Şu haberi bir kenara not edin: “Başta Başbakan Erdoğan olmak üzere AK Parti hükümeti ile Koç grubu arasında yaşanan gerginlik konusunda ABD’nin adeta sözcüsü konumunda olan Financial Times’tan çarpıcı uyarılar geldi.” Haber böyle başlıyor..
Boydak’ın “Koç’a gönderme” yaparak, “28 Şubat’ta bile işadamları üzerinde böylesine bir baskı görülmediği” şeklindeki sözlerini hatırlayın.. Koç, milliyetçi çevrelerle ve bazı tarikatlar ile bir süredir yakın bir temas içinde.. Yani o da kendine göre bir “açılım” içinde..
Koç’a sahip çıkılması, askeri vesayetin yerini AK Parti vesayetinin aldığının bazı çevrelerde söylenmeye başlanması da boşuna değil.. Dikkat ederseniz “Malum Media”nın bir zamanlar dillerinden düşürmedikleri “F tipi” takıntısı (!) da artık eskisi kadar değil..
Rekabet; iktidar ve cemaat arasında giderek sertleşiyor sanki..
28 Şubat davasının niye askerlerle sınırlı kaldığı ve media, sermaye, siyaset ve bürokrasiye doğru genişlemediği de, size ilginç gelmiyor mu?
Zaten, Ergenekon ve Balyoz, çerçevesi dar tutulmuş, sansasyonel davalardı.. Cemaat bu davalar konusunda ısrarcı idi.. Aynı sıcak ilgi bugün yok. Bu davaların maksadı “ılımlı İslamcılar”ın yönetime dahil edilmesine karşı çıkan, derin yapının “kontrol dışı unsurları”na karşı bir kararlılık ve cesaret gösterisi idi.. “Kızım sana söylüyorum, gelinim sen dinle” kabilinden birilerine mesaj verilmek isteniyordu. Bu konuda derin mutabakat sağlandı..
Encümen-i Daniş görevini yaptı. Şimdi Erdoğan ve Fidan’dan kurtulmak gerekiyor. Çünki bu defa da bu ikisi “söz dinlemiyor”.
Eski defterde Abdullah Gül’ün üzeri çizilmişti, Arınç’ın da.. Gül, hem o günki şartlarda kontrol dışı unsurlara karşı tasfiye işlemini başlatmamıştı, hem de tezkerenin geçmesini sağlayamamıştı.. Arınç ise tezkerenin geçmemesinde kilit bir role sahipti. Baykal’ın Çankaya’ya çıkmasını da engellemişti.. Ama şimdi Gül ve Arınç konusunda, en azından Erdoğan ve Fidan’ın tasfiyesi aşamasında eski defterlerin rafa kaldırılması gerekiyor.
Baykal’a hoşgeldin denmeyecek.
CHP tasfiye edilecek. MHP de.. Çünki yeni sistemde CHP ve MHP’nin revizyonu pek mümkün gözükmüyor.. Ama AK Parti olduğu sürece, bu partiye Çin işkencesi yapmak, onu zabtu rabt altında tutmak için CHP ve MHP gerekli görülüyor sanki.. Sağdan-soldan, dini ve liberal çevrelerden AK Parti’nin muhasara altına alınma çabaları sözkonusu..
Tabii herkesin bir planı var. Bunlar evdeki hesap. Her zaman çarşıya uymayabilir.. Herkesin bir planı var ama sonunda Allah’ın dediği olacak.. Herkes bu planları ile kendi kimliğini ortaya koymuş oluyor..
AK Parti giderse, cemaat yapılanması da yeniden gözden geçirilecektir.. Ilımlı İslamcılıkta yumurtaların hepsi tek sepette olmamalı!
Bir de çok büyüyen yapıların yönetimi ve kontrolü zorlaşıyor! Zaten atomizasyon politikası ta işin başından beri gündemde, Dini yapılar “tek tip” değil. Onun için çeşitlendirilmiş bir cemaat aranjmanına ihtiyaç var..
Zaten AK Parti’ye karşı politikaları ile, cemaat kendi içinde sorunlar yaşayacak. Bu da senaryoya uygun düşüyor. Atlantik ötesi ilham kaynağının sağlık sorunları da buna eklenince, yeni bir merkezi akıl konusunda yeni sorunlar örgütlenebilir mi, bunu zaman gösterecek.. “Kontrollü bunalım stratejisi” gündemde.
Bir de “Düşmanımın düşmanı, benim dostumdur” yaklaşımı..
Koç bu yeni derin yapılanmada, bu koalisyonda yine önemli bir rol üstlenecek gibi. Onun için, onun liderliğini yaptığı örtülü KİT hükmündeki derin sermaye ve derin media, bu yeni yapılanmada korunması gerekiyor.
Bana kalırsa 28 Şubat davasının bir yere gelip tıkanmasının asıl sebebi bu. Daha önceki derin yapı, kendilerinin de sisteme ortak edilmesi ve hesap sorulmaması şartı ile uzlaşmayı kabul etmiş durumda..
Ama asıl sorun, bu sürecin nasıl kontrol edileceği ile ilgili.. Erdoğan ve MİT başkanının bu konuda sembolik bir değeri var.. Erdoğan ve MİT’i kontrol edemezlerse, bu plan tutmayabilir.. Erdoğan ve MİT’i kontrol ederlerse, bir kısmına sopa göstererek, bir kısmına havuç ikram ederek yola getirilebilir.. Kimi hesap sorulmasın diye, kimi korkusundan, kimi mevcut statüsünü koruma adına, kimi maslahat icabı..
Bahane bulmak zor değil. Zaten batının çıkarlarını tehdit etmeyen alanlarda, halkın genel özgürlük ve refah beklentilerine cevap verecek yeni bir oluşumdan söz ediyoruz.. Hatta beklenmedik şekilde, sırtını belli sermaye grublarına dayayan dini çevrelerden de bu yeni süreçte sürpriz destekler gelirse şaşırmayın. Hedefleri belli, İsrail’in varlık ve güvenliği, Suriye ve Mısır gibi ülkelerdeki İslami hareketlere destek sorunu, bölgedeki Arap rejimlerinin gelecekleri konusundaki derin kaygının giderilmesi, batı ile daha yakın, ileri ve sıcak bir işbirliği..
Amerika’da bir gazetede bir yorum çıkıyor, paralelinde hemen Cemaat içinden birileri hemen bunu alıntılayıp, bunu destekler mahiyette yazılar yazıyorlar. Ardından Oda Tv hemen bunu alıntılıyor… Öbür Taraf’tan liberal bir destek, belli çevrelerden “Erdoğan da fazla geriyor, Türkiye’nin başını belaya sokacak, maceracı bir siyaset izliyor” yorumları.. Birilerine göre Türkiye İslam ülkeleri için “Kötü örnek” oldu! Geziyle başlayan yeni bir süreç sözkonusu. Gezi işi de bu planın bir parçası idi.. Kimilerine göre Erdoğan gitmeden ve Fidan’ın başı koparılmadan bu plan başarılı olamaz.. Gezi ya da ODTÜ isyanı böyle bir şeydi.. Şimdi seçim öncesi AK Parti iktidarını zora sokacak yeni komplolar peşindeler.. Benden söylemesi..
Türkiye’de örtülü bir savaş yaşanıyor.. Aslında Ergenekon ve Balyoz davaları derin devletin tasfiyesini öngörmüyordu.. Bu bir yeniden yapılanma için söz dinlemeyen eski kadroların tasfiye girişimi idi.. Şimdi asıl tehdit, tehlike, sorun; onlara göre Erdoğan ve ekibinden geliyor.. Nasıl olur da bu ekibi kontrol altına alabilirler ve kontrol dışı unsurları tasfiye ederler..
Dün Ergenekon ve Balyoz’la ne yapılmak isteniyorsa, bugün Erdoğan’a ve Fidan’a, adı çok dolaşmasa da Davutoğlu’na yapılmak istenen odur! Erdoğan ve Fidan tasfiye edildiğinde sıradaki kim derseniz; Erdoğan ve Fidan’ı tasfiye için koç başı olarak kullanılanlar..
Erdoğan “out”, Koç “in”..
Demek öyle!
Selâm ve dua ile..
yeniakit