El Ahbar
Şimdi, İsrail'e karşı mücadelede “bir sonraki gün”den bahsetmek mümkün. Direniş'in Şebaa Çiftlikleri'ndeki cesur saldırısı, düşmanın Direniş gerçekliğini değerlendirmedeki yanlış hesabının sonucuydu.
Düşman böyle yaparak, Hizbullah'a “en sevdiği “hobisini” gerçekleştirmek, yani tehditleri fırsata çevirmek için bir işaret verdi. Direniş'in askeri yanıtını ve bunun siyasi ve operasyonel içerimlerini, adeta yeni bir sayfa açma haline getiren şey budur.
Temel olarak Direniş, kendi sözünü söyledi. Şimdi sıra İsrail'de.
Bu ne anlama geliyor?
Birincisi: Direniş'in istihbarat becerisi ve askeri becerileri, tam teorik hazırlığın bile ötesine geçen bir durumda gibi görünüyor. Gerçekte Direniş, ihtiyacın ortaya çıktığı herhangi bir anda konuşlanmaya ve eyleme geçmeye daimi olarak hazır bir durumdadır.
İkincisi: Şebaa operasyonunun ayrıntıları, Direniş'in operasyonel silahlarının aşırı derecede esnek olduğunu gösteriyor – gerek uygun bir askeri hedef seçmenin siyasi ihtiyaçlarını karşılama açısından, gerek düşmanla orantılılığa ulaşmak için doğru silahları ve zamanlamayı hazırlamak açısından, gerekse anlamı, ölüm sayılarının ötesine geçen sert bir mesaj vermek açısından.
Üçüncüsü: Direniş'in operasyona verdiği askeri ve istihbari yanıt, zorlayıcı bir duygusal yanıttan kaçınma becerisini gösteriyor. Aynı zamanda düşmanın, teorik olarak gelecek yanıtı hesaplamış olsa bile, kendisini böyle bir saldırıdan koruyacak önlemleri sahada hayata geçiremediğini gösteriyor.
Dördüncüsü: Direniş, tam kapsamlı bir savaşa dönüşebilecek bir çatışmaya hazırlanmışken, düşman böyle bir olasılığa hazır değildir. Bu aynı zamanda Direniş liderliğinin, düşmanın kapasitesini aşan bir kapasite sergilediği anlamına geliyor, zira düşman, durumu kontrol altına almaya karar vermeden önce, ayrımsız bir şekilde yanıt vermeye yöneldi.
Beşincisi: Direniş'in, saldırıyı düzeneyen gruba operasyonu gerçekleştirmek üzere yeşil ışık yakmasından önceki askeri, istihbari ve lojistik mevzilenmesi, Lübnan ve hatta Suriye topraklarının çok geniş bir alanını kapsıyordu. Bunun anlamı, Direniş'in düşmanı caydıracak kapasitelere sahip olduğudur – tabi eğer bunları görürlerse.
Altıncısı: Düşman, kendi kendisini kontrol edebilen ve yüzüne çok iyi hesaplanmış bir tokat atabilen bir Direniş'in, çok daha fazlasını yapabileceğini anladı. Daha önemlisi, düşman ordusu şimdi, siyasi liderliğinin intihar etmeye karar vermesi halinde bu liderliğin aşırılıklarını dizginleyebilir.
Bu arada, düşman ordusu ve istihbaratı olanlar konusunda ne kadar kızgınsa, bir o kadar da politikacıların onları hazır olmadıkları bir çatışmaya sürüklemesini engelleyecek bir gevşeklik halindeler. Önümüzdeki birkaç ay içinde, ilave bütçe tahsisatları alacaklardır.
Peki ya yeni caydırıcı unsur?
Seyyid Hasan Nasrallah, Direniş'in artık hiçbir angajman kuralına uymayacağını ve her türlü saldırıya yanıt verme hakkının olduğunu söyledi. Nasrallah, “Direniş, her türlü askeri saldırganlığa veya örtülü suikasta karşı verilecek yanıt için uygun metodu ve yeri seçecektir” şeklinde konuştu.
Bu şu anlama gelir:
Birincisi: Düşman, tereddüt içinde olsa da, hasımlarının, özellikle de Hizbullah'ın istedikleri her yerde örtülü operasyonlara karşılık verme hakkı olduğunu kabul etmiştir.
Süregiden çatışmalara dair, henüz yayınlanmamış kayıtlar bulunuyor. Her ne kadar Muhammed Şavraba'nın istihdam edilmesi düşmanın önceki yıllarda bu yanıtlardan bir kısmını engellemesini sağlamış olsa da, Nasrallah'ın geçtiğimiz günlerde söyledikleri, yeni bir yönelimi yansıtıyor. Direniş bugün, her türlü suikasta yanıt vermek için uygun yolu seçebilir ve bu çok basitçe, şu anlama gelir: eğer düşman, bir Direniş amiline veya liderine örtülü bir şekilde suikast düzenlerse – ki bunu kesinlikle deneyecektir – Direniş buna, ya örtülü olarak, ya da geride bıraktığımız günlerde olduğu gibi askeri olarak yanıt verecektir.
İkinci olarak, düşmanın Kuneytra şehitlerini öldürmesi, Suriye'de vuku bulan çatışmanın niteliğini ortaya çıkarmıştır. Nasrallah'ın Güney Suriye'deki terörist gruplar hakkında dolambaçsız bir şekilde yaptığı tanımlama, Golan cephesinin doğrudan çatışma bölgesine girdiği anlamına gelir.
Bunun sahada nasıl bir sonuç getireceği ise, operasyonel ve siyasi hesaplara bağlıdır. Ancak Direniş'in, daha önce Lübnan'da olduğu gibi, Golan'da denklemler ve angajman kuralları ortaya koymak için 15 yıl beklemeyeceğini, 28 Ocak 2015 itibariyle orada faaliyet yürütmeye başladığını söylediğini belirtmek gerekir. Düşman, stokta neyin beklediğini sadece tahayyül edebilir.
Buna uygun bir şekilde, mücadelede yeni bir aşamaya girmiş olan Direniş, destekçilerinden gelecek gerçek ve sıcak bir desteğe ihtiyaç duyuyor. Direniş, büyük bir destek, dayanışma ve güvene ihtiyaç duyuyor ve farkında olmadan da olsa etrafında bağırıp çağıran kimseye ihtiyaç duymuyor.
Savaş sahasında becerisi olmayan veya kendilerine ihtiyaç duyulmayan kişilerin pek çok başka şey yapabileceği noktasında ihtiyatlı olmalıyız. En önemlisi, bu kişiler zihinlerinde ve gündelik davranışlarında direniş hakkında bir farkındalık yerleştirebilirler – gerçek çatışma anında çöken duygular temelinde değil. Direniş büyük bir eylemdir ve abartmalara ve tutkulara ihtiyaç duymaz; hiçbir zalim veya cahil insanın zayıflatamayacağı, yerleşik bir fikre dönüşmeye ihtiyaç duyar.
www.medyasafak.net