Diyarbakır Anneleri Kadar Cesaretiniz Yok mu?

Hakan Albayrak

PKK tarafından dağa çıkarılan çocuklarını geri isteyen ailelerin HDP Diyarbakır İl Başkanlığı önündeki oturma eylemi devam ediyor.

Sayıları her gün artan eylemcilere Türkiye’nin dört bir yanından destek yağıyor.

PKK ve HDP üzerindeki toplumsal baskı arttıkça artıyor.

Buna -kısmen- ‘taban baskısı’ da diyebiliriz.

HDP’ye ve HDP üzerinden PKK’ya ‘Çocuklarımızı geri verin’ diyen ailelerin bir kısmı geçmişte HDP seçmeni idi.

Kürt meselesinin çözülmesini isteyen, ama çözümü şiddet yolunda değil meşru siyasette gören HDP seçmenleri…

 

Belki bazıları, Kürt kimliğinin kıyasıya ezilmeye çalışıldığı, işkence ve faili meçhul (!) cinayetlerin devlet politikası olarak ayyuka çıktığı 1980’li ve 90’lı yıllarda PKK sempatizanı da olmuş, hatta Diyarbakır sokaklarında “Vur gerilla vur, Kürdistan’ı kur!” diye haykıran kalabalıkların içinde de yer almıştı.

Ama PKK’yı doğuran ve yükselten şartlar çoktan ortadan kalktığı, bilhassa AK Parti hükümetlerinin yürüttüğü “Kürt Açılımı” ve “Çözüm Süreci” politikaları sayesinde siyasi çözümün önü alabildiğine açıldığı, mevcut şartlarda silahlı mücadeleyi ‘Kürtlerin hakkı-hukuku’ ile izah etmenin imkânı kalmadığı halde şiddet yolunda ısrar ederek çözüm sürecini saçma sapan gerekçelerle kana bulayan PKK’yı ve onun dümen suyunda giden HDP’yi sahiplenmeyi sürdüremezlerdi.

Onun için, PKK’nın hendek terörü esnasındaki ‘halk ayaklanması’ çağrılarına kulak tıkadılar.

Onun için, Kürtlerin haricinde de geniş bir sempati alanı oluşturarak oy oranını yüzde 13’e kadar çıkarmışken meşru siyaseti anlamsız PKK terörüne kurban eden HDP’nin başına gelenlere de seyirci kaldılar; bırakın HDP’li belediye başkanlarının görevden alınmasına isyanı, HDP lideri Demirtaş’ın tutuklanması bile kitlesel bir protestoya yol açmadı; 1000 kişi bile yürümedi Demirtaş için.

HDP Diyarbakır İl Başkanlığı’nın önünde oturma eylemi yapanların arasındaki eski HDP seçmenleri diyorduk; ama burada sözünü ettiğimiz tavır aslında -istisnaların kaideyi bozmadığı- genel bir tavır.

HDP’nin hâlâ milyonlarca oyu varsa da, ona oy verenlerin eski ‘adanmışlığından’ eser yok.

“Belki aklını başına alır diye HDP’ye oy vermeye devam ediyoruz, ama siyasetin hakkını vermek yerine PKK’nın dümen suyunda gittiği müddetçe HDP’nin başına gelen belalar umurumuzda değil” diyorlar lisan-ı hal ile.

***

Geçmişte “HDP’nin PKK’yı resmen ve alenen lanetlemesi, o teröristlerle yolunu tamamen ayırdığını ilan etmesi gerekir” diyenlere “Ama o zaman HDP üzerinden PKK ile müzakere imkânı kalmaz, PKK’nın silah bırakmasını sağlama yolundaki çok kıymetli bir vasıta kaybedilmiş olur” gibi bir itirazda bulunulabilirdi; ama çözüm sürecinin hazin akıbeti, HDP’nin öyle kıymetli bir vasıta olmadığını ve olamayacağını ortaya koydu. (PKK’nın HDP’ye zerre kadar saygı duymadığını, onu kıyasıya aşağıladığını da belirtelim.)

HDP’li birçok siyasetçinin, belki de çoğunun -PKK lideri Abdullah Öcalan gibi- ‘Silahlı mücadele devri geçti, şimdi legal siyaset zamanı’ diye düşünmesi, gerçekten barışçı olması hiçbir şey ifade etmiyor.

Bir şey ifade edebilmesi için PKK’dan bağımsızlıklarını ilan etmeleri ve PKK terörünü lanetlemeleri gerekir.

En kestirme yol: HDP Diyarbakır İl Başkanlığı önündeki oturma eylemine ya bizzat katılarak veya -Demirtaş gibi cezaevindelerse şayet- kamuoyuna açıklama yaparak destek vermeleri.

“PKK’nın gölgesinde siyaset yaptıkları için istedikleri gibi davranamıyorlar, korkuyorlar; hallerinden anlamak lazım” tevilinin miadı doldu.

“PKK’nın tehditlerine aldırmıyoruz, çocuklarımızı geri alana kadar buradayız!” diye haykıran anne babalar kadar cesaretleri yoksa, alayına yazıklar olsun!

O cesur anne babaları candan, gönülden tebrik ediyorum.

Bu işi devletin organize ettiği ileri sürülüyor; öyleyse devleti de tebrik ediyorum.

PKK’nın korku imparatorluğunu yıkmaya yönelik her inisiyatif hoş gelip sefa getirir.

Yeter olsun!