Dinsel Başkalık (III)

Merve Kavakçı

Pew araştırma merkezinin küresel alanda gerçekleştirdiği dinsel çoğulculuk çalışmasının sonuçları üzerindeki değerlendirmemize devam edelim. Avrupa ve Kuzey Amerika’nın Ortadoğu bölgesi ile birlikte dinsel farklılaşmaların en az oranda görüldüğü kıtasal alanlar olması tesadüfi değil.

Fransa ve ABD’nin benimsemiş olduğu laiklik veya din ve devlet işlerinin ayrışması ekolleri üzerinden buna mantıksal bir açıklama getirmek mümkün. Resmi olarak markasyonu yani çerçeve çizimi Ortadoğu ve Kuzey Afrika olarak yapılan ve uluslararası literatürde MENA region olarak tanımlanan bölgenin durumu ise daha farklı.

Musevilik, Hıristiyanlık ve İslam gibi kitap dinlerinin coğrafi çıkış noktası olan bölge neden dinsel başkalık indeksinde alt sıralarda bulunuyor? En basit örneği ile İsrail ve Filistin halkları arasındaki süregelen çatışmayı göz önüne alırsak bile bu çatışma dinsel başkalık kriterlerini destekleyecek verilerin mevcut olması gerektiğini düşündürür bize. Oysa öyle değil. Peki neden?

Sebeplerden bir sebep bölgenin hakim rejim anlayışı ile alakalı olabilir. Dinsel başkalık özelliği, sivil toplumların var olabildiği, aktif olarak yeşerebildiği topluluklar da mevcuttur. Sivil toplum, siyasi toplumdan ve devlet makinasından farklı olarak denge mekanizmasının en önemli öğesidir ve demokratizasyonun olmazsa olmazıdır.

Bir ülkenin ne denli demokratik olduğunun ölçüsü o ülkedeki sivil toplumun varlığı ve bunun da ötesinde ne denli kuvvetli ve sağlıklı olduğu üzerinden yapılır. Öyleyse şunu rahatlıkla söyleyebiliriz: Demokratik olmayan rejimlerde sivil toplumun gerçek bir idrakinden söz edemeyiz. Sivil toplum yoksa çoğulculuk da var denemez. Çok kültürlülükten de söz edilemez.

Dinsel farklılık da bu iki alandan beslenir. Öncekilerin eksikliği sonrakinin eksikliğini de doğurur. Bunun da ötesinde arazi çalışmasına baktığımızda gördüğümüz gerçek şudur: Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgesi otoriter rejimlerin hakim olduğu ülkelerle kaplıdır. Bu ülkelerin devlet ideolojileri de tek tipleştirici unsurları öne çıkartarak yönetme taraftarı olmuşlardır.

Sonuç itibariyle de ya tek bir dini benimsemişler ve devlet eli ile dinin insan hayatındaki yeri yeniden düzenleme işini bizzat üstlenmişlerdir ki Türkiye ve Mısır örneklerine burada referans yapılabilir veya tam anlamıyla dini baskılamıştır ki buna da örnek olarak Tunus ve Cezayir’i verebiliriz.

Asya Pasifik bölgesindeki dinsel başkalık oranının çok yüksek olduğunu söylemiştik. Burada % 25 oranı ile Hinduların en büyük kitle olduğunu ve onları % 24 oranı ile Müslümanların takip ettiğini görmekteyiz. İlginçtir, bu bölgede hiçbir dine bağlı olmadıklarını söyleyenlerin oranı üçüncü sırada ve % 21. Diğer dinler ki buraya hıristiyanlık da dahil, bundan sonra daha düşük oranlarda temsil ediliyor. Asya Pasifik dışındaki küresel bölgelerde yine kayde değer bir tesbit olarak görüyoruz ki Ortadoğu Kuzey Afrika bölgesi dışında en yüksek oranda temsil edilen din Hıristiyanlık ki Latin Amerika ve Karayipler’de % 90 oranında varlık gösteriyor. Dünyanın sadece tek bir bölgesinde yani Ortadoğu’da İslam % 93 oranı ile listenin en başında bulunuyor.

yeniakit