hz. Peygamber'in şu ikazı pek manidardır: " Kim bir kadınla sadece sayu-sopu, şerefi, itibarı için evlenirse, Allah o kimseyi zelil eder. Kim bir kadınla sadece malından dolayı evlenirse, Allah onu fakir kılar. Kim de gözünü haramdan korumak, ırz ve namusunu muhafaza etmek, akrabası ile ilişkilerini devam ettirmek İçin evlenirse, Allah bu evliliği iki taraf için de hayırlı ve uğurlu kılar" (2)
"Rabblmiz!. Bize göz aydınlığı olacak eşler ve çocuklar ver!"(3)
ayetinde "göz aydınlığı" diye nitelenenler herhalde ve öncelikle "dindar eşler"dir. Huy güzelliği "dindarlık" la desteklenmesi halinde, sürekli mutluluk sebebi olur. Bu da göz aydınlığının ta kendisi olsa gerektir.
Uyarılar
Tercihini ve seçimini dindar eşten yana kullanması istenen müslüman erkeklere Hz. Peygamber şu gerçeği de hatırlatmıştır; "Mü'minlerin en olgunu, ahlakı en güzel olanlardır. Sizin en hayırlılarınız kadınlarına karşı hayırlı olanlarınızdır."(4)
"Geçimini üstlendiği aile bireylerinl ihmal etmesi, kişiye veba.l olarak yeter." (5)
Sevgili Peygamberimiz, ailedeki denge, huzur ve mutluluğu sağlamak için on sahabi tarafından rivayet edilen bir hadiste hanımlara da şu gerçeği hatırlatmıştır.
"Şayet ben bir insanın bir başkasına secde etmesini emredecek olsaydım, hanımın kocasına secde etmesini emrederdim."(6)
Bu hadis uslüb ve vurgu olarak ailedeki huzurun "sadakat ve itaat" noktasında toplandığını göstermektedir.
"Kocası kendinden razı olduğu halde ölen kadın cennete girer."(7)
Bu hadis ise, hem bir teşviki hem de bir tesbiti ihtiva etmektedir. Aile hayatında kadın, öteki unsurlardan ağırlıklı bir yere ve role sahiptir. Kadının yaratılışı gereği ahngan ve çabuk kırılan bir yapısı vardır. Dolayısıyla çevresindekileri ve öncelikle eşini rahatsız etme ihtimali büyüktür. Bu sebeple de Hz. Peygamber'in hanımlara yönelik uyarı ve irşatlan daha yoğundur.
İşte bu yoğunluk bile, dindar aile için "dindar eş" seçiminin lazım geldiğini ortaya koymaktadır. Giderek karmaşık bir hal alan toplum değerleri, aile yapısının geçmiştekinden çok daha sağlam olmasını gerekli kılmaktadır. Bilinen bir gerçektir ki, insanı üretici olduğu sürece değil, yaşadığı sürece değerli bulan, ona aile ortamında bakan bir aile kadar hiç bir şey mutlu edemez. Hangi darulaceze sakini gerçekten mutludur?
İnkar edilemez bir gerçektir ki, herkes evinde rahat eder. Evler ve aileler biribirlerine tahammül etmesini bilen sadakat ve ferakat sahibi eşler sayesinde huzur yuvası olabilir. Bu sebeple "aile yuvasını" geçiçi hevesleri tatmin ocağı olarak değil, sonuçları itibariyle öteki dünyaya uzanan, oradaki hayatın şeklini tayin eden "ebedi bir kurum" olarak görmek gerekmektedir. Böylesi bir bakış açısına sahip eşlerden oluşan aileler, daha doğrusu "dindar aileler" dünya için olduğu kadar gerçek istikbal için de güven kaynağıdır.
Sevgili Peygambeıimfz bir başka hadislerinde, dünyada elde edilmesi için gayret gösterilmeye değer bulduğu kıymetleri "şükreden gönül, zikreden dil ve ahiret işlerinde (bir iivayete göre de imanı yaşamakta) kocasına yardımcı olan dindar hanım" olarak bildirmiştir(8).
Öte yandan, şuna da işAret edelim ki, dindar eş seçimini tavsiye eden hadisimiz, dindar kişileri arkadaş edinmeyi öncelikle teşvik etfniş olmaktadır. Ayrıca burada erkeklere yönelik olarak söylenmiş olan "dindar olanı seç!" tavsiyesi, aslında ve tabii olarak, hanımlara da yöneliktir. Onlar da evlenecekleri erkeklerde öncelikle "dindarlık" vasfını aramalıdırlar.
Hadis-i şerifteki " hay elleri toprak dolası ( ya da olası)", diye tercüme edilebilecek olan "terlbet yedake" ifadesi, beddua görünümünde olmakla birlikte beddua anlamında değildir. Burada teşvik manasındadır. Ancak bu ifadede "şayet tavsiyemi tutmazsan, fakirleşir, sıkıntıya düşersin" gibi bir ikaz anlamı da sezilmektedir.
Sözün burasında peygamber tavsiyesinin gerçekliğine ve kurtarıcılığına inancımızı yenileyerek, bir kez daha Efendimiz'in tavsiyesine kulak verelim: "Sen dindar olanı seç ..." Çünkü bu seçim, mutluluk ve bir anlamda
da ebedi kurtuluş seçimi demektir? Öte yandan unutmayalım ki biz, kendimizi kendimize ait değerlerle kurulmuş ve donatılmış yuvalarda koruyabiliriz.
0 halde duamız hep aynı: "Rabbimlz bize göz aydınlığı olacak eşler ve çocuklar ver..."(8)
Dipnotlar
1) Buhari, Nikah 15; Ebu Davüd, Nikah 2; Nesm, Nikah 13; İbni Mace, Nikah 6; Darimi, Nikah 4; Muvatta, Nikah 21; Ahmed b. Hanbel, 11, 428,
2) Heysemi, Mecmeu'z-zevaid, lV,254,
3) Furkan Suresi (25), 74,
4) Buhari, Edeb 38-39,
5) Ebu Davud, Zekat 45; Hakim, elMüstedrek, IV, 500,
6) Ebu Davud, Nikah 40; Tirmizi, Rada' 10; Abdurrezzak, el-Musannef, Xl,
300-301,
7) Tirmizi, Rada' 10; İbni Mace, Nikah 4,
8) Bkz. İbni Mace, Nikah 5,
9) Furkan Suresi(25), 74