İstanbul'da düzenlenen eş zamanlı operasyonlarda gözaltına alınan İslami STK yöneticileri ile Doğruhaber gazetesi yazarlarının adliye çıkışında sevenleri tarafından karşılandılar.
İstanbul'da geçtiğimiz Cuma günü düzenlenen eş zamanlı baskınlarda gözaltına alınıp emniyet sorguları tamamlandıktan sonra adliyeye çıkarılan, aralarında İslami STK yöneticilerinin de bulunduğu 13 kişi, sabah saatlerinde Beşiktaş'taki İstanbul Adliyesine getirildi ve Sağlık kontrolünün ardından soruşturmayı yürüten özel yetkili Cumhuriyet Savcısı'na ifade verdiler. Akşam saat 21.00 sıralarında savcılık ifadeleri biten 13 kişiden 10'nu serbest bırakılırken, 3 kişi tutuklanma istemiyle nöbetçi mahkemeye sevk edildi.
Gece geç saatlere kadar süren mahkeme sonucunda mahkeme heyeti Mustazaflar ile Dayanışma Derneği İstanbul Şube Başkanı Sait Şahin, dernek üyesi M. Şefik Temel ile Doğruhaber gazetesi yazarlarından Fikret Gültekin'i 'örgüt üyesi olma, örgüt adına propaganda yapma suçlamasıyla tutuklanmasına karar verdi.
ONLARCA KİŞİ KARŞILADI
Daha öncede Doğruhaber Gazetesi'nin Genel Yayın Yönetmeni Mehmed Göktaş, Dua Yayıncılık Müdürü gazeteci -yazar Mehmet Ali Gönül, Hayıreli Dernek Başkanı Adem Yalçın, İstanbul Umut-Der üyelerinden Cemal Çınar, İlim-Der çalışanlarından Burhanettin Manas, İstanbul Furkan-Der Başkanı Nizamettin Yalçın, Ramazan Suna., Hasan Aydın, İstanbul Semere-Der Dernek Başkanı Cengiz Kurtalan ve dernek üyesi Erol Aslanal savcılık tarafından tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmıştı.
Serbest bırakılanlar adliye çıkışında gece geç saatler olmasına rağmen dışarıda sevenleri tarafından karşılandılar.
SUSMAYACAĞIZ
Yaptığınızla iftihar ediniz! Yetmiş yaşlarındaki bir İslam aliminin, Müslüman bir aydının emekli bir müftünün, Mehmet Göktaş Hocamızın ellerine kelepçe taktınız.
Ama eksik bıraktınız, onun yanına Ecevit Hükümetinin yaptığı gibi 1213 yaşlarındaki birkaç çocuğumuzu da verseydiniz iftihar tablonuz tamamlanırdı.
Yaptığınızla iftihar ediniz! Haksızlıkları malum olan yargıyı daha fazla haksızlık için iş başına çağırdınız. Zulme devam, dediniz.
Yaptığınızla iftihar ediniz! Pir-i İntifada gibi ancak israil'i rahatsız edecek bir eserin sahibi Mehmet Ali Gönül Hoca'nın" Medrese alimi Molla Cemal Çınar, Molla Nizamettin Hocaların, derneklerde hizmet için koşturan ihtiyar ve gençlerin elleri "suçlu" diye basına anlattınız.
Yaptığınızla iftihar ediniz! Bugüne kadar hiçbir ayrım yapmadan, her tür İslamî camianın vicdanı olan, Elazığ ve Adana'daki oyunu olduğu kadar Erzincan'daki oyunu da gören, Balyozcuların kirli oyunlarını bütün yönleriyle topluma yansıtan Doğruhaber gazetesinin yazarları Mehmet Eşin ve Fikret Gültekin'i demir parmaklıkların arkasına attınız.
Yaptığınızla iftihar ediniz! Bugüne kadar yoksulların, mazlumların, mahrumların sesi olan bir derneğin İstanbul İl Başkanı Said Şahin Hoca'yı ve yardımcısı Mehmet Şefik Temel'i demir parmaklıkların arkasına attınız.
Yaptığınızla iftihar ediniz! Gazetemizin okuyucusunun damına, sabah namazına giden bir mü'minin her dinde, her düşüncede dokunulmaz olan evine helikopterle maskeli terör timleri indirdiniz. Denizlerde şikayet ettiğiniz korsanlığı mahalle arasına taşıdınız.
Görünür hukukta, herkes yaptığından sorumludur. Bu "iftihar tablosundan da" görünürde hükümet sorumludur ve hükümetin sağladığı imkanlarla devletleşen malum çevre sorumludur.
Ancak mü'minin kalp gözü görünene takılmaz, maddi olanı "gerçek" saymaz, Karagöz oyununa kızıp perdeye saldırmaz, oyunun arkasını da görür.
İki yüz yıldır bu memlekette uluslar arası güçlerin endişeleri halkın değer, inanç ve endişelerinden üstün tutuldu. Her tür program, onların emirlerine göre yapıldı.
Bugün de aynısı yapılıyor. Bu olağanüstü dönemi başlatan CIA'dir, MOSSAD'dır. Susmayacağız. "Kahrolsun israil, kahrolsun Amerika" demeye devam edeceğiz. Amerika'nın, israil'in dayattığı bir inanca teslim olmayacağız.
Susmayacağız. Kur'an yakan Evanjelistleri görmezlikten gelmeyeceğiz, Gazze ambargosundan HAMAS'ı, Mavi Marmara Katliamından insani yardım kuruluşlarını sorumlu gören yazılar kaleme almayacağız.
Yüzyıldır CHP zihniyeti, bu coğrafyada dini "irtica" adı altında "öcü" diye sunuyor. Bu olağanüstü dönemi başlatan, köhneleşmiş CHP zihniyetidir.
Susmayacağız. CHP zihniyetinin bütün versiyonlarını teşhir etmeye devam edeceğiz.
Yüzyıldır bu memleketin insanının damarlarına kör bir ırkçılık aşılanıyor. Bu olağanüstü dönemi başlatan ırkçı zihniyettir.
Susmayacağız. O ırkçı zihniyeti mahkum etmeye devam edeceğiz.
Başbakan, dış işlerinde monşürlerden söz ediyor. Dış işlerindeki monşerlerin yanında bir de etrafının saran içerideki monşerlere baksın. Başbakan, okudukça halkının gerçeklerinden uzaklaşan, sorunlara sadece uluslar arası güçleri memnun etme penceresinden bakan bu iç monşerleri dinlemeseydi Batman'daki konuşmayı yapmazdı.
Yaşananların ötesi bir yana sadece yaşanana bakan biri bile o konuşmanın Batman'da sosyal temellerinin olmadığını, Batman'la kendi yaptığı konuşma arasında hiçbir bağın bulunmadığını anlardı.
Susmayacağız, monşerlerin huzuru kaçsa da gerçekleri seslendirmeye, onların tezlerini çürütmeye devam edeceğiz.
Devlet Denetleme Kurulunu çalıştırma konusunda gayreti bilinen Cumhurbaşkanı, imkanlarını üç yıldır Sivil Toplum Kuruluşları etrafında yürütülen operasyonların iç yüzünü anlamak için kullansaydı hangi oyunların çevrildiğini kolaylıkla anlardı. O zaman Ankara gerçeği, Adana gerçeği, Elazığ gerçeği, Malatya gerçeği, Antep gerçeği, Osmaniye gerçeği; İstanbul ve Doğruhaber gerçeği ortaya çıkar, "cumhur" doğruları anlardı.
Susmayacağız. Cumhurbaşkanı duymasa da sesimizi "cumhur"a duyurmaya devam edeceğiz.
Hükümet, gerçeklere gözünü kapatıyor, kulağını tıkıyor; başta Adana olmak üzere uluslar arası oyunların oynandığı illerin hiçbirinde soruşturma yapma gücünü kendinde bulamıyor.
Bir ülkede şiddet kastı var da hükümetler onun üzerine varmıyorsa hükümetler ya acizdir ya da bir fitne peşindedir. Ama bir ülkede şiddet yok da varmış gibi insanlar rahatsız ediliyor, gözetleniyor, tehdit ediliyor, gözaltına alınıyorsa orada da hükümet ya gaflet içindedir ya da iradesini kullanmaktan acizdir.
Monşer danışmanlar, herhalde, baskı artsa Doğruhaber'in israil ve Amerika'ya "Hayır!" demeyecek bir hale razı olacağını anlatıyorlar. Dünü bilmedikleri için bugünü de anlamıyorlar veya vicdanlarını satmışlar, uluslar arası güçlerin oyunlarını dayatıyorlar.
Bu ülkede uluslar arası güçleri memnun etme adına bir Müslüman camiayla uğraşmak gerekiyorsa bunu neden gazetemizin müstazaf okurları arasından seçiyorsunuz ki" Biz asla istemeyiz ama siz istiyorsanız kendi çocuklarınız arasından bu tür gruplar oluşturunuz, madem sizde "Her şey devlet ve vatan içindir." Buyurun, bu fedakarlığı yapınız.
Hiç durmayınız, bulamadığınız durumları ispat etmek için İnönü yıllarında bolca üretilen meczuplar, sözde deliler bulunuz, onları piyasa sürünüz, bilgisayarlarına yalanlar yükleyiniz, eninde sonunda yalancılığınız ortaya çıkacaktır.
Gazetemiz ve okurları, ehl-i kıble her kim varsa onları inadına kardeş bilmeye devam edecektir. Maşaya değil, maşayı tutana, oyuncağa değil, oyuncağı üretene bakacaktır.
Uluslar arası küfür, bizim öfke enerjimizi, nefret gücümüzü, oyunlara alet olan namaz ehline, kendi insanımıza yöneltmeyi istemekte; oyunlarını bunu sağlayacak düzenekler üzerinde kurmaktadır.
Ama oyuna gelmeyeceğiz, kıble ehlini hangi camiadan olursa olsun, hangi oyunun içine çekilmişse çekilsin kardeş bilmeye, kucaklamaya devam edeceğiz.
Öfkemizi sabırla, inatla Amerika ve israil'e yönlendireceğiz, perdenin önünde kim görünürse görünsün "Kahrolsun Amerika, Kahrolsun israil" diyeceğiz.
Susmayacağız. Amerika ve israil'in bizden memnun olacağı bir yayın yapmayacağız, okurumuzun gözüne perde çekmekten Allah'a sığınacağız.
Doğru Haber Gazetesi